İnsan doğduktan sonra kendi kendine yetebilecek hale gelene kadar belli bir zaman ve bakıma ihtiyaç duyar. Doğan bebeğin temel ihtiyaçları vardır ve bu ihtiyaçları karşılayacak bir ebeveyn ya da bakım veren gereklidir. Dolayısıyla ihtiyaçlarımızın başkaları tarafından karşılandığı bilgisi ilk edindiğimiz deneyimsel bilgilerdendir. Bu başkaları zaman içinde o insana ait olan görev ve sorumlulukları ona öğreterek devrederler ve böylece bebekler büyür ve yetişkin olur. Bir bebeğin temel ihtiyaçlarının karşılandığını bilmesi (ki bu ihtiyaçların arasında sevgiyi de saymalıyız) o bebek için güvenli bağlanmanın temelini oluşturur. Ebeveyn ya da bakım verenlerle güvenli bağlanma gerçekleştiğinde, büyüdüğünde kendine ve hayata teslim edilen insan, aynı güven bağını hayatla da devam ettirir. Bilir ki ihtiyaçları hem kendisi tarafından hem de onu kucaklayan hayat tarafından karşılanmaktadır.
Bu denklemdeki en önemli unsur kişinin büyüdüğünü kabul etmesi ve kendi yaşam sorumluluğuna sahip çıkmaya gönüllü olmasıdır. Aksi halde yetişkin bedeninde yaşayan fakat çocuk gibi davranan, hisseden bireylere dönüşür. Bir yetişkin gibi düşünmek, çözmek, sevmek ya da kızmak, bunları bir çocuk gibi yapmaktan çık farklıdır. Her şeyden önce yetişkin duygusunun, düşüncesinin ve davranışının önünü ve arkasını her zaman göremese de sorumluluğunu almayı bilendir. Seçimlerinin, kararlarının sorumluluğuna sahip çıkar. Eğer bir kişi bu sorumluluktan kaçarsa birileri hep onun yerine karar versin diye bekler. Hep yönetildiğini sanabilir, oysa burada gönüllü bir teslimiyet söz konusudur. İlerlemesi için onun yerine karar verenler karar vermeyi bırakır ya da ötelerse hayatı donup kalır. Kendini yetersiz, beceriksiz, başarısız ve güçsüz hissedebilir. İlişkide olduğu insanlara kendisine müdahale etmeleri için bilinç dışı bir yetki verir. Hiçbir şeyi kendisi yapmadığından olan ve olmayan her şeyden sürekli şikayet eder. Bunların hepsi sorumluluk almaktan daha kolay gelir ve kişinin konfor alanını oluşturur.
Sorumluluk kelimesi bile pek çok kişi için korkutucu çağrışımlara sahiptir. Sorumluluğu bir ceza, ödenmesi gereken bir bedel ya da bir ağırlık ve özgürlüğün önündeki engel gibi hissediyorsanız onu doğru anlamadınız demektir. Başka insanların sorumluluğunu taşımak az önce saydıklarımın hepsini hissettirebilir fakat insanın kendi sorumluluğuna sahip çıkması bundan çok farklıdır.
Kedi sorumluluğuna sahip çıkmak insanı hafifletir, gücünü ve güvenini eline almasına vesile olur, özgürleştirir. İhtiyaçları fark etmeyi, harekete geçmeyi, çözmeyi tetikler. Kişi ihtiyaçlarının karşılanması için kendisiyle işbirliği yaptığında hayat da o işbirliğine dahil olur. Bu işbirliğini üretebildiğimizin en güzel referans noktası ise yaşamın kolaylaşmasıdır. Hayat ver her şey çok zor diyorsanız henüz kendi ihtiyaçlarınızı fark etmek ve karşılamak için içinizdeki işbirliğini başlatmamış olabilirsiniz. Şu an buna ihtiyacınız olup olmadığını fark etmek ve varsa bu ihtiyacınızı hayatın desteğiyle birlikte karşılamanız için harika bir fırsat.
Çocuklarınızın ihtiyaçlarını karşılayan ebeveynler olarak onlar için yapacağınız en büyük iyilik zamanı geldikçe ihtiyaçlarını tanımayı onlara öğretmek, yetkinliklerini ve yaşam sorumluluklarını tamamen onlara devretmektir. Onların yerine yapmak zamanını aştığında sevgi ifadesi, destek ve ebeveynlik görevi olmaktan çıkar ve çocuk için yıkıcı bir hal alır. Her çocuk biriciktir, duygusu, düşüncesi kendine hastır. Çocuklarınıza güvenin, kendi doğaları içinde en iyisini yapabileceklerine inanın, onlara rehberlik edin ve yaşam sorumluluklarını onlara teslim edin. Bu saydıklarım içsel ve ruhsal olarak her şeyin zemininde işlerken ebeveynlik görev ve sorumlulukları yaşam boyu dönüşerek sürer.
Hayatın yol göstericiliğine inanın.
Yaşamınızın bereketle ve bollukla eşleşip birleşmesine niyeten,
Şifa olsun,
Ebru Demirhan
www.ebrudemirhan.com
@ebrudemirhan.ytm