NHS verilerine göre, gençlerin %95'i akne problemi yaşıyor. Almanya'da yapılan bir araştırma ise insanların %64.5'inde bir cilt problemine rastlandığını gösteriyor. Bu cilt problemlerinin %26.6'sını aktinik keratoz, %25.5'ini rozasea ve %11.7'sini egzama oluşturuyor. Cilt problemlerinin bu kadar yaygın olmasına karşın sosyal medya kullanıcıları muhteşem filtreler sayesinde kusursuz ciltleriyle göz kamaştırıyor. Peki sosyal medyada ardına sığındığımız bu filtrelerle bütün dünyaya cildimizin ve hayatımızın ne kadar kusursuz olduğunu gösterirken arka planda nasıl hissediyoruz? Veya takipçilerimize nasıl hissettiriyoruz?
Amerika'da yapılan bir araştırma, cilt problemi olan kişilerin %96'sının durumlarından dolayı depresif hissettiğini ortaya koydu. Bunlardan %46'sı özsaygı sorunu geliştirdiğini, %31'i cildinden dolayı sosyal etkinliklere katılmayı reddettiğini belirtti. Sosyal medyada gördüğünüz filtreli yüzler veya kusursuz kapatıcılar ardına saklanmış ciltler, problemin sadece sizde olduğunu düşünmenize, cildinizden ve dahası kendinizden nefret etmenize neden olabilir. Pek çok sosyal medya kullanıcısının aksine Asena Ermiş, uzun yıllar rozasea hastalığı sebebiyle zorbalığa maruz kaldıktan sonra sosyal medyayı cilt ve vücut problemlerinin ne kadar doğal olduğunu göstermek için kullanmaya başladı. Filtresiz paylaşımlarıyla, benzer sebeplerle özgüven problemi yaşayan kişileri cesaretlendiren ve kendileri sevmeleri konusunda destekleyen Ermiş ile cilt ve beden olumlama, rozasea ve cilt bakım rutinine dair keyifli bir sohbet gerçekleştirdik.
Seni Youtube'da diğer Youtuber'larla yaptığın eğlenceli içeriklerle tanıdık. Şimdilerde Instagram'da cilt ve beden olumlama üzerine paylaşımlar yapıyorsun. Odağını bu yöne çevirmende etken ne oldu?
Şimdilerde tanıdık isimlerin, ünlülerin bile büyük bir heyecanla atıldığı YouTube dünyasındaki birçok içeriği biz yıllar önce tükettik. O zamanlar bu içerikleri hazırlarken gerçekten eğleniyorduk. Zamanla tabii ki olgunlaştım ve o eğlenceli içerikler beni eğlendirmemeye başladı. İlgi alanlarım tamamen değişti. 2014 yılından beri bebeğim gibi baktığım YouTube kanalımı bırakmak çok zor bir karar oldu ama mutsuz olduğum bir şeyi devam ettiremeyeceğimi düşündüm.
Instagram aslında beni oldukça mutsuz eden bir uygulamaydı. Herkes çok mükemmel, çok mutlu gözüküyor. Sadece bir tek ben kusurluymuşum gibi düşünüyordum. Belki aylarca hiçbir şey paylaşmadım. Tüm içeriklerimi sildim. Çünkü aslında hiçbiri beni gerçekten yansıtmıyordu. Fotoğraflarım filtreyle doluydu. Masamda duran bardağım bile artık gözüme filtreyle daha hoş geliyordu. Yalan bir dünyanın içindeymişim gibi hissettim ve sonunda oradan bir çıkış noktası buldum. Paylaşımlarımda yüzümü ve bedenimi değiştiren filtreler kullanmayı bıraktım. Hayatımı her zaman aşırı keyifli, mutlu ve Instagram ışıltısında bir masal gibi sunmuyorum. Sadece olduğu gibi gösteriyorum. Belki de insanlar tam bu yüzden beni kendilerine yakın hissettiler. Zamanla aramızda çok farklı bir bağ oluştu. Bu şekilde daha çok keyif alıyorum. Bir kaygım oluşmuyor ve insanlar nasıl yorumlar diye düşünmüyorum.
Rozasea (gül hastalığı) olarak bilinen bir cilt hastalığın var. Cildinle ilgili sosyal medyada veya sosyal hayatında herhangi bir zorbalığa maruz kaldın mı? (Kaldıysan) Bu seni ruhsal ve davranışsal olarak nasıl etkiledi?
Uzun bir süredir cilt problemim var. YouTube’da video çektiğim dönemlerde kamera ve ışık yardımıyla sürekli kamufle etme ihtiyacı hissediyordum. Ben kendimi olduğum gibi kabul edene kadar kimsenin fark ettiğini sanmıyorum. Gündelik yaşantımda makyajsız dışarı çıkabilme cesareti bulduğumda insanlar “aaa suratına ne olmuş?” ya da “neden suratın kızarmış?” şeklinde tepkiler verene kadar beni etkilemiyordu. Bunun bana hatırlatılmasından hoşlanmıyordum. Kızardığım için genelde insanlar utandığımı düşünüyordu. İnsanlarla yüz yüze konuşurken sanki herkesin tek derdi benim suratımdaki kızarıklıklarmış gibi hissetmemi sağlıyordu.
Yüzünüzde küçük bir sivilce bile çıksa “aa sivilcen çıkmış!” diyen insanlardan hoşlanmıyorum. Bana çok patavatsız geliyorlar. Sence benim yüzümdeki bir durumu senden önce görememiş olma ihtimalim var mı?
Sosyal medyada bu durum daha acımasız. Daha profil fotoğrafı koymaktan aciz bir insan benim kendi paylaştığım fotoğraf ile cilt problemlerimle dalga geçebiliyor. Ben zaten o malzemeyi kendi ellerimle sana sunuyorum. Sence senin yazdığın herhangi kötü bir yorum bu saatten sonra beni üzebilir mi? Ben artık kendimi saklamıyorum.
İnsanın yüzüne karşı açık bir şekilde ‘çirkinsin, çok kilolusun, fazla zayıfsın’ gibi acımasız cümleler kurmak zor. Ama sosyal medyada bu durum değişiyor tabii. Aslında bu tarz yorumlar gördüğümde ‘acaba kendisiyle ilgili ne gibi bir derdi var?’ diye düşünüyorum. Belki çok sahip olmak istediği bir şeye sahibim veya hayatım uzaktan ona çok dertsiz, tasasız geliyor. Ama iyilik yap, iyilik bul derler. Kötülük döner, dolaşır gelir yine sahibini bulur. Hem zaten neden vaktimizi daha iyi şeylere harcamayalım ki? Büyük bir influencer arkadaşımız ‘photoshop kullanmayı bilmeyen influencer olamaz’ diyor. Belki birçoğu bu şekilde siber zorbalığa uğramaktan kaçıyor. Ama bu arada oluşan güzellik algısında sıkışıp kalıyoruz.
Bu arada evet yapılan bu kötü yorumlar bence siber zorbalığın bir çeşidi.
Sosyal medyada gördüğümüz filtreli yüzler, yüzü veya bedeni standart güzellik algısının dışında kalan kişilerde bir zorbalık yaratıyor. Sen bunun tam tersini yaparak pek çok kişiye, kimse yokken aynada gördükleri kişiyi gösteriyorsun. Aslında bir ayna tutuyorsun. Bu konuda nasıl geri dönüşler alıyorsun?
“Senden ilham alarak bugün makyajsız dışarı çıkabilme cesaretini buldum.” şeklinde çok fazla mesaj alıyorum. Bu mesajlar beni çok sevindiriyor. Artık makyajı bir şeyleri kapatmak zorunda hissettiğim için değil, zevk için yapmam gerektiğini anladım. Ve bunu bir kişiye bile aktarabildiysem amacıma ulaşmışım demektir.
"Ne var canım bunda” diyebilirsiniz ama özellikle ilk zamanlarda makyajsız dışarı çıkabilmenin cesaret gerektirdiğini sadece o hissi bilenler anlar. Sanki kendinizi arkasına sakladığınız kalkanınızı evde unutmuşsunuz ve herkes size bakıyormuş gibi geliyor.
Çoğu zaman rozasea olduğunun farkında olmayan kişiler benim paylaşımlarım sayesinde bu durumdan şüphelenip bir dermatoloğa başvuruyor. Rozasea olduğunu öğrendiklerinde büyük bir sevinçle bana mesaj atıyorlar. Belki de yıllardır ne olduğunu bilemeden yaşadığı bu şeyin artık bir adının olması onları rahatlatıyor. Bu sayede belki üzülmüyor. Bu tarz mesajlara “aramıza hoş geldin” diyorum.
Kısacası kendilerinden bir parça gördükleri için sanki daha önce tanışıyormuşuz ve yolda karşılaşmışız gibi bir samimiyetle karşılıyorlar diyebilirim.
Cilt problemlerini gizlemek için cilt tiplerine göre ayrılan çok fazla kozmetik ürün var. Peki cilt rahatsızlığı olan biri olarak cildine uyum sağlayacak yeterince kozmetik ürün olduğunu düşünüyor musun, yoksa zorlanıyor musun?
Kozmetiğe olan ilgim yok diyebileceğim kadar azaldı. Özel günlerde nadiren BB krem, hafif krem allık gibi ürünler kullanıyorum. Bir cilt problemim olduğu için değil, tamamen artık kendimi böyle daha rahat hissettiğim için bunu tercih ediyorum. Cilt bakımım için sadece dermokozmetik ürünler kullanıyorum.
Cilt bakım rutininde neler var? Rozaseaya sahip kişilerin neleri mutlaka yapıp nelerden kaçınmasını önerirsin?
Cilt bakımının temeli olarak her sabah yüz temizleme, nemlendirme ve güneş koruyucu aşamalarını uyguluyorum. Akşam aynı şekilde yüz temizleme ve nemlendirme aşamalarını uygulamadan yatmıyorum. Daha sonra cilt bakımımı hyalüronik asit gibi cilt tipime uygun diğer serum ve krem ürünlerle detaylandırmaya başladım.
Ancak rozasea söz konusu olunca iş sadece cilt bakımı ile sınırlı kalmıyor. Resmen yaşam tarzımızı ona göre şekillendirmemiz gerekiyor. Aşırı sıcak, soğuk, acı, baharatlı besinlerden uzak durmalıyız. Hamam ve diğer buharlı uygulamalar aynı şekilde tetikleyici etkilidir. Bazen yemek yaparken yüzüme gelen buhar bile kızarmam için yeterli olabiliyor.
Instagram hesabımda sıkça bu konular hakkında konuşuyoruz.
Cildini ve kendini sevmeye başladığında hayatında neler değişti?
Cilt bakımı benim için bir tutku haline dönüştü. Yeni ürünler denerken heyecanlanıyorum. Bunu artık sadece cildim iyileşsin diye yapmıyorum. Kendim için ayırdığım 15-20 dk bana çok iyi geliyor. Sanki bunca zaman kendime hak ettiğim değeri vermemişim. Kendim için hiçbir şey yapmamışım gibi hissediyorum.
Sosyal medyayı kendime iyi gelecek şekilde kullanmayı öğrendim. Aynaya baktığımda bana kendimi yetersiz hissettiren hiçbir influencer arkadaşı takip etmiyorum. Belki henüz daha az tanındık ama bir o kadar doğal, samimi yeni insanlar keşfettim.
Paylaşımlarım sayesinde rozasea ve farklı cilt problemleri yaşayan insanlarla ortak bir noktada buluştuk. Birbirimizin halinden anladık diyebilirim.
Tabii ki bazen hiç yataktan çıkmak istemediğim veya aynaya baktığımda kendimi dünden daha az beğendiğim günler yaşıyorum. Bunlarda hayatın tadı, tuzu işte… Tuzu fazla kaçmadıkça sorun yok. Elimden geldiğince dezavantaj gibi görünen her şeyi evirip çevirip onun bana katacağı iyilikleri görmeye çalışacağım. Mesela bugün cilt problemim bana sizinle bir röportaj imkanı sağladı. Daha çok güzel işler peşindeyim. Heyecanlıyım.
İşte böyle… Hayatımda başka neler değişti bilemiyorum. Sanırım değişimin tam ortasındayım. Hep birlikte göreceğiz diyelim.