Çoğumuz “Neden bu hayattayız, amacımız ne, neden bunları yaşıyoruz?” sorularının haklı merakında..
Hayatımızın amacını anlamak ve o farkındalıkla ve bilgelikle yaşamda yol almaktan daha güzel ne olabilir!
Hayat amacı dediğimiz bu hayatta insanlara yardım eden birisi olmak, köy öğretmeni olmak ya da büyük aileyi tek başına sırtlanıp çekip çeviren olmanın gururu, idealist bir doktor ya da bilim insanı olmak değildir. Bu ve benzeri durumlar sadece yaşadığımız sonuçlardır ve bunları yaşayadururken hayat amacımıza ne kadar yakınız onu da tartışabiliriz.
Hayat amacımız bu dünyaya gelirken gerçekleştirmeye söz verdiğimiz seçimimizdir. Ruhumuzun bu hayatta tamlığını ve mükemmelliğini bedenli halimize hatırlamak için özgür iradeyle seçtiği yoldur. Ruh yaratılışta tam ve mükemmeldi, küçücük bir duyguyu eser miktarda eksiltmeye gönüllü olup, o eksikliği dünya hayatında tamamlamaya niyeten beden buldu. Yaradan’a verdiğimiz sözdür hayat amacımız. İçine doğduğumuz aile, şartlar, toprak bilinçaltımızın kaydettikleri hepsi hayat amacımız doğrultusunda belirlenir. Her şey boşu boşuna ya da tesadüfen olamayacak kadar mükemmel tasarlanmış, şükür ki..
Dünya hayatında ruhun kudretini, ruhla birliğin tamamlayıcılığını unutan insan aklı, hayat amacını da unutur ve yaşamda bambaşka şeylerin peşine düşer. Düştüğümüz her yol, olan olmayan her şey, tüm yaptıklarımız ve yapamadıklarımız hepsi bizimdir, anlamlıdır ve kıymetlidir. Sorumluluğumuzu ve payımıza düşeni almayı bildiğimiz sürece hepsi bizi kendi gerçeğimize götüren işaretler, yol göstericilerdir. Ruhumuz da tüm sevgisi ve rehberliğiyle bize hep sorar aslında, emin misin, kendi gerçeğinin peşine düşecek misin yoksa bu yolda devam etmekte ısrarcı mısın? Genelde duymayız, biz duymadıkça o biraz sesini yükseltir, sonra biraz şiddetini arttırır.. Ruhumuzun tek istediği söz vererek geldiğimiz yola, kendimizi gerçekleştirme yolumuza girmemizdedir. Bugünden geçmişe baktığınızda tekrarlanan benzer döngülerinizi bulup hatırlayın. Benzer olaylar, durumlar ve kişilerle olan karşılaşmalarınızı, biri bitti biri başladı, biri gitti diğeri geldi dediklerinizi.. Hayatın ve ruhunuzun mesajını fark edin. Onu ısrarla nasıl duymadığınızı fark edin. Fark edin ki her şey öğrenmek ve öğretmek içindi, fark edin ki suç da yok, suçlu da, yakamızı bırakmayan talihsizlik de. Hepsi, biz talihsizliğin, acının, mutsuzluğun, afsızlığın, öfkenin yakasını bırakalım diye gerçekleşiyor. Nasıl da sıkıca tutunuyoruz o lanet ettiğimiz geçmişimize, olaylara ve insanlara. Öyle sıkı tutunuyoruz ki hiçbir zaman geçmişin konusu olamıyorlar, hepsini şimdimizde ve hatta geleceğimizde var ediyoruz.
Suç da yok, suçlu da dedik, bu hayatta yaptıklarımızın ya da yapmadıklarımızın sorumluluğunu öylece üstümüzden atabiliriz demek değildir. Lütfen karıştırmayalım. Çocuğunun taciz edilmesine göz yuman ebeveynler suçludur, doğayı kendi malı sanarak dilediğince katleden şirketler ve hükümetler suçludur. Kadına tecavüz etmeyi hakkı sanan insan suçludur.
Hayat amacımız ruh bedene indiği andan itibaren sürüngen beyine kayıtlanır, sürüngen beyin yaşam boyunca onu saklayıp korumakla görevlidir. Bilinçaltı tüm karalarını, kodlamalarını hayat amacımız doğrultusunda yazar. Peki nasıl bulurum hayat amacımı derseniz akılla üzerinde düşünerek bulmamız biraz zor demek doğru olur. Akılla ulaşabileceklerimiz hem sınırlı, hem de bizi dağıtan çok fazla değişken ve müdahale var. Derin meditasyon bir yöntem olabilir ve birazcık zamana ihtiyacımız olabilir. Sürüngen beyinde kayıtlı hayat amacı bilgisine ulaşmaya yardımcı olan çeşitli seanslardan da faydalanabilirsiniz. Güvendiğiniz ve kalbinize sinen bir danışmanla ilerleyebilir, farklı meditasyon, içsel rehberlik ve seans yöntemlerini öğrenerek kendinize uygulamayı seçebilirsiniz.
Sevgiyle,
Ebru Demirhan