Pediatrik ergoterapistler, çocukların ve gençlerin fiziksel ve zihinsel sağlık/esenliğini geliştirmek, ihtiyaç duydukları veya yapmak istedikleri eylemlere katılmalarına yardımcı olmak için anlamlı aktiviteleri aracı olarak kullanır. Müdahale planında terapist ;
-Eğitim,
-Oyun,
-Serbest zaman (boş zaman),
-Sosyal durumlar,
-Günlük yaşam aktiviteleri (yemek yeme, giyinme, hijyen...),
-Araçsal günlük yaşam aktiviteleri (yemek hazırlama, alışveriş),
-Uyku,
-Dinlenme,
-İş (üretkenlik) alanlarındaki katılıma odaklanır.
Bunlar çocukların günlük yaşamdaki olağan uğraşlarıdır. Okupasyonlar (bireyin iyilik halini korumasının esası) okul, ev ve toplum gibi çeşitli ortamlarda başarılı katılımı sınırlayabilecek veya kolaylaştırabilecek faktörleri (duyusal, motor, bilişsel, sosyal ve duygusal) belirlemek için kullanılır. Bahsedilen okul , ev ve toplum alanlarında sosyal ve duygusal olarak başarılı performansa teşvik etmek için müdahalede bulunmak, çocuğun faaliyete geçmesi için istek ve ihtiyaçlarını gözeterek uyumsal stratejiler kullanmak önemlidir. Örneğin günlük yaşamda banyo yapmakta zorlanan bir çocuk için bu alanda bağımsız olmak; duyusal işlemleme, mental sağlık, bilişsel performans, motor beceriler, sosyal duygusal öğrenme kapasitesinden ve çocuğun bireysel farklılıklarını algılamasından geçmektedir; kişi merkezli terapi süreci belirlenmelidir.
Sosyal ve duygusal öğrenme çocukların olumlu ilişkiler geliştirme ve etik davranma gibi yaşam etkinliklerini, kritik becerileri kazanmalarına yardımcı olan zorlu durumları etkili bir şekilde ele almak için bir süreç olarak tanımlanır. Spesifik olarak sosyal ve duygusal öğrenmeye teşvik eden stratejiler, çocukların duyguları tanımasına ve yönetmesine, duygularını ve nasıl davranmaları gerektiğini düşünmesine ve düşünceli karar vermeye dayalı davranışları düzenlemesine yardımcı olur. Dolayısıyla günlük yaşamda ergoterapi temelini oluşturan “maksimum iyilik hali” ve “bağımsızlık” hedeflerine ulaşmak ve korumak için uygun zemin oluşturulması duyusal, duygusal ve davranışsal öğrenmeyle mümkündür. Ergoterapistler evrensel, hedeflenen ya da yoğun müdahalelerde sosyal duygusal öğrenmeye teşvik etmede önemli bir role sahiptir. Çocuğun bağlamsal, psikososyal ve performans faktörlerinin etkileşimi konusunda uzmanlaşmış bilgiye sahip ergoterapistler, sosyal duygusal öğrenme becerilerinin kazandırılmasıyla okul ortamında ya da sosyal alanda katılımı desteklerler. Çocuklarla öğretmenler, psikologlar ve ergoterapistler sosyal duygusal öğrenme stratejilerini çocuklara aşılamak için birlikte çalışabilirler. Örneğin, okulda sanal, fiziksel ya da sanatsal faaliyetlerin sosyal duygusal öğrenmeyi etkilediğini gözlemleyen ergoterapist, öğrencilerin sosyal duygusal becerilerini öğrenmek için psikologlarla iş birliği yapabilir ve aileleri bilinçlendirebilir; öğretmenlerin öğretim materyallerini ve çevresel koşulları değiştirmelerine ve uyarlamalarına yardımcı olabilir. Yine okul örneği üzerinden gidecek olursak ergoterapistler, okul personellerinin öğretim dışı zamanlarda (teneffüs, yemek araları, okul sonrası etkinlik ya da kurslar) sosyal duygusal öğrenme için fırsatlar yaratmasına yardımcı olabilir.
Avrupa ve Amerika’da okullarda yapılan birçok çalışmayla, sosyal ve duygusal öğrenmede ergoterapinin rolü ortaya konmuştur; ergoterapi müdahalesinin öğrencileri bağımsızlaştırdığı, okulda birebir terapi müdahalesinden ziyade daha fazla kişiye ulaşma potansiyelini arttırdığı belirlenmiştir. Ne yazık ki ülkemizde ergoterapistlerin okul istihdamının olmayışı bu örnek üzerine daha derin ve toplumsal düşünebilmemizi engellemektedir. Fakat araştırmalar ergoterapide kapsamlı değerlendirmelerin, okulda ve hayatta sosyal duygusal düşünmenin akademik başarıyı arttırdığını, öğrencilerin öz yönetim ve öz kontrol geliştirmelerine yardımcı olduğunu, okul ve toplumda ilişkileri geliştirdiğini, öğrenciler arasındaki çatışmayı azalttığını, öğretmenlerin sınıf yönetimini geliştirdiğini ve gençlerin daha sağlıklı/ başarılı olmalarına yardımcı olduğunu kanıtlamıştır.