Vücudun ihtiyacı olmamasına rağmen çevresel faktörlerin de etkisiyle alüminyum alımının yaşandığını söyleyen Özmen, “Su ve beraberinde başka içeriklerden de alüminyumu vücudumuza alabiliyoruz. Su da bunların arasında en önemlilerden bir tanesi ve bütün alüminyum alımının yaklaşık 5 ila 10’unu oluşturuyor” dedi.
Sudaki alüminyumun zararını tetikleyen bazı etkenler olduğunu belirten Dr. Özmen, içme suyu alırken pH değerine dikkat edilmesi uyarısında bulundu. Asidik sulardan uzak durulması gerektiğini söyleyen Özmen, “pH 7’nin aşağısı ise su asidik, pH 7’nin üzeri ise bazik sudur. Bir suyun pH’ı daha fazla asidikse daha çok alüminyum vücuda giriyor diyebiliriz. İkinci dikkat edilmesi gereken şey de silikat miktarıdır. Eğer silikat suda çok az ise o zaman da alüminyumun emilimi artıyor. Suda her şeyin birbiri ile denge içerisinde olması gerekmektedir” ifadelerini kullandı.
Asidik sulardan uzak durulması gerektiğini vurgulayan Özmen, “Asidite alüminyumun emilme oranını artırıyor. Suda karbonatın çözülmesi, asiditesini azaltıyor. Bu da kötü elementlerin vücut tarafından emilmesini de azaltıyor. 2 litre suya çeyrek çay kaşığı karbonatın eklenip, içilmesini öneriyoruz” dedi.
Uzman Dr. Özmen, “Dünya standartlarında belirlenmiş bazı değerler var. Bu suyun litresinde 0,9 miligram olarak belirlenmişti. Mikroorganizmaları uzaklaştırmak, bir takım içerikleri uzaklaştırmak için alüminyum aslında suyun filtrasyon sisteminde kullanılan bir element. Ancak suyun filtrasyonu sırasında alüminyum bir takım nedenlerden dolayı karışıyor. Bu nedenle içme suyunda biraz bulunabiliyor. Bunun en minimum miktarda olması gerektiğine karar verildi. Bu da bakıldığında 0,1 ile 0,2 miligram / litre olarak belirlendi. Alüminyum su filtrasyonunda koagülasyon elementi olarak kullanılıyor. Burada da suya bir miktar alüminyumun karışması gerekiyor. Fakat içme suyu haline geldiğinde bunun uygun bir mekanizmayla uzaklaştırılması şart” diye konuştu.
"Hiçbir şey akut değil. Bir anda alüminyumla çok yüksek miktarda karşılaşmıyoruz. Uzun süreli, minik minik, fakat gittikçe biriken bir metal olduğu için bir zaman sonra yanıt veriyor ve yan etki yapıyor. En başta hafıza problemleri, daha uzun vadede Alzheimer ve parkinsonla ilişkisi bulundu. Özellikle, diyalizde su kullanılıyor ve alüminyum toksitesini en çok yaşayan insanlar diyaliz hastaları. Alüminyuma bağlı ciddi ensefalopati dediğimiz beyinde son durum bir hastalıkla karşılaşıyorlar. Bunlar literatürde görülen ve çok nadir olmayan durumlar. Daha hafif formları da konsantrasyon bozukluğu, kısa dönem hafıza problemleri gibi sıralanabilir.”