26.10.2021 - 09:48 | Son Güncellenme:
Ne yazık ki kilo vermek için bu süreçte yaşam biçimimize uymayan, sürdürülebilirliği olmayan çok düşük kalorili, aç kalarak yapılan zayıflama programları metabolizmamızı fazlası ile yavaşlatıyor. Örneğin; tek gıda alımına bağlı diyetler, sadece detoks suları ve smoothiler ile yapılan diyetler, tek öğünle beslenmeler vb. Vücut; çalışma temposunu azaltarak kendini bu yeni gelen düşük kaloriye uygun bir şekilde düzenlediği için son noktadaki kiloları verememeye başlarız.
Eğer böyle bir sürece girmişsek biraz vücudu dinlendirmek, bu zamana kadar alınan kaloriyi 200-300 kalori yukarı çekerek beslenme stilinde değişiklikler yapıp vücudu ve metabolizmayı şaşırtmak gerekir. Ama kaloriyi artırırken tekrar kilo artışına sebep olmamak açısından günlük hareketlerimizi de artırmakta fayda var. Vücudumuzu yoksun bırakmak yerine beslenmeye odaklanın ve kilo kaybının doğal bir yan etki olarak ortaya çıkmasına izin verin.
Eğer diyetinizin başından bu yana bir egzersize başlamadınız ise muhakkak kardiyo türü kalp atış hızını artıran egzersiz yapmaya çalışın; bunlar özellikle çok tempolu yürüme, koşma ve yüzmedir. Bu egzersizler vücutta kas kaybı yerine yağ kaybını, özellikle sağlığımızı riske atan göbek çevresi yağlanmasını azaltan spor türleridir.
Özellikle yağ kaybını sağlamak için sporu haftada en az 3-4 kez aksatmadan ve süre olarak 1-1,5 saat yapmamız gerekir. Bu sürelerin altında yapılan egzersizler sadece sağlıklı yaşam ve kilo korumada etkili olacaktır ama kilo vermenizi sağlamayacaktır. Tabii bu egzersizleri yapmayı planlamadan önce kardiyak bir riskinizin ve iskelet kas sisteminizde bir sağlık probleminizin olmaması da önemli.
Kilo almanızı tetikleyen ve hatta kilo vermenizi çok zor hale getiren sağlık sorunlarınız olabilir. Bu sağlık sorunlarının başlıcaları hipotiroidizm, polikistik over sendromu ve uyku apnesidir. O nedenle kilo veremediğiniz bu süreç içinde bir hekim kontrolünden geçip bu tür hastalıklarınızın olup olmadığını tespit etmekte fayda vardır.
Tespit edilen bu hastalıklardan birisi varsa diyet sürecinde de tedaviye hızla başlanmalı; zira tedavi edilmez ise akıntıya kürek çekmek gibidir ve diyette yol alamazsınız.
Kilo kaybı yavaş ve uzun emek gerektiren bir süreçtir. Kilolarımız diyete başladığımızda fazla olduğu için beslenme alışkanlıklarımızın değişmesine ve kalorinin az alınmasına bağlı olarak vücut hızlı tepki verir ve ilk başlarda kilo kaybı hızlı olur. Ama zamanla yavaşlar, hedefe yaklaştıkça tempo düşer, son kilolar inatçı hale gelmeye başlar.
Bu arada kişi uzun süre diyet yapmaya bağlı olarak kaçamaklara başlar, diyetin başındaki istikrarlı diyet alışkanlıklarını sağlamakta zorlanır ve psikolojik kısır döngüye girer. Bir kere başarılı olabilmek için belirlediğimiz kilo kaybı hedeflerimizin makul ve sağlığımızı riske atan rakamlarda olmaması gerekir.
Herkes kilo verdikten sonra ideal ölçülerde kaslı manken görünümlü olmak zorunda değil; makul hedef belirlerken bunu göz önünde bulundurmak önemli. İstikrarlı diyet ve egzersizi yaptığınızda o son 2-4 kg gitmiyor ise orada vücudu rahat bırakıp tekrar kilo almayacak şekilde beslenmek ve vücudu dinlendirmeye bırakmak gerekir.
Birçok insan kilo vermeye çalışırken ana öğünlerde çok yetersiz besin alır ve kendini çok uzun süre aç bırakır. Buna bağlı da hiç farkına varmadan uzun açlıklardan dolayı ayaküstü sürekli bir şeyler atıştırır. Bu atıştırmalıkları normal gördüğü öğünlerde az yediği için kilo vermeyi hedeflediğinde tartıda kilo vermediğini görünce çok şaşırır.
Diyette daha doğrusu sağlıklı beslenmede neyi, ne zaman ve ne kadar yediğiniz çok önemli. B takibi yapabilmek için bir günde yediklerinizi yazıp günlük tutun; böylece nerede kaçamak yaptığınızı, fazladan ve gereksiz aldığınız kalorileri daha iyi tespit edebilirsiniz.
Ne yazık ki diyet hassas bir konu ve piyasada da buna yönelik birçok diyet ürünü var. Şekersiz içecekler, glutensiz, az yağlı, yağsız ve düşük kalorili diyet ürünleri derken yelpaze hayli geniş.
Ancak bu tarz ürünler diyet içerisinde zararsız gibi görünüp ayaküstü sürekli tüketilmemeli. Sonuçta bu ürünlerin kalorileri sıfır değil ve gereğinden fazla yenildiğinde belli bir kalori yüküne neden olacaktır ve kilo verme sürecini zorlaştıracaktır.
Su içmek kilo vermeye yardımcı bir etmendir. Eğer diyette yeterli su tüketmiyorsanız kilo veriminiz yavaşlayabilir. Özellikle öğünlerden önce 1-2 su bardağı su içmek kalori alımını azaltacaktır. Diyette su içmeyi ihmal etmeyin. Ortalama günlük içilmesi gereken su kişiye göre değişir ve kg başına 20-30 ml olarak olması gerekir.
Serkan Tutar'a göre "Bir keren bir şey olmaz" deyip de tüketmiş olduğunuz o küçücük besinler kilo vermenizin baş düşmanıdır. Çünkü kalorisi çok olmasa da sürekli olarak insülin salgılamanıza ve vücudunuzun yağlanmasına neden olur.
Kabızlık problemi yaşamanız bir şeyleri yanlış yaptığınız anlamına gelir. Özellikle lif içeriği yüksek olan sebzeyi ana yemeğiniz et olsa bile yanına eklemeyi ihmal etmeyin.
Ayrıca bağırsak hızlandırıcı kuru meyveleri ara öğünlerde tüketmelisiniz. Buna ek olarak süt ürünlerini de tüketmeyi ihmal etmemelisiniz.
Kilo gitmedikçe takıntı haline gelir ve siz tartıya çıktığınızda kilonuzun gitmediğini gördükçe inancınızı kaybedersiniz. Ve “Sanırım ben kiloyu veremeyeceğim” mesajını bilinçaltına gönderirsiniz.
İşte bu nedenle tartı üstüne çıkmayın, illa çıkacağım derseniz ayda 1 defa olarak tartılın. Unutmayın son kilolarınızı atmak tüm diyet süresince verdiğiniz kiloyu kaybetmekten daha zordur.
Yağ hücrelerinden kurtulmaktan daha zor bir şey varsa o da toksinleri vücuttan uzaklaştırmaktır. Bu nedenle son 3 kilo diyetini uyguladıktan sonra yağ kaybı ile ortaya çıkan toksinleri de vücuttan uzaklaştırmak için detoks diyetini kesinlikle öneriyorum.
Detoks; vücudu stresten uzaklaştırmak, sağlıklı bir düzene geçirmek için gerekli alt yapıyı oluşturuyor. Sigara ve alkolden uzak durmalı, mangalda pişirilmiş besinleri yememeli, içeriği bilinmeyen, katkı maddeleriyle dolu gıdalardan kaçınmalı. Bol su içilmeli, yeterli miktarda diyet lifi alınmalı. Sebze ve meyvelerle birlikte su karışımları da detoks diyetinin vazgeçilmez parçaları.