Kendi bakış açısından bir an olsun çıkıp dünyanın bir başkasına nasıl göründüğünü merak edip anlamaya çalışmak, insanın en çarpıcı özelliklerinden biri olsa gerek. Başkalarının çevresini nasıl algıladığı ve farklı durumlarda nasıl hissettiği üstünde düşünen ve bunu yaşamına katan insanlar, başkalarına yardım etmeye daha istekli ve daha eğilimli oluyor. Bu “bakış açısı” olarak adlandırabileceğimiz güç, aslında erdemli olmaya da yaklaştırıyor bizi.
Bir şeyleri bir başka kişinin bakış açısından görebilmek, onu insan yapan pek çok şeyi fark edebilmektir. En önemlisi de onun yaşamının sizinkinden daha değersiz olmadığını anlamaktır.
Bakış açısı geliştiremediğimiz zaman, pek çok soruna seyirci kalıyor ve hatta bu sorunların oluşumuna katkıda bulunuyoruz. Yerlere neden çöp atıyor, sırada bir başkasının önüne neden geçiyoruz? Bile bile randevularımıza neden geç gidiyor veya bir başka arabanın çıkışını engelleyecek şekilde onun önüne park edip gidiyoruz? Hepsi, bir bakıma başkalarının ne hissedeceği ve ne düşüneceğini hesaba katmadığımız, yani bakış açısını yeterince geliştiremediğimiz ya da kullanmadığımız için.
Bazılarımız bakış açısı geliştirmeye doğuştan daha yatkın, bazılarımızınsa biraz daha uğraşması gerekiyor. En iyi ve etkili zamansa çocukluk yılları. Çocuklara bu konuda yardım etmek için yapabileceğimiz pek çok şey var. En basit örneklerden birini ele alalım. Çocuk, arkadaşının oyuncağını alıyor ve ona geri vermiyorsa, çok sakin bir şekilde ona “O oyuncağı almak istediğini biliyorum. Fakat bunu arkadaşın sana yapmış olsa, ne hissederdin?” diye sormak ve onu arkadaşının dünyasına davet etmek bile ona bakış açısı kazandırmanın küçük adımlarından. Çocuklara kendilerini diğerinin durumunda hayal edip, nasıl hissedeceklerini düşündürtmeliyiz. Yani, dünyayı sadece kendi gözleriyle değil, başkalarının gözleriyle de görebilmelerine yardım etmeliyiz.
Biz bakış açısını yaşamımızda kullanmadıkça ve onunla çelişen davranışlarda bulundukça, çocukların bu gücü kazanması zor. Bir arkadaşınız, sorduğunuz bir soruya doğru dürüst yanıt vermeyip kendi işlerine daldıysa, ona öfkelenmek yerine “Bugün çok keyfi yok sanırım. Acaba canını sıkacak ne olmuş olabilir?” diye sorabiliyor musunuz? Bunu günlük yaşamda az da olsa çocuğunuzun yanında yapabiliyorsanız, ona örnek oluyorsunuz demektir. Yani çocuklara, bir başkasına ani ve olumsuz bir tepki vermeden önce o kişiyi anlamaya çalışmanın önemini gösteriyorsunuz anlamına gelir. Çocukların bizi sürekli bencil ve başkalarının hislerini düşünemeyen biri olarak görmelerindense, kendisini bir başkasının yerinde hayal edebilen ve tanımadığımız biri de olsa, onu insan olarak görmeye çalışan biri olarak algılamalarını sağlayabiliriz.
Çocuklarla ayrıca okudukları öykülerdeki karakterlerle ilgili konuşmak da hem keyifli hem etkili bir yöntem olabilir. Farklı meslekten, farklı ırktan, farklı cinsiyetten veya görüşten karakterlerin dünyalarına girmelerine yardımcı olabiliriz çocukların. “Sence Engin neden kardeşine ters bir şey söylemiş olabilir?”, “Aylin arkadaşının defterini neden yırtmış olabilir sence?” sorularını sorarak onu bakış açısı için teşvik edebiliriz.
Burada söylediklerim, çocuklara hep başkalarını düşünen, kendilerini ezdiren, kötülüklere gözlerini kapatan biri olmaları gerektiği anlamına kesinlikle gelmiyor. Bunları yapmadan da kendimizi yeterince düşünüp koruyarak, gerektiğinde hakkımızı arayarak başkalarını anlamaya çalışan bireyler olabiliriz. Bu, çocuklara verebileceğimiz çok değerli bir hediye. Zamanla ve denemeyle gelişecek bakış açısı, yaşamda onlara başkalarını anlama ve onların dünyasına girebilme konusunda eşsiz bir kaynak olacak. “Onun gibi olmak nasılmış onu fark ediyorum” diyebilmelerini sağlayacak.
Erdemli yaşam, iyi yaşamdır. Çocuklara erdemli olmayı, bakış açısı gibi karakter güçlerini kazandırmayı ihmal etmeyin.