Doç. Dr. Ahmet Arnaz, derin ven trombozunu önlemek için dikkat edilmesi gereken kuralları şöyle özetledi: "Uzun yolculuklarda her yarım saatte bir ayağa kalkarak hareket edin ve bol su için. Uzun süre oturmanız gerekiyorsa alt bacak kaslarınızı mutlaka çalıştırın. Obeziteyi önlemek için sağlıklı beslenin ve düzenli egzersiz yapın. Sigarayı hemen bırakın ve içilen ortamlarda bulunmayın.Risk altındaysanız, hekiminizin önerisi doğrultusunda varis çorabı ve gerekirse pıhtı önleyici ilaç kullanın."
Erken tanı, derin ven trombozunun hayati risklerini önlemek açısından çok önemli. Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı Doç. Dr. Ahmet Arnaz, tanı konulduktan hemen sonra kan sulandırıcı ilaç kullanımına başlandığını belirterek, “Kan sulandırıcı ilaç pıhtının büyüyerek akciğer embolisine yol açmasını ve yeni pıhtı oluşumunu önlemektedir” diyor. Bazı tablolarda, özellikle büyük ve hayati tehlike oluşturan pıhtılarda trombektomi tedavisi uygulandığını aktaran Doç. Dr. Ahmet Arnaz, “Trombektomi, damar içindeki pıhtının cerrahi veya kateter yöntemiyle çıkarılmasıdır. Bu tedavi, genellikle belirtilerin başlamasından sonraki ilk 48-72 saat içinde yapıldığında en etkili sonucu verir. Trombektomi sayesinde damar açılır, kan akışı yeniden sağlanır ve uzun dönem komplikasyonların önüne geçilebilir” dedi.
Sol ayak toplardamarının sağ ayak atardamarı tarafından sıkıştırılması sonucu kan akışının azalmasıyla seyreden ve pıhtı oluşumuna zemin hazırlayan bir durum olan May-Thurner sendromu, bu hastalığın sol bacakta görülme riskini artırıyor. Araştırmalar, derin ven trombozu tanısı alan hastaların yüzde 20-30’unda altta yatan bir May-Thurner sendromunun bulunduğunu ortaya koyuyor.
Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı Doç. Dr. Ahmet Arnaz, derin ven trombozuna yol açan etken May-Thurner sendromu ise stent tedavisine başvurulduğunu belirterek, “Yöntem, genellikle damar içine stent yerleştirilmesi yoluyla kan akışının normale döndürülmesini içerir. Bu tedaviyle bacakta dolaşım önemli ölçüde düzelir ve posttrombotik sendroma bağlı şikayetlerde yüzde 70-80 oranında azalma sağlanabilir. Bu durum, hastaların yaşam kalitesini belirgin şekilde iyileştirir ve uzun dönemde komplikasyonların önüne geçer” açıklamasını yaptı.