Miyokardit nasıl teşhis ediliyor?
Prof.Dr. Ödemiş, miyokardit vakalarının önemli bir kısmının hiçbir sıkıntı olmadan hatta fark edilmeden kendiliğinden iyileştiğine de işaret ederek şunları söyledi: "Nadir de olsa bir kısmında sonuçlar olabiliyor. 'Dilate kardiyomiyopati' dediğimiz kalp kasının kasılma özelliğinin bozulduğu kronik bir hastalığa yol açması, daha sonra da kalp nakline varabilecek ağır kalp yetmezliğinin gelişmesi söz konusu olabiliyor. Doğrusu viral enfeksiyonların bulguları genel olarak birbirine çok benziyor. Kalp kasının tutulup tutulmadığını anlamak bırakın aileyi, doktorlar için de zor. Ancak şüphelenilmesi gerekiyor. Bu nedenle öncelikle viral enfeksiyonlara karşı kendimizi korumamız, savunmasız kalmamamız lazım. Antiviral ajanların kullanılması da son zamanlarda çok başvurduğumuz bir yöntem. Profilaksi (korunma) amacı da kullanılabiliyor ya da testlerde influenza pozitif çıktıysa ağızdan verilen antiviral ilaçlarla virüsün üremesinin daha ciddi boyutlara ulaşıp organ tutulumlarının önüne geçilmesi mümkün olabiliyor. Miyokardit teşhisinde, muayene, elektrokardiyografi (EKG) ve ekokardiyografi (EKO) ve kan testleri kullanılıyor. Teşhisten sonra genellikle takip yapılıyor. Ama o dönem içerisinde kalp kasını destekleyici bazı tedaviler de uygulanabiliyor. Akut dönem dediğimiz 3-4 haftalık süre atlatıldığında çocukların yüzde 70’inde hiçbir sekel (bozukluk) kalmadan iyileşme oluyor. Çok az bir bölümünde ani ölüm görülüyor."