24.02.2025 - 15:29 | Son Güncellenme:
Prof. Dr. Nevzat Tarhan, günümüzde stresin, popüler yaşamın bir parçası haline geldiğini, çocukların bile “stres atmak” gibi ifadeler kullandığını kaydederek, “Stres kelimesinin kökeni, ilk olarak Endüstri Devrimi sırasında madenlerde oluşan basınç noktalarını tanımlamak için kullanılmıştır. Zamanla bu kavram, insan hayatına da girmiştir. 1960’lardan sonra Kanadalı fizyolog Hans Selye, stres üzerine bilimsel çalışmalar yaparak bu kavramı tanımlamıştır. İnsan vücudunun strese karşı verdiği tepkiyi açıklamış ve bunun fizyolojik ölçütlerini belirlemiştir. Stres karşısında vücudun verdiği tepkileri ‘savaş ya da kaç’ olarak tanımlamıştır. Daha sonra bu tepkilere ‘donakalım’ da eklenmiştir. Vücut stres altında ciddi bir kimyasal deşarj yaşar. Sempatik sinir sistemi devreye girerek vücudu alarma geçirir. Omuz, boyun, sırt kaslarımız kasılıyor. Damar direnci artıyor, tansiyon yükseliyor. Mide bağırsak spazmı oluyor. Diğer taraftan bütün enerji depoları vücuttaki şeker, kan, yağlar falan hepsi kana pompalanıyor. Akut stres durumunda beyin savaş durumu veriyor. Bütün enerji kaynakları, dikkat artıyor, göz bebekleri büyüyor. Kişide müthiş bir canlılık oluyor ve savaşıyor. Kaçarsa tansiyon düşüyor. Başı düşüyor, bayılıyor” diye anlattı.
Parasempatik sinir sisteminin, beynin “tehlike geçti, rahatla” mesajı verdiğinde devreye girdiğini dile getiren Prof. Dr. Tarhan, “Böylece vücut sakinleşir, kriz sona erer ve kimyasal dengesini yeniden kurar. Akut stres sırasında beyin, yaşanılan duygulara göre belirli kimyasallar salgılar. Öfke, kin, nefret, kıskançlık ve düşmanlık gibi olumsuz duyguların hakim olduğu durumlarda asidik özellikte kimyasal moleküller salgılanır. Sonuçta beynimiz strese kimyasal bir cevap veriyor” dedi.
Stresin, sadece teorik ya da felsefi bir kavram olmadığını biyolojik bir boyutunun da bulunduğunu kaydeden Prof. Dr. Tarhan, “Bu yüzden stresi yenmek gibi bir kavram kullanılmaz, stresi yönetmek ifadesi tercih edilir. Çünkü kontrol edilebilen stres faydalıdır, kontrol edilemeyen stres ise zararlıdır. Stressiz bir yaşam, sıfıra yakın bir hayat anlamına gelir ve bu da vücuda zarar verir. Ilımlı bir stres, bisiklet kullanmak gibi bizi uyanık tutar. Çalışmayan organlarımızı harekete geçirir, beynimizin kullanılmayan bölgelerini aktive eder. Bu duruma tetikte olma hali denir” ifadesinde bulundu.
İnsanların stresi yönetimini geliştirmek için beyin dalgalarını nasıl kullanabileceği üzerine yeni teknikler geliştirildiğini kaydeden Prof. Dr. Tarhan, “Nöro-geri bildirim ve biyolojik geri bildirim yöntemleri, kalp-damar sistemi, kalp ritmi, solunum sıklığı, cilt ısısı, cilt direnci ve ciltteki nem değişikliklerini ölçerek stres yönetiminde kullanılmaktadır. Şu anda bu yöntemler tedavi süreçlerinde ve stres yönetiminde aktif olarak uygulanmaktadır. Psikiyatride uzun süre eleştirildi ama Elon Musk şimdi bunu kullanıyor. Bu yöntemi kullanarak maymuna satranç oynattı. Bu nedenle, beyin dalgalarımız aslında anlamlı verilerdir ve onları anlayıp yönetebilmek oldukça önemlidir. Stres de benzer şekilde, kişinin beynini ve beynindeki kimyasal süreçleri yönetebilme becerisidir. Stres altında soğukkanlı kalabilmek önemli bir yetenektir. Stressiz bir yaşam mümkün değildir ve sağlıklı da değildir. Bu yüzden stresin kendisinden ziyade, ona verilen tepki belirleyicidir. Bu bağlamda, stresle başa çıkma biçimlerine göre A tipi, B tipi ve C tipi kişiliklerden söz edilir” şeklinde konuştu.
Prof. Dr. Nevzat Tarhan, A tipi kişiliklerin stres karşısında belirli tepkiler verdiklerini ifade ederek, “Bu kişiler genellikle aceleci, sabırsız ve risk almaya yatkındır. Trafikte dikkatsiz araç kullanabilir, olayları hep olumsuz tarafından değerlendirir ve sürekli şikâyetçi bir tavır sergilerler. ‘Sünger tip’ kişilik olarak da adlandırılan bu bireyler, çevrelerindeki tüm sorunları içselleştirerek üzerlerine çekerler. Tıpkı bir sünger gibi, her şeyi emdikleri için zamanla çöker ve işlevselliklerini kaybederler. Sürekli kurban rolüne bürünen, olayların yalnızca olumsuz yönlerini gören ve stresin en çok etkilediği kişilik tipidir” dedi.
C tipi kişiliklerin ise stres karşısında kayıtsız ve umursamaz olduklarını, yanlarında biri zarar görse bile ilgilenmediklerini ve yalnızca kendi çıkarlarını düşündüklerini anlatan Prof. Dr. Tarhan, “Ben strese gelemem diyerek, yalnızca kendilerine fayda sağlayan şeylerle ilgilenirler. Bu nedenle ‘teflon tip’ kişilik olarak adlandırılırlar. Teflon tavalar gibi, kendileri yanmaz ama temas edenleri yakarlar. Ancak bu kişilik yapısının da bir dezavantajı vardır: Uzun ömürlü değildir. Zamanla yıpranır ve yalnızlaşırlar. Güçlü olduklarında çevrelerinde insanlar bulunur, ancak güçlerini kaybettiklerinde tamamen yalnız kalırlar” diye konuştu.
İdeal olanın B tipi kişilik olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Tarhan, “Bu kişiler psikolojik esnekliğe ve dayanıklılığa sahiptir. Resilience (dayanıklılık) olarak tanımlanan bu yapı, kauçuk gibi esneyip tekrar eski haline dönebilen bir kişilik tipidir. Olaylardan ders çıkarır ve yoluna devam eder. Bu kişilik tipi, stresle başa çıkabilen ve onu avantaja çevirebilen kişilerdir” diye anlattı.
Prof. Dr. Nevzat Tarhan, ortamdaki şartların veya olayların değiştirmenin mümkün olamayacağını ancak bakış açısının değiştirilebileceğini söyleyerek, “Bu nedenle, ‘Akışı değiştiremiyorsan, bakışını değiştir’ diyoruz. Olayı ele alış tarzınızı değiştirdiğinizde, olayın kendisi aynı kalsa bile verdiğiniz tepkiler daha kontrollü ve sağlıklı olur. Asıl zarar veren akut stres değil, kronik strestir. Kronik stres uzun süre devam ettiğinde vücutta doku hasarına neden olur. Ancak kişi psikolojik dayanıklılığı öğrenir ve stres yönetimini başarabilirse, olaylarla daha iyi başa çıkabilir. Zorluklar karşısında soğukkanlı kalabilir ve krizleri yönetebilir. Bu da bir eğitim sürecidir. Kişinin kendisini eğitmesi gerekir. Yaşadığı her olayı ‘Bu bana ne öğretti?’ diyerek değerlendirmeli, kaçınmak yerine analiz etmeli ve stresini yönetmeyi öğrenmelidir. Bunu kendi kendine başarmak herkes için kolay değildir. İnsanlar strese genellikle iki farklı şekilde tepki verir. Bazıları stresi bir tehdit olarak görür ve ona karşı savaş açar. Bazı insanlar ise stresi yok sayarak ya da rasyonalize ederek kendilerini kandırırlar” diye konuştu.