13.01.2015 - 16:28 | Son Güncellenme:
Son yıllarda dünyanın ortak sorunu haline gelen fazla kiloların gerek insan sağlığını, gerekse ekonomik kalkınma hızını olumsuz yönde etkilediğine dikkat çeken Diyetisyen Seval Alemdar, artan teknolojik gelişmelerle birlikte aşırı işlenmiş, saflaştırılmış besinlerin tüketiminin artması ve insanların hareketli yaşam tarzından uzaklaşmasının bunun en büyük nedeni olduğunu kaydetti. Her pazartesi diyete başlamayı planlayan bir grubun olduğunu belirten Alemdar, “Bütün diyetler bizim için, vücudumuz için uygun mudur? Yoksa mutlaka bireysel birtakım özellikleri içermeli midir? İşte bu tür sorular bir beslenme programına başlamadan önce kendimize sormamız gereken temel sorulardır. Çünkü yanlış yapılan diyetler yağ yerine kas kaybetmemize, kilo vermek yerine sağlığımızı riske atmamıza neden olmaktadır. Sağlıklı diyetlerde hedef kas bütünlüğünü korumak, mevcut yağ depolarını enerji olarak kullanmaktır. Sorunumuz hareketsiz yaşam tarzı ve yanlış beslenme alışkanlıklarımız ise bunları tespit edip, doğru yöntemleri hayatımıza geçirmemiz gerekir. Yeni bir yılın başladığı şu günlerde kendinize ödül verin, sağlıklı bir ömrü ve yaşlanmayı hedef edinin” diye konuştu.
Besinlerin glisemik indeksi hakkında da bilgi veren Alemdar, “Bir besinin glisemik indeksi onun 'kan şekerini yükseltme' becerisidir. Besinlerin ‘0 ile 100’ arasında değişen GI değerleri vardır. Bir besinin glisemik indeksi 100 ‘e ne kadar yakınsa, o besin bizim için o kadar problemli demektir. Çünkü glisemik indeksi düşük besinler insülin cevabını azaltırken, yüksek besinler kan şekerini çok fazla ve hızlı yükseltip şiddetli ‘insülin-şeker dalgalanmalarına' sebep olur. Bu dalgalanma kan şekerinin ayarlanmasını, kan yağlarının dengelenmesini güçleştirir. Trigliseridleri yükseltir. İyi huylu kolesterol olarak bilinen kalp dostu HDL kolesterol seviyesini düşürür, hipoglisemi ataklarını (ani şeker düşmesi) sıklaştırır, yeme kontrolümü güçleştirir. Kilo almayı, özellikle bel karın bölgesindeki yağlanmayı arttırır. Karaciğeri yağlandırır. Damar sağlığını bozar. Sizi önce gizli şeker, sonra da şeker hastası yapar. Glisemik indeksi düşük besinler ise kan şekerini daha yavaş ve daha az yükselttiği için gereksiz insülin salınımını engeller ve biraz önce bahsi geçen sorunları önler” dedi.
Sonuç olarak glisemik indeks diyetinin bilimsel, güvenilir ve faydalı bir beslenme tarzı olduğuna dikkat çeken Alemdar, “Glisemik indeks diyeti sadece kilo kontrolünde değil, diyabet riskini azaltmak, kalp damar hastalıklarını engellemek, hafızayı korumak, bazı kanser risklerini azaltmak ve önlemek gibi pek çok alanda fayda sağlamaktadır. Bir de genetik mirasımızda şeker, kalp, hipertansiyon, felç, kanser, alzheimer varsa zaman kaybetmeden GI kontrollü bir beslenme programını uygulamamızda yarar vardır” ifadelerini kullandı.
Glisemik indeks diyetinde dikkat edilecek hususları değerlendiren Seval Alemdar, “Rafine edilmiş, saflaştırılmış yani çok fazla işlem görmüş besinlerden uzak durunuz. Bol posalı gıdalara, kurubaklagillere, tam buğday, çavdar ve kepekli ürünlere yer verilmelidir. Nişasta ihtiva eden yani glisemik indeksi fazla olan patates, bezelye gibi sebzeleri daha az ,bunun dışında yer alan posa içeriği yüksek brokoli, lahana, yeşil yapraklı sebzeler, karnabahar, salatalık, kabak gibi sebzeleri ise daha çok tüketmeliyiz. İncir, kuru üzüm glisemik indeksi 64, muz 62, kavun 65, karpuz 72, mango 55, yaş kayısı 57. Bunlar gibi glisemik indeksisi yüksek meyveleri çok daha az, diğerlerini ise daha fazla tüketmeliyiz. GI'sı 100 olarak kabul edilen beyaz ekmeği ise mümkün mertebe soframızda tercih etmemeliyiz. Bazı besinlerin pişirme ve tüketme şekillerine göre glisemik indek değerleri de değişmektedir. Örneğin patates sıcak yendiğinde glisemik indeksi daha yüksek, soğuk yendiğinde daha düşüktür. Yine çok fazla haşlanmış makarnanın glisemik indeksi yüksek, az pişmiş (İtalyan usulü) makarnadan düşüktür” şeklinde konuştu.