HASTALIK YOK, HASTA VAR!
Damar tıkanıklığının tanısında bazen ultrasonografik, bazen de anjiyo gibi invaziv yöntemler kullanılıyor. Eğer hastada sadece yürürken ortaya çıkan bir ağrı varsa, bu durum sosyal yaşamını etkilemiyorsa, uzuv kaybı yaratabilecek bir durumu ya da yarası yoksa öncelikle ilaç tedavisi uygulanıyor. İstenilen sonuç alınamazsa bu kez iki seçenek gündeme geliyor. Balon ya da stentle damarlar açılıyor veya cerrahi olarak bacağın kanlanması sağlanıyor. Her damar tıkanıklığının açılmak zorunda olmasa da tedavi edilmesi gerektiğini söyleyen Prof. Dr. Soner Sanioğlu, “Bu tür rahatsızlıklarda, belirgin olarak yaşamı etkileyen hastalığa karşı yaklaşım yani kişinin kendine bakması gerekiyor. Risk azaltıcı ilaçların düzenli kullanılması ve yaşamında bazı değişiklikler yapması önem taşıyor. Örneğin, hastanın kalp damarı açılır ama kişi sigara içmeye devam ederse, ilaçlarını düzenli kullanmazsa kalp krizi geçirme riski yükselir. Dolayısıyla tedavinin mutlaka yapılması, hastanın yaşam değişikliği konusunda cesaretlendirilmesi ve bunun öneminin vurgulanması şart! İlaç tedavisiyle yanıt alınamayan durumlarda ise girişimsel tedaviye ihtiyaç duyuluyor: Cerrahi, balon veya stent... Bunların dışında ayrıca aterektomi cihazları ile birtakım başka yöntemler de var. Dolayısıyla hangi tedavi şeklinin hasta için daha doğru ve iyi bir seçenek olduğu hem kişiye hem de diğer sağlık problemleri ile birtakım faktörlere bağlı olarak değişiyor. Bu sürecin; hastalık yok, hasta var mantığıyla, kişiye özel olarak değerlendirilmesi gerekiyor. Eğer tıkanıklık yukarı kısımda ve kısaysa daha çok stent tercih ediliyor. Çok uzun boylu ve çok zamandır var olan darlıklarda ise cerrahi devreye giriyor. Ama burada bir nokta var: Balon ya da stent düşünülerek yapılacak tedavinin, hastanın ilerideki cerrahi şansını yok etmemesi gerekiyor” diyor.