03.11.2008 - 09:58 | Son Güncellenme:
Bunun dışında ailenin çocuğa yaklaşımının da hastalığa neden olduğu iddia edilir. Bu hastalığın ortaya çıkmasında ana-babanın çocuğu aşırı derecede koruyup, kollaması şeklinde bir ortamın rolü olabildiği gibi, bunun tam tersi çocuğun bakımının ihmal edilmesi ve ilgi gösterilmemesi de etken olabilmektedir. Son olarak yapılan bir çalışmaya göre hastaların % 30’unda, hastalığın stresli bir olayla başladığı ve stresli olaylarla alevlenebileceği de hatırlanmalıdır.
Halk arasında sık sık vesveseli veya evhamlı olarak adlandırılan insanlar vardır. Bunların bir çoğu, sanılanın aksine sadece evhamlı kişiler olmayıp aynı zamanda Yaygın Anksiyete Bozukluğu(YAB) diye de bilinen bir psikolojik rahatsızlığa sahiptirler. YAB tanısı konulabilmesi için kişinin en az 6 ay süreyle, hemen her gün ortaya çıkabilen olay ya da durumlar hakkında aşırı kaygı, endişe, “evham” ya da huzursuzca bir beklenti içinde olması gerekir. Kişi gerginliğini ve endişesini kontrol etmekte zorlanır. Bu kaygı durumuna huzursuzluk, kolay yorulma, düşüncelerini yoğunlaştırmada güçlük çekme, iskelet kas sisteminde gerginlik hissi ve uyku bozukluğu belirtilerinden en az 3’ü de eşlik etmelidir ki tanı konabilsin.
Hastalıktan söz edilebilmesi için bu kaygı durumunun aşırı derecede olması, eşlik eden semptomların bulunması ve bu durumun kişinin hayatını önemli bir oranda etkilemesi gerekir. Bu hastalık, kadınlarda erkeklere oranla 2 kat fazla görülmektedir. Genellikle çocukluk ve ergenlikte başladığı bilinse de, 20 yaş sonrasında da ortaya çıkma olasılığı vardır. Stresli durumlarda alevlendiği, kronik, dalgalı bir seyir gösterdiği bilinmektedir.
YAB hastalığına sahip kişiler huzursuz, genellikle sabırsız, çabuk heyecanlanan ve ürkek kişilerdir. Pek çok kişiye önemli gelmeyen konularda bile endişelendikleri ya da bu konuların olumsuz olabilecek sonuçları hakkında düşünmeden edemedikleri görülür. Korku duyulan olayın gerçek olabilme olasılığına ya da ortaya çıkabilecek etkileriyle kıyaslandığında, kişinin hissettiği endişe ve üzüntüsünün yoğunluğu, süresi ve miktarı, bu kötü durumun yaratacağı etkiden çok daha fazladır. Herhangi bir olayda, olası en kötü olayın başına gelebileceğini düşünüp, kendilerini devamlı olarak diken üzerinde ve ağlamaya hazır hissederler. Bu yüzdendir ki bu kişiler sürekli olarak “aman sen de amma evhamlısın. Yeter artık biraz endişe etmeyi bırak, abartıyorsun” gibi tepkilerle karşılaşırlar. Her türlü tepkiye rağmen anksiyeteleri devam etmekte hatta endişe ettikleri konular zaman içinde değişebilmekte, biri bitip öbürü başlayabilmektedir.
Bu kişilerde sıklıkla görülen somatik şikayetlere örnek olarak, kas gerginliğine bağlı olarak titreme, seğirme, kendini sarsak hissetme ve kaslarda ağrı verilebilir. Ayrıca, soğuk, nemli eller, terleme, mide-bağırsak yakınmaları solunuma ait yakınmalar, idrar yolları ve cinsel sistem ile ilgili şikayetler, kardiovasküler yakınmalar, sese karşı irkilme(kolay irritabilite), bulanık görme, el ve ayakta uyuşma, kulak çınlamaları sıklıkla görülen diğer somatik yakınmalardır.
YAB tek başına bir hastalık olarak kendini gösterebilirse de, sıklıkla panik bozukluğu, sosyal fobi, obsesif kompulsif bozukluk, hipokondriazis(hastalık hastalığı), anoreksiya nervoza gibi diğer hastalıklara ek olarak bulunur. Günlük olaylar karşısında yaşanan normal anksiyeteden ayırt etmek güç olabilir.
Normal anksiyete kontrol altında tutulup, ertelenebilirken, YAB da kişi endişelerini kontrol edemediğinden yakınır ve işlevselliği bozulmuştur. Hastalık durumunda kişinin endişe duyduğu olayların ve alanların birden fazla olmasıyla da normal anksiyeteden ayrılabilir.
Bu hastalığa çekingen, bağımlı kişilik yapılı ve kendilerine güvenleri az olan kişilerin daha fazla yatkınlığı vardır. Yapılan araştırmalarda YAB tanısı konulan kişilerin büyük çoğunluğunun toplumsal ilişkilerinde arka planda durmayı yeğlediği, aşırı kırılgan, utangaç, eleştiriye çok duyarlı ve çabuk pes eden kişiler oldukları görülmüştür. Hastalığın birinci derece akrabalarda görülme oranının normallere kıyasla 5 kat daha yüksek olduğu bulgusuna dayandırılarak, kalıtsal olduğu da düşünülmektedir. Bunlar dışında bazı araştırmalarda ailenin çocuğa yaklaşımın etkili olduğu da iddia edilmektedir. Bu kaynaklara göre, ana-babanın çocuğu aşırı derecede koruyup, kollaması seklinde bir ortamın rolü olabildiği gibi, bunun tam tersi çocuğun bakımının ihmal edilmesi ve ilgi gösterilmemesi de etken olabilmektedir. Son olarak yapılan bir çalışmaya göre hastaların % 30’unda, hastalığın stresli bir olayla başladığı belirlenmiştir. Hastalığın stresli olaylarla alevlenebileceği de hatırlanmalıdır.
YAB, geçici bir evhamdan ayırt edilmeli, tanısı koyulup tedavi süreci hemen başlatılmalıdır.
Çünkü:
a) Bu hastaların intihar riski her zaman manidardır. Bu depresyon gelişimi ile ilgili olabileceği gibi, çıkabilecek ailesel sorunlar nedeniyle ve kişinin kendini güçsüz ve çaresiz hissetmesi ile ilgili olabilmektedir.
b) YAB hastaları aynı zamanda yüksek oranda alkol ve uyuşturucu madde kullanımına sahiptirler. Kişiler başlangıçta kaygılarını azaltmak için bu maddeleri kullanmakta ancak sonra bunlar hastalığın gidişini daha kötü bir şekilde etkilemektedir.
c) Bu hastalığa bağlı olarak başka stresle bağlantılı hastalıklar(gastrit, irritable kolon, gerilim tipi baş ağrıları gibi) de ortaya çıkabilir.
d) Kişinin endişeleri nedeniyle çevresindekileri kısıtlaması sonrasında da ailesel ve mesleki sorunlar yaşamaya başlaması bunun sonucunda da kişinin sosyal ortamlardan uzaklaşması, ayrılıklar, boşanmalar ve erişkin-çocuk uyuşmazlıkları oluşabilmektedir.
YAB’ın en etkili tedavisi terapötik ve farmakolojik tedavinin birlikte uygulanmasıyla gerçekleştirilebilir. En az 1 yıl süre ile ilaç tedavisi yanı sıra, kişinin beklentilerini, düşünüş biçimini değiştirme üzerinde durulduğu psikoterapi uygulanmalıdır. Psikoterapi sürecinde düşünce biçimlerini ve düşünce sistemindeki yapısal bozuklukları hastalara göstermek hedeflenir. Düşünce sistemini yeniden yapılandırma, gerçek yaşam şartlarında üzerine gitme denemeleri, derecelendirilmiş ev ödevleri yanında solunum eğitimi, kas gevşetme teknikleri de kullanılır.