Ömer Mehmetçik, Batman Sason'da mayına kurban vermiş iki ayağını.. GATA'nın 'hayatı boyu bakıma muhtaç' raporuna, Ömer'in giden iki ayağına Emekli Sandığı fiat biçmiş: 1 milyar 650 bin lira!..
KORİDORLAR pırıl pırıl; her odada en fazla 8 yatak. Bazı odalar tek kişilik, ama refakatçiye de bir yatak ayrılmış. Renkli televizyonlar, odaların görüş mesafesi en iyi yerine yerleştirilmiş. Hastanın canı düğün çorbası ya da fırında dalyan köfte mi istedi, hemen bu arzu "gönülden" yerine getirilmiş. Akşam üstü şık çay servisi, yanında çikolatalı kek de var...
Sekiz kişilik bir odaya adım atıyoruz. Karşımda üzgün, kırgın, biraz da öfkeli bir genç. Kanasla topuğundan vurmuşlar Ömer'i. Onun da ayağına kemik uzatmak için alet takılmış. Acıya mı dayansın, moralini mi düzeltsin, işin içinden çıkamamış; "Çok acı çekiyorum, geceleri çocuklar gibi ağlıyorum" diyor Ömer.
Mardin'li Ömer ve 8 kişilik ailesi, doğduğu toprağı bırakıp, ekmek parası kazanmak uğruna Uşak'a göçmüş. Baba deri fabrikasında çalışırken, Ömer de yanına girmiş. Vatani görev zamanı gelince gönüllü olarak Doğu'ya gitmek istemiş. Şansına Bingöl düşmüş. Bir yıl acısıyla sevinci ile çok şey yaşamış Ömer. Ta ki 1995 yılının Kasım ayına kadar...
İki buçuk yıl GATA'da ameliyat üstüne ameliyat geçirmiş genç adam; biraz toparlanınca
hava değişikliği alıp, Uşak'a ailesinin yanına gitmiş.
Sevdalandın mı Ömer, aşık olup evlenmemeyi düşünmedin mi hiç?
"İstesem ne yazar, kavuşmak kolay mı?" diye cevap verip, sırtını dönüyor Ömer.
Gazilerin hepsi, kendi acısını bir yana bırakıp, geçim derdine düşmüş. Kimi verilen tazminatın azlığından, kimi siyasilerin ilgisizliğinden dertlenmiş.
Bacaklarının dizden aşağısı kesik, şipşirin, gözlüklü bir genç, tekerlekli sandalye ile yanaşıyor yanıma.
O da 12 ay önce, Batman Sason'da arazi taraması yaparken bir mayına kurban vermiş ayaklarını. Aylarca yatmış GATA'da. Sonra protezler takılınca zor da gelse, yeni hayatına alışmaya başlamış. Birinci dereceden emekli olması gereken Mehmet'e askeri hastane; "
Yüzde 80 iş kaybı, uzuv kaybı, hastanın yaşaması için ömür boyu başkasının yardım ve desteğine muhtaçtır" diye rapor vermiş. Ama rapor Emekli Sandığı'na gidince kuşa dönmüş. Askerden önce basketbol, futbol oynayan Kahramanmaraş'lı Mehmet Orcan'ın öfkesi büyük yetkililere:
"Tazminat hakkım 4 milyar 250 bin lira idi, ancak Emekli Sandığı 1 milyar 650 bin liraya düşürdü. Belki evleneceğim, belki iş kuracağım.. Bu para ile ne yapabilirim? Yani iki ayağım 2 milletvekili maaşı mı? Bırak ayaklarımı, acaba o Meclis'te olanlar bu acıyı çektiler mi? O acıyı tatsınlar, ben aldığım tazminatı onlara vereyim."
Devletten emekli aylığı alan Mehmet, resmi dairede işe girse parası kesilecek, bu protezlerle uzun süre ayakta kalamayacağı için eski işi yufkacılığa da dönemeyecek. Peki ne yapsın Mehmet?
OHAL'cilerin yanından bir süre ayrılıp, en alt katta Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Merkezi'ne geliyoruz.
Bu bölümde belden aşağısı felç gazileri konuşmaya ikna etmek bir hayli zor, ancak tüm gazilerle sıcacık ilişki kuran Astsubay Gürcan Oğuzhan burada da yardımımıza koşuyor. Ve, Hakkari Jandarma Özel Harekat Grubu'nda görev yapan 25 yaşındaki Üsteğmen Bahadır Bartu ile konuşmaya başlıyoruz.
Şimdi tekerlekli sandalyeye mahkum Bahadır Üsteğmen de, 7 ay önce yaralanmış. Önceleri durumunu hiç kabul etmemiş, başta nişanlısı Şule olmak üzere hastanede herkese kök söktürmüş; ne doktoru ne de psikologları dinlemiş.
Çeşitli ameliyatlardan sonra hava değişikliği için memleketi İzmir'e gidince, ev misafir akınına uğramış. Gelenler bir süre sonra Bahadır'ın yeni durumunu kabul ettikleri için ziyaretler azalınca, Bahadır'ın canı sıkılmış. Keyifsiz geçen günlerin sonunda tekerlekli sandalye ile dışarı çıkıp, yalnız başına otomobile binmeyi denemiş, ama onu da becerememiş.
O zaman kendi değişi ile aklı başına gelip, öfke ve siniri bir tarafa bırakıp, zamanından önce GATA'ya dönmüş. Hastaneye gelince ilk söz "Ne isterseniz onu yapacağım" diyip, teslim olmuş.
Çaresizliğin yarattığı siniri doktor ve psikologları sayesinde yenen Bahadır Üsteğmen; "Bacağı kullanamıyorsunuz yük oluyor. Eskiden bacaklarım beni taşırdı; şimdi ben onları taşıyorum. Öfkelenmemek elde mi?" diye soruyor.
Bu tip hastaların fizik tedavilerinin yapıldığı büyük salona giriyoruz.
Meydanda geniş minderler, kenarda vücudun üst kısmını, yani kasları güçlendirmek için çeşitli aletler. Bir tarafta tekerlekli iskemlede hareketler yapan "gencecik" insanlar.
Biz, yüzünden o güzel tebessümü hiç eksik olmayan 22 yaşındaki Samsun'lu Mehmet Tüysüz'ün yanına geliyoruz.
Güneydoğu'ya gönüllü gidip, askerliğini komando olarak Hakkari Çukurca'da yapan Mehmet'in hayatını da, bir çatışmada omiriliğine saplanan kurşun karartmış. İki ay hastanede çeşitli operasyonlardan geçtikten sonra memleketine dönen bu genç adam, diğerlerinin aksine moralini hiç ama hiç bozmamamış. Eskiden Samsunspor'un genç takımında top peşinde koşturan Mehmet, futbola zoraki veda etmiş, ama hava değişimi için memleketine dönünce tekerlekli iskemle ile ava gidip, tüfekle kuş da avlamış. Konya'da askerlik yapan Talip Tüysüz de, kardeşinin yaralanmasından sonra GATA'da vatani görevini sürdürmeye başlayınca, Mehmet'in keyfi tam yerine gelmiş. Şimdi sol bacağında hareket başladığı için yeniden hastaneye gelen emekli Mehmet, tek amacını şöyle açıklıyor: "Aşk ve sevda şimdilik bir yana.. Önce kendi kendime yetebilmek istiyorum."
Mehmet'in aksine, gözlerinden nemli bulutlar gibi hüzün akan Celal, içine kapanmış. Şırnak İdil'de komondo birliğinde görev yaparken antitank mayının üstüne basan 2 erin uzağında olan, ancak o patlamayla ileri fırlayan Celal, çok dertlenmiş. Nasıl dertlenmesin ki? Bir taraftan kendi acısına düşmüş, bir taraftan da ailesi parçalanmış.
Hemşire karısı tam 8 ay kocasının başından ayrılmamış. En kötü gününde ona yürekten destek vermiş. İnsan hali bu, bunalıma düştüğü bir gün 4 yaşındaki kızı Zeynep'i aldığı gibi Bursa'daki ailesinin yanına gitmiş.
Aylar geçmiş, hasretlik düşmüş içine.
Telefon üzerine telefon etmiş kocasına, "Seni özledim, ne olur yanına geleyim, hiç ayrılmayalım" demiş. Tedavi süresince Ankara'da, ağabeyinin yanında kalan Celal Karaca, telefonda karısının sesini duyunca aklı karışmış. Sanki öfkeleri bir yana bırakmış, o çok sevdiği karısını ve çocuğunu tekerlekli iskemlede bekler olmuş.