Kış mevsimi yaklaştıkça sofralarımızın favori ikilisi domates – salatalığın yerini yavaş yavaş yeşil sebzelerimiz alıyor. Kıvırcık, dereotu, roka, maydanoz, mor lahana, brokoli gibi birçok sebze sofralarımız süslüyor. Konuyu biraz daha özelleştirip odak noktamıza dereotunu alalım.
Dereotu Eski Yunan, Roma ve Mısır medeniyetleri tarafından tıbbi bitki olarak kullanılmıştır. Özellikle İran mutfağında büyük bir yer edinmiştir. İran’da ana yemeğe eşlik eden çeşit çeşit pilavlar vardır. Bu pilavlar zerdeçal, tarçın, maydanoz veya dereotu gibi aroma içeren çeşnilerle zengin bir tat skalasına sahiptir. Bu nedenle İran pilavları kokulu olmalarıyla bilinir. Aynı zamanda İran’da halk tedavi edici amaçlı sık sık dereotuna başvurur. Bundan dolayı dereotuyla ilgili araştırmaların çoğu İran laboratuvarlarından çıkmaktadır.
Yüksek miktarda içerdiği uçucu yağlar sayesinde kendine has bir tat ve aroması vardır.Yağ asiti olarak içeriği linoleik ve palmitik asit içerir.Ayrıca vücudumuzda antioksidan etkisi olan beta-karoten, lutein, zeaksantin gibi karotenoidleri içerir.
Yararlarını kısaca sıralayacak olursak;
· Antibakteriyeldir. Hatta bazı çalışmalarda midede ülsere neden olan Helikobakterpilorinin aktivitelerini engellediği belirlenmiştir. Bu yüzden ülser hastaları gün içinde tüketeceği salatalara dereotu eklemesi fayda sağlayabilir.
· Antioksidandır. Ruşeym yağından daha fazla antioksidan etki gösterir.Vücudumuzda stres ve yanlış beslenme sonucu oluşan radikallere karşı savaşır.
· Kötü kolesterolü %50 oranında düşürür ve iyi kolesterolü yükseltir.
· Yan etki ve toksisite açısından oldukça güvenilir olması nedeniyle, bitkinin özellikle bebeklerde gaz giderici olarak hazırlanmış şurup ve damla formunda preparatları eczanelerde satılmaktadır.
· Anne sütünü artırıcı etkileri vardır.
· Mide mukozasını koruyucu etkileri vardır, mide asiditesini düşürür.
Ülkemizde dört mevsim boyunca yetişen dereotunu çorbalarda, salatalarda, yemeklerimizde bol bol kullanalım, Sağlığımıza katkıda bulunalım. Sağlıklı ve zinde kalın. :)