Hipertansiyon kronik seyirli bir hastalıktır. Genelde 35-40’lı yaşlarda çıkmaya başlar, görülme oranı yaş arttıkça artar. Ense kökünden gelen baş ağrısı, kulak çınlaması, göz kararması gibi başka hastalıklarda da olabilecek genel belirtiler verebilir, bazen de hiç belirti vermeyebilir. Çoğu zaman böyle belirtisiz başlıyor.
Beynimiz yüksek kan basıncına göre ayarlama yapıyor ve yeterli kanını alıyor, buna bağlı belirtiler ise hiç olmayabiliyor. Dolayısıyla tanısı kan basıncını ölçmekten geçiyor. Erişkinler belirtisi olmasa da zaman zaman kan basınçlarını ölçtürmelidir.
Kan basıncı 120/80 mmHG’nin altında olanlar en azından yılda bir kez, 120-129/80-84 arasında olanlar 6 ayda bir, 130-139/85-89 arasında olanlar 3 ayda bir kan basıncını ölçtürmelidir. Böylelikle hipertansiyon tanısı gecikmeden konmuş olur.
Kronik yüksek tansiyon hastaları uygun tedavi edilmediğinde; kalp duvarlarında kalınlaşma ve kalp yetersizliği, kalp damar hastalığı gelişmesi ve kalp krizi, böbrek fonksiyonlarında bozulma ve böbrek yetersizliği, beyin damar hastalıkları gelişmesi, beyin kanaması ve felçler, ani ölüm, kalpten çıkan aort damarında genişleme, bazen yırtılma ve ani ölümler, göz damarlarında bozulma ve göz kayıpları gibi birçok tehlikeyle karşı karşıyadır.
Toplumda hipertansiyon hastalarının erken dönemde tedavi edilmesi ve uygun tedavisiyle kalp krizi, kalp yetmezliği, böbrek yetmezliği, felçler, görme kayıplarını ve bunlara bağlı hasta yükünü, hastaneye yatış ve masrafları da önlemiş oluruz. Tabiri caizse hipertansif hastaların erken tanısı ve tedavisi ile hem birçok hastalığı önlemiş hem de kaynaklarımızı doğru kullanmış oluruz.
Pandemi, hipertansiyon üzerinde maalesef olumsuz etkilere neden oldu. Hareketsizlik, obezite, stres ve üzüntü, hipertansiyonda artırıcı yönde etki eden faktörler. Uzunca süredir evlerde kapalı kalındı. Özellikle de hipertansiyonun çok daha sık görüldüğü 65 yaş ve üzeri kişiler, evlerde hareketsiz kaldıkça bu durum hipertansiyona olumsuz etki yaptı diyebiliriz.
Aslında evlerde kapalı da kalsak hareket etmeyi bırakmayalım, ev içinde de hareket edelim, yürüyelim, pilates gibi sporlar yapalım. Kültür fizik hareketleri yapalım, kalori alımını artırmayalım, kilo almayalım, kısıtlamanın olmadığı saatlerde maskemizi takıp mesafemizi koruyarak bol bol tempolu yürüyüş yapalım. Hipertansiyon hastaları ilaçlarını mutlaka düzenli alsın, tuzsuz yemeye devam etsin, sigara içmesin.
Anksiyete, panik, stres, sıkıntı… Bunların hepsi vücutta stres hormonlarında artışa yol açarak kan basıncını artırıcı yönde olumsuz etkiye yol açar. Onun için "Stresten uzak durun; boş ver demeyi öğrenin, çok ince fikirli olmayın" önerisinde bulunuyoruz. Bazen tedavide anksiyete giderici, stres azaltıcı ilaçlar da kullanabiliyoruz.
Tansiyonun her iki bileşeninin de yüksek olması hipertansiyondur. Genelde her ikisi birlikte yükselir. Sadece büyük tansiyon yüksek, küçük tansiyon normalse sistolik hipertansiyon, büyük normal küçük yüksekse diyastolik hipertansiyondan bahsediyoruz. Genelde tedavide büyük tansiyon değerleri hedefleniyor, onu düşüren ilaçlar küçük tansiyonu da düşürüyor. Sadece küçük tansiyon yüksekliği ile giden hastalarda da yaşam tarzı düzenlemesi, tuzsuz diyet, kilo verme, yürüyüş yanında damar gevşetici ilaçlar verebiliyoruz.
Çocuklarda hipertansiyon olabilir ancak çok şükür ki erişkinlere göre çok çok az görülür ve çocuklarda hipertansiyonun hemen tamamında altta yatan bir neden vardır. Böbrek damarında darlık, aort damarında darlık, tiroit hormon fazlalığı, böbrek üstü bezi tümörü, hormonal bozukluklar gibi altta yatan bir hastalığa bağlı tansiyon yükselir, Hastalık vaktinde ve uygun tedavi edilirse tansiyon da düzelir.
Az önce dediğim gibi hareketsizlik, aşırı yeme, kilo alma, stres riski ile karşı karşıya kaldılar. Hareket edelim, kalori alımını artırmayalım, aşırı gıda tüketmeyelim; evde sıkıldıkça yemeyelim, tuzsuz diyetimizi bozmayalım, ilaçlarımızı uygun bir şekilde doktorun önerdiği doz ve sürede kullanalım, aralıklı kan basıncımızı ölçelim, sürekli normal değerlerden yüksek seyrediyorsa hekimimizle iletişime geçelim.
Ülkemizde alınan güzel bir karar ile kronik hastalıklar ilaç raporları pandemi döneminde uzatıldı. Hastalarımız ilaçlarına çok daha rahat ulaşabiliyor, hastalar ilaçlarını doğrudan eczaneden alabilir oldular. Bu da hastalar açısından güzel bir uygulama diye düşünüyorum.
Hipertansiyon tedavisi eşittir ilaç değildir. Hipertansiyon tedavisinin iki ayağı var. Birincisi yaşam biçimi düzenlenmesi yani sağlıklı beslenme, tuzsuz yemek, hareket etmek spor yapmak, şişmanların kilo vermesi, sigarayı bırakmak, stresten uzaklaşmak, alkol kullanımının kısıtlanması. Bunlar her hipertansiyon hastasının yapması gereken olmazsa olmazlar. Yabana atılmamalıdırlar.
Kilolu bir kişinin 10 kilo vermesi 20 mmHg’ye kadar büyük tansiyonda düşüş sağlayabilir. İdeal kiloya vücut kitle indeksimizi 25’in altına düşecek şekilde kilo vermek hedeflenmeli, belli bir program ile bu hedefe ulaşılmalıdır.
Günlük tuz tüketimi 5.5 gr’ın altına çekilmelidir. Sadece ekmekle dahi bunun çok üzerinde tuz alıyoruz. SALTURK çalışması ülkemizde Türk yeme alışkanlığına göre günlük tuz tüketiminin 15 gramın üzerinde olduğunu gösteriyor. Dolayısıyla hipertansiyon tanısı almış hastaların ekmek dahil tuzsuz yemesini, kilolu olanlarda ekmekte yememelerini öneriyoruz. Yaşam tarzı iyi şekilde düzenleyen hastalarda kan basıncında ciddi azalmalar elde edilir.
Evre 1 dediğimiz hafif hipertansiyonlu hastalarda ilaç ihtiyacı kalkabilir veya hasta iki ilaç alacağına bir ilaç, üç alacağına iki ilaca düşebilir. Zaten artmış tansiyonda ve hafif hipertansiyonlarda biz direkt ilaç vermeyiz. Öncelikle 3-6 aylık bir yaşam tarzı değişikliği yaratmasını isteriz, hastayı kontrollere çağırır, yeterli kan basıncı düşüşü sağladıysak hiç ilaç başlamayabiliriz.
Koldan ölçen aletler çok daha doğru sonuç verir ancak modern teknoloji ile bilekten ölçenler de gayet güzel ölçüm sağlıyor. Sadece bu aletleri belli aralarla test etmek gerekir. Ben hastalarıma "Poliklinik ya da muayenehaneye gelirken cihazınızı da getirin" diyorum.
Önce onlara ölçmelerini söylüyor sonra kendim ölçüyorum. Bu şekilde aletlerinin doğru ölçüp ölçmediği, hastanın doğru ölçüp ölçmediğini de test etmiş oluyoruz.
Tansiyon her zaman ölçülebilir ama kronik takipte sabah kalktığında aç karnına, mesane boş (idrar yapılmış), en az 5 dakika dinlenme sonrası, koltukta konforlu bir vaziyette otururken, bacak bacak üstüne atmadan, ayaklar sarkık vaziyette, ön kol kalp hizasında tutularak ölçülmeli.
Ölçümler sabah ve akşam aç karna yapılmalı, bir çizelgeye yazılıp hekime gösterilmeli. Bunun dışında beklenmedik bir belirti olduğunda günün her saatinde ölçüm yapılabilir. Hastanın son bir saatte sigara içmemiş, kafein almamış olması da önemli.
Tansiyon ilk ölçümde her iki koldan ayrı ayrı ölçülür, takipte de yüksek olan taraftan takip yapılır. Normal anatomiye göre sağ kolda sol kola göre büyük tansiyon 5 mmHg’ye kadar yüksektir.
Bu farkın 10’dan fazla olması, sol kola giden damarlarda darlık şüphesi doğurur. Sağda soldan düşük olması da sağ kol damarlarında darlık düşündürür. Takipte yüksek olan taraftan ölçüm yapılmalıdır.
Türk Kardiyoloji Derneği olarak tüzüğümüzdeki amacımız; mesleki ve toplumsal eğitimi, bilimsel çalışmaları destekleyerek Türk halkının kalp damar sağlığını korumak. Bu amaca uygun olarak halkımızı bilinçlendirici birçok aktivite yapıyoruz.
Hipertansiyon konusunda da iki yıl önce 'DEĞERİNİ BİL' kampanyasını başlattık. 'KAN BASINCINI ÖLÇ/ÖLÇTÜR, DEĞERİNİ BİL' diyoruz. Bu şekilde toplumda hipertansiyonu olup da farkında olmayan kişileri ortaya çıkarıp uygun tedavilerini yaparak toplum düzeyinde hipertansiyona bağlı hastalıkları azaltmayı hedefledik.
Her erişkinimizin mutlaka bir kan basıncını ölçtürmelerini, değerlerini bilmelerini, 120/80 mmHg altındalarsa yılda bir, 120-129/80-84 aralığındalarsa 6 ayda bir, 130-139/85-89 aralığındalarsa 3 ayda bir kan basınçlarını ölçtürmelerini, sağlıklarının değerini bilmelerini, hipertansiyon ortaya çıktığında da erken tanı almalarını sağlamak istiyoruz.