Hep iyi haberler bekleriz, hep bir kapı kapanırsa diğeri açılır diye ümit ederiz. Yaradan’a bize hayırlı kapılar aç diye dua ederiz.
Hep birisinin bize kapı açacağına ve oradan geçerek hak ettiğimiz kavramlara ve isteklerimize ulaşacağımıza inanırız.
Bu esnada başımıza gelen her şey ya cezadır ya kader ya da şans….
Kendi titreşimimizin kaderimizi nasıl etkilediğini bilmeyiz.
“Evrendeki her şey insanın kendi merkezine göre hizalanır.”
Bir paratoner gibi bize benzeyen şeyleri çekeriz. Kızgınsak, kızgınlık çekeriz, sevgideysek çekim yasamıza sevgi hakim olur.
Evren “bu kızgınlık kime” diye bakmaz, oysa ki biz insan ve hayvan haklarını önemsemeyenlere kızarız. Bu kızgınlıkta haklı mıyız ona da bakmaz. Direk olarak mıknatıs gibi içinden çıkamadığımız duyguyu bize yaşatacak olayları ve insanları çeker.
Evren nasıl oluyor da … oluyor dediğimiz her şeyi de kayda alır ve bize anlatabilmek için aynı durumu bize yaşatmaya çalışır. Bunu tamamen düz matematikle yapar.
Negatif duygularımız kötü insanlara bile karşı olsa evren konu ayırmaz, sadece size seçtiğiniz titreşimin aynını göndermek için sizin hissinize bakar. Zira hangi titreşimde uzun kalırsak onu yaşamak istediğini anlar ve yollar da yollar.
İnsanoğlu yeni enerjilere açık bir şekilde gelişiyor bu esnada ise beden ve duyularda da bazı değişiklikler hissedebiliyoruz.
İnsanoğlunun çekim gücünün iyice arttığı bu günlerde ne düşündüğümüze, hangi duyguda ne kadar kaldığımıza ve neyi çekmek üzere olduğumuza dikkat edelim.
Evrenin otomatik kapıları ise sadece pozitifte olduğumuz sürece açılır ve almaya açık olduğunuzda sizi davet eder.
Aslında haklı bile olsak, başkalarına kızarak sadece bu hissi kendimize çekeriz. Pozitifte kalarak eylem almak ise bizimle beraber 100 kişiyi daha kapıdan içeri sokar.
Ebru Demirhan
www.ebrudemirhan.com
@ebrudemirhan.ytm