Yatağının içinde, gözlerini kapatıp sonsuzluğun nasıl bir his olduğunu algılamaya çalışan küçük bir çocuk. Tanrıyı, dünyayı, ebedi yaşamı, var oluşu hayal etmeye çalışıyor. İçinden şu sözleri tekrarlıyor “Ben bu bedenden ibaret olamam!”
Kendimi bildim bileli, hayattaki soyut kavramlar üzerine derin düşüncelere dalmışımdır. Eminim herkes, hayatının bir döneminde bu kavramlar üzerine düşünmüştür. Madde üzerinden açıklanamayan, elle tutulup gözle görülemeyen gerçeklikler nelerdir? Hissiyatları nasıldır? Madde dünyasının ötesinde nasıl bir gerçeklik var? Bu tip sorular herkesin kafasından, bir dönemde olsa geçmiştir.
Benim işim beden ile alakalı olduğu için, bu soruların cevaplarını da beden üzerinden bulmaya çalıştım. Tecrübem ve kendi üzerimde yaptığım gözlemlerden yola çıkarak algıladığım gerçeklerden biri şu oldu ki, bedenimiz, ruhumuzun bu dünya üzerindeki manifestosudur. Bir başka değişle, üst benliğimiz, zihnimiz ve bilinç dışımızla aldığımız kararların uygulayıcısıdır.
Yani kendimiz ile alakalı, olan biten ne varsa bunun sonuçlarının gözlemlendiği yerdir beden. Buna bir örnek vermek gerekirse: Dünyaya haykırmak istediğimiz bir şeyler var ama bir türlü dile getirme cesareti gösteremiyoruz diyelim, bu durumun bedenimize bir boğaz rahatsızlığı ve öksürük ile yansıması muhtemeldir. Ya da, işi biraz daha ileri götürelim. Diyelim ki, hayatımız ile alakalı almamız gereken önemli bir karar var, ama bir türlü o kararı alma cesareti gösteremiyoruz, bunun bedenimize bir ayak rahatsızlığı ile yansıması çok olasıdır. Zaten biz bu durumu adım atmak olarak da nitelendiririz halk dilinde, öyle değil mi? Veya kabullenemediğimiz bir olayı tanımlarken: “Bunu bir türlü sindiremiyorum!” deriz. Zaten o olay da muhtemelen midemize yansıyacaktır.
Tüm dünyayı ele alan, bedenlerimizi ve zihinlerimizi tehdit eden, içerisinde bulunduğumuz salgını inceleyelim o zaman bu pencereden.
Hastalık bir solunum yolu hastalığı ve bizi nefes alamamak ile tehdit ediyor. Peki nefes almak ne demek? “Şu önümdeki işleri bir halledeyim rahat bir nefes alacağım!” dedik değil mi kendimize bu virüs ortaya çıkana kadar. Herkes işleri, okulları, ödemeleri ile o kadar meşguldü ki. Dünya olarak nefes almayı, hayatın temel zevklerini unuttuk. Öylesine uzaklaştık ki bu küçük keyiflerden, hayatlarımız bizi bunları yeniden ele almaya, kendimizi en baştan, en derinden, en çekirdekten yaratmaya mecbur kıldı.
Öyle ya da böyle nefes almayı öğreneceğiz, umudum o dur ki, bu durum kendi değerlerimizi, yaşamın kutsallığını ve güzelliğini anlamaya vesile olur. Eğer kendimizi dinlemeyi, bedenimizi dinlemeyi, ruhumuzu dinlendirmeyi öğrenebilirsek ve İnsanlık olarak tek bir beden olduğumuzu anlayabilirsek. Hastalıkların da bir ceza değil, bizleri uyandıran evrim görevlileri olduğunu anlayabileceğiz.
R.Hakan Kırkoğlu
Kış mevsimi haritasına bakış
21 Aralık 2024
Astrolog Aslıhan Doktoroğlu
16 Aralık Haftası burç yorumları - Haftalık burç yorumları
16 Aralık 2024
Dt. Pertev Kökdemir
Diş çürümesini engellemenin 5 etkili yolu
16 Aralık 2024
Astrolog Seçkin İlbuğa
15 Aralık 2024 İkizler Dolunayı: En üst versiyona çıkmamızı sağlayan mucize
14 Aralık 2024
R.Hakan Kırkoğlu
Dolunay neler getiriyor?
14 Aralık 2024