Kış aylarının karanlık, depresif hissettiği söylenen günlerden sıcak enerji dolu yaz günlerine geçtik. Tatil için planlar yapmaya başladık. Bavullarımızı hazırladık. Tatil için ihtiyacımız olan her şeyi yanımıza aldık. Ve artık bütün bir yıl o hayalini kurduğumuz haftalar belki de aylar önce planladığımız tatilimizdeyiz. Peki gerçekten tüm bu hazırlıklara rağmen tatilimizi tam anlamıyla yaşayabiliyor muyuz? Ya da tatilinizde AnLine mısınız?
Bir tatil sabahı kitlesel hipnozun getirdiği bir şey olsa gerek sabah erken saatte şezlonga havlu koymakla başlıyor bir gün… Sonra kahvaltı, kahve, deniz, güneş vs. Herkes o an ne yaparsa biz de yapıyoruz. Çünkü bunun tatilde olmanın gerekliliği olarak düşünüyoruz. Bütün bunları yaparken iş hayatımızdaki problemler, tatil dönüşü yaşayacağımız adaptasyon sorunu ise hep aklımızda oluyor. Tatile çıkma nedenimizi, neden orada olduğumuzu unuttuğumuz anlar ne kadar çoktur. Küçük bir etkileşim bizi hemen düne götürebilir ya da yarını düşündürebilir.
Tatile çıkıp deniz kenarında olup, güneşlenmeden döndüğünüzde size “Hiç yanmamışsın, tatilde değil miydin?” sorusu gelir. Anda olduğunuzda sadece siz o anı yaşarsınız, güneşlenmek istiyorsanız güneşlenir, akşam 21.00 de denize girmek isterseniz o saatte girer, bütün gününüzü kafanızdaki her şeyi sıfırlamak için doğa ile konuşarak geçirebilirsiniz. Bitkilerin, çiçeklerin, ağaçların dili olduğunu biliyorsunuz, onlardan gelen mesajları anda olursanız, AnLine olursanız alırsınız. Yeşile, maviye bir süre odaklandığınızda doğa sizi içinize alacaktır. Ve o zaman sadece anda olursunuz.
Sadece denize girmeyi deneyimlediniz mi hiç? Suyu hissetmek, serinliğin yarattığı canlılık, denizin kokusu, dipteki pırıl pırıl minik rengarenk farklı şekillerdeki taşlar, o kadar güzeldir ki… Ya minik balıklar, grup halinde bir yönden diğer yöne giderler. Mutlu görünürler. Onları izleyin, içlerinde bir iki tanesi gruptan ayrılır gibidir ama tekrar birlikte bir yerlere giderler. Nereye gittiklerini biliyorlar mı diye düşünürsünüz birden… İşte AnLinesınız. Hızla yüzen bir çocuk etrafa sular sıçratıyordur. Rahatsız olmazsınız, keyfinizi kaçırmasını beklersiniz, ama hayır bunu çocuğun coşkusu olarak değerlendirirsiniz. Ne güzel neşe içinde bir çocuğun enerjisini hissetmek… AnLine olmanın mutluluğunu yaşarsınız.
Zaman akıp, gidiyor. “Zaman çok çabuk geçiyor” deyip geçiyoruz. Aslında zaman, anların kare kare fotoğraflarının buluştuğu bir albüm. Albümün ismi yaşam. Mademki an bir kare fotoğraf gibi geliyor ve geçiyor, o halde ben sadece AnLine olmayı seçiyorum. Siz de seçin. Tatile çıkarken seçiminizi yapın, deneyin. Tatil sonunda içinizdeki berraklığı hissedecek, bundan böyle hayatımın her anını AnLine olarak yaşamaya karar verdim diyeceksiniz.
AnLine olmakta işin sırrı ise farkındalık. Her yaptığımızı farkında olarak yaparsak anda olmak kolaylaşır. Her anın farkında olalım. Yaşamın tadı bu şekilde anlaşılıyor. Yaşam o kadar güzel ki, bütün sırrı anı şölen haline getirmek.