Araştırmalarda belirledikleri parazitleri morfolojik olarak tanımladıklarını anlatan Özer, "İlgili literatür ile karşılaştırdık ve iki yeni tür oldukları konusundaki ön değerlendirmemizin ardından kesin sonuca ulaşmak için moleküler düzeyde genetik çalışmalarımızı sürdürdük.Elde ettiğimiz hem morfolojik hem de genetik bulgular bize bu iki parazitin dünya bilim literatürü için yeni türler olduğunu ortaya koydu. Bilim dünyası için yeni keşif olarak kayda geçen bu iki parazit türü, balıklarda hastalık yapan Miksozoa grubunun üyesidirler ve bunlar özellikle ticari değeri olan bazı balık türlerinin insan gıdası olarak tüketilen kas dokularında yaptıkları patolojik bozukluklar ile önemli derecede ekonomik kayıplara neden olmaktadırlar.
100 yıldan fazla bir süredir varlığı bilinen bu grup parazitler son derece dinamik ve kompleks bir yaşam döngüsüne sahiptirler. Özellikle deniz balıklarında hastalık yapanların balıktan balığa doğrudan geçiyor olmaları önemli bir sorun olarak karşımızda durmaktadır.
Karadeniz’in Sinop kıyılarından yakaladıkları balıklarda keşfedilen 4 yeni hastalık etkenini isimlendirirken ahde vefa örneği gösterdiklerini belirten Özer, şunları dedi:"Yaşadığım şehir Sinop’a teşekkür için Sinop’un Hitit kaynaklarından gelen ismini yani sinovayı kullanarak “Henneguyasinova” adını verdim. Bir başka çalışmada ise çok sevdiğim işime saygının gereği olarak Latincesiyle Mullusbarbatus olan barbun balığından keşfettiğimiz türe “Ortholinemullusi” adını verdim şu an itibariyle keşfettiğimiz iki türden birine ise başlangıçta karışık duygular yaşasa da daha sonra 25 yıllık akademik hayatımda gördüğüm en güzel ve dünyada da tek olan bir canlıya adını verdiğim için memnuniyet duyan sevgili eşime teşekkür için “Kudoa nilüferi” adını koydum ve son olarak ta gümüş balığında keşfettiğimiz parazit türüne ise bizi biz yapan değerleriyle bu coğrafyada sonsuza kadar yaşayacak olan ülkeme bana sağladığı olanaklar için teşekkür amacıyla “Kudoaanatolica” adını vermek istedim. "
Keşfettikleri parazit türlerinin balıkların kas dokusunda insan gıdası olarak kullanılan kısmında yer almalarının önemli olduğuna dikkat çeken Özer, "Son yıllarda Kudoa cinsi bir paraziti taşıyan balıkların çiğ olarak tüketildiği Japonya ve Kore gibi ülkelerde insan sağlığı açısından bazı sorunların yaşandığı bilinmekle beraber, Türk insanı olarak tüketeceğimiz balıkların taze olmasına dikkat ederiz, iyi temizleriz ve iyi pişiririz, dolayısıyla şu an için insan sağlığı açısından bir sorun teşkil etmediğini düşünmekteyiz. Henüz yazım aşamasında olan bir projede ise bu parazitleri nasıl etkisiz hale getireceğimizi ve balıkları nasıl daha güvenli bir şekilde tüketebileceğimizi belirlemeye çalışacağız" ifadelerini kullandı.