Gonca Kocabaş / Milliyet.com.tr - İsmail Onur Akdağ, 1991 yılında Bursa Osmangazi’de dünyaya geldi. Babasının görevinden dolayı farklı şehirlerde yaşama fırsatı oldu. Bursa, Ardahan, Tokat ve Ankara gibi yerlerde hayatının izlerini bırakan İsmail, ilk ve ortaokul eğitimini Tokat’ta tamamladı, liseyi ise başkent Ankara’da okudu. Eğitim hayatı, İstanbul Biruni Üniversitesi’nde Hemşirelik bölümüyle devam etti.
'İYİLİK FIRSATINI DEĞERLENDİRMEYE ÇALIŞIYORUM’
Bu süreçte uzun bir süre ambulans ve diyaliz merkezinde çalışarak sağlık sektöründeki deneyimini pekiştirdi. ‘Özgürlüğe, yeniliklere ve keşfe olan ilgim hiç eksik olmadı’ diyen İsmail, kamp yapmayı, doğayla iç içe olmayı, müzik dinlemeyi ise bir yaşam tarzı haline getirdi. Yardımsever bir kişiliğe sahip olması, hayatının en önemli yönlerinden biriydi. İyiliğin, insanın kalıcı mirası olduğuna inanan biri olduğunu söyleyen İsmail, "Bu yüzden her gün birilerine dokunarak onlara iyilik yapma fırsatını değerlendirmeye çalışıyorum" dedi.
Seyahat etmek, aslında küçüklüğünden beri kalbinde özel bir yer tutan, keşfetmek ve yeni yerler görmek için duyduğu derin bir tutkuydu. Üniversiteyi bitirince, bu tutkusunu gerçeğe dönüştürmek için cesurca tek başına otostopla uzun bir yolculuğa çıkmaya karar verdi. İlk rotası ise İstanbul’dan Artvin’e doğru uzanıyordu. Bu yolculuk, onu hem farklı coğrafyalara hem de birbirinden ilginç insanlarla tanışma fırsatına kavuşturdu. Her bir durakta, farklı kültürler ve yaşam biçimleriyle tanışırken, içindeki keşfetme arzusunun ne denli güçlü olduğunu bir kez daha fark etti.
‘ÇEVREMDEKİLERİN SAMİMİYETİNE OLAN İNANCIM AZALMIŞTI’
Uzunca bir süre, ambulans ve diyaliz merkezinde çalışarak sağlık sektöründe önemli deneyimler kazanan İsmail, bu dönemde, kamp ve gezi videoları paylaşmaya başladı ve kısa süre içinde takipçi kitlesinin hızla arttığını fark etti. "Bu ilgi, bana reklam ve sponsorluk anlaşmalarını getirdi. Şu anda ise bir firmanın sosyal medya ve reklam tanıtım müdürlüğünü yapıyorum. Hem profesyonel olarak bu alanda çalışıyor hem de o firma benim sponsorum olduğu için işim sayesinde gezilerime ve etkinliklerime rahatlıkla zaman ayırabiliyorum” diyerek şu ifadeleri kullandı:
“Aslında içsel huzuruma ulaşabilmek ve etrafımdaki dünyadan uzaklaşıp yalnızca kendimle kalabilmek için bir yolculuğa çıkmaya karar verdim. Çünkü,çevremdeki insanların samimiyetine olan inancım sarsılmıştı. Daha önce sosyal medya hesabımda kamp etkinlikleri düzenleyerek doğayla iç içe zaman geçiriyordum. Ancak sürekli görüşüp dostum dediğim insanların dedikoduları, ruhumu derinden yaralamıştı. Bu sebeple hayatımda bana gerçek anlamda değer katmayan pek çok kişiyi uzaklaştırarak, sadece kendi yoluma odaklanmaya karar verdim. Yola çıktıkça yalnızlıkla ilgili tüm önyargılarımın yıkıldığını ve kendimle geçirdiğim zamanın aslında en değerli ve anlamlı anlarım olduğunu fark ettim. Bu yolculuk bana sadece farklı insanlarla tanışma fırsatı sunmakla kalmadı, aynı zamanda kendi içimdeki dinginliği bulmamı sağladı.”
‘45 GÜN HİÇ TANIMADIĞIM İNSANLARIN EVLERİNDE KONAKLADIM’
"Tek başıma seyahat ederken, hiçbir şeyden korkmadım" diyen İsmail, “Doğu'nun en ücra köşelerine kadar gittim, gece yarısı motorumla ıssız dağ yollarında yalnız başıma yolculuk yaptım. 45 gün boyunca hiç tanımadığım insanların evlerinde konakladım, ve her şey tam istediğim gibi oldu. Karadeniz’in bazı bölgelerinde ayı yaşadığını söylediklerinde, o bölgelere motorla geçerken bir an tedirgin oldum. Ancak şükürler olsun ki bu konuda hiçbir sorun yaşamadım. Her anım bana sadece cesaretimi değil, aynı zamanda dünyanın ne kadar geniş ve keşfedilmeye değer olduğunu da hatırlattı” diye konuştu.
Üniversiteyi bitirdikten sonra kısa bir süre çalışan İsmail, o işten kazandığı parayla kendine bir karavan aldı. Sağlık sektöründe iş bulamadığı için, karavanıyla Antalya'ya gitmeye karar verdi. Bir süre Antalya'da, karavanında yaşamaya başladı. İsmail, “Geçimimi sahilde kahve satarak sağlıyordum. Zamanla fark ettim ki karavanda yaşamaya tam anlamıyla alışmışım. Artık karavan hayatı, benim için vazgeçilmez bir yaşam biçimi haline gelmişti. Bu özgürlük ve basit yaşam tarzı, ruhuma öyle iyi geldi ki, karavan hayatımın en değerli parçası oldu” ifadelerini kullandı.
'1 BARDAK SU BÜYÜK BİR DEĞİŞİMİN KAPILARINI ARALADI'
Bir gün motoruyla tura çıkmaya karar veren İsmail’in yolculuğu tam 45 gün sürdü. Bu süre zarfında, hiç tanımadığı insanların evlerinde kaldı ve sofralarına misafir oldu. "Beni kendi evlatları gibi görüp öyle güzel ağırladılar ki, adeta birer ailem oldular" diyen İsmail, “Pastalar yapıldı, börekler açıldı, sabahları kendi ailemle kahvaltı yapıyormuşum gibi coşkuyla, neşeyle masada buluştuk. Kendi evimdeymişim gibi bir güven verdiler, her an içimde tarifsiz bir huzur bıraktı. Onlara ne kadar teşekkür etsem azdır. Çünkü bu yolculuk sadece fiziksel bir keşif değil, aynı zamanda insanlığın ne kadar güzel ve içten olduğunu da keşfettiğim bir deneyim oldu” diyerek yaşadıklarını şöyle anlattı:
“Yolda ilerlerken, dağın eteğindeki tek evi fark ettim ve merak edip onlarla tanışmak istedim. Yanlarına gidip bir bardak su isteyeyim dedim ancak beni sadece bir bardak su ile göndermediler. Hemen sofrayı kurup çay demlediler. Hatta ayrılmadan önce yolda yemem için yufka ve peynir gibi yolluklar hazırladılar. Evin elektriği yoktu ama ben oradan ayrıldıktan sonra bir düşündüm ve 'Bu evin elektrik sistemini halletmeliyim' dedim. İki ay sonra tekrar dönüp eve güneş enerjisi sistemi kurarak tüm elektrik sorununu çözdüm. Aslında buna 'bir bardak suyun hikâyesi' diyebiliriz. Küçük bir iyilik, büyük bir değişimin kapılarını aralamama vesile oldu.”
‘DOĞU, BANA İNSAN OLMANIN EN SAF HALİNİ GÖSTERDİ’
Türk insanının özünde yardımseverlik olduğunu her zaman bildiğine dikkat çeken İsmail, “Gündelik hayatta zaman zaman olumsuzluklar yaşasak da bir şekilde gözümüzde hep bir aileyiz, bir kardeşiz. Bu inceliği, özellikle Doğu'da o kadar açık ve samimi bir şekilde gördüm ve insanlık adına yeniden umutlandım. Doğu, bana sadece coğrafi bir bölge değil, aynı zamanda gönüllerin sıcaklığını, misafirperverliğini ve insan olmanın en saf halini gösterdi” ifadelerine yer verdi.
"Büyük şehirlerde insanlar, tanımadıkları kişilere kapılarını açmaya korkuyorlar" diyen İsmail, “Ancak Doğu’da durum çok farklı. 'Tanrı misafiri' kavramı, gerçekten derinlemesine benimsenmiş ve insanı duygulandıracak şekilde uygulanıyor. Orada yabancı birini misafir etmek, yalnızca bir gelenek değil, aynı zamanda kalpten yapılan bir iyilik ve içten bir misafirperverlik göstergesidir. Bu samimiyet insanın ruhunu ısıtan, derin bir bağ kurmasına neden olan bir değer” dedi.
'BASİT İSTEĞİM, DOSTLUĞUN BAŞLANGICI OLDU'
İnsanların onu ilk gördüklerinde biraz şaşırdıklarını dile getiren İsmail, “Çünkü karşılarında seyahat çantalarıyla, tam ekipmanla giyinmiş, kaskı ve kamerasıyla bir motorcu var. Ancak ben herkese samimi ve güler yüzlü yaklaştığım için çok geçmeden kaynaşıyoruz. Zaten seyahatim boyunca paylaştığım videolarım oldukça fazla izlendiği için gittiğim her yerde tanınmaya başladım. Bu durum, beni gerçekten çok sevindiriyordu çünkü tanınmak, bir yandan yaptığım işin doğru bir şekilde takdir edilmesi anlamına geliyordu” dedi ve unutamadığı Iğdır anısıyla sözlerini şöyle noktaladı:
"Sanırım Iğdır'da, bir bardak su istediğim Mehmet Amca ile olan dostluğum, ömrüm boyunca unutamayacağım anılardan biri olacak. Kendisiyle hâlâ telefonla görüşüyoruz ve zamanla akrabadan öte, çok sıkı bir dostluğumuz oluştu. O anki basit bir isteğim, aslında hayatımda derin ve anlamlı bir dostluğun başlangıcı oldu. Mehmet Amca'nın misafirperverliği ve içtenliği, bana insan ilişkilerinin ne kadar değerli olduğunu bir kez daha gösterdi."