19.12.2020 - 13:57 | Son Güncellenme:
Bipolar bozukluğun “iki uçlu duygudurum bozukluğu, manik depresif bozukluk, iki uçlu mizaç bozukluğu, bipolar affektif bozukluk” gibi isimlerle de adlandırıldığını belirten Psikiyatri Uzmanı Dr. Öğretim Üyesi Dilek Sarıkaya, hastalığın ortaya çıkma nedenleri arasında genetik etkenlerin ilk sırada sayılabileceğini söyledi.
Travmatik olaylar, ilk hastalık dönemini ortaya çıkarabilir
Dr. Dilek Sarıkaya, "Beyinde hücreler arası iletiyi sağlayan kimyasal maddelerin taşınmasında veya düzeylerinde ortaya çıkan değişiklikler de hastalığın ortaya çıkmasında etkili olmaktadır. Yakın birinin kaybı, iş değişikliği, doğum yapmak, askerlik süreci ve göç gibi stresli veya travmatik olaylar da hem ilk hastalık döneminin ortaya çıkmasında hem de ilerleyen süreçte dönemlerin yinelenmesinde tetikleyici olabilir" uyarısında bulundu.
"Bipolar bozukluğun tanısı esas olarak bir psikiyatri hekimi tarafından yapılan muayene ile konulabilir” diyen Dr. Dilek Sarıkaya, “Hastalığın tanısını tek başına koydurabilecek bir kan tahlili veya görüntüleme yöntemi mevcut değildir. Ancak benzer tabloya yol açabilecek psikiyatri dışı durumların ayırt edilebilmesi için tanı aşamasında ayrıntılı kan tahlili ve görüntüleme yöntemlerinin uygulanması gerekiyor" dedi.
İlaç tedavisi yarım bırakılmamalı
Tedavi sürecinde özellikle ilaç kullanımının aksatılmaması ve yarım bırakılmaması gerektiğini vurgulayan Dr. Dilek Sarıkaya, “Tedavide duygudurum dengeleyici ilaçlar (lityum, valproat, karbamazepin gibi) kullanılmaktadır. Hastalık döneminin özelliğine göre bu tedaviye antipsikotik ilaçlar ve bazen antidepresan ilaçlar da eklenebiliyor. Hastaların tedavi sürecinde en sık yaptıkları hata, daha iyi hissetmeye başlayınca ilaçları bırakmaktır. Oysa ki iyilik halinin kalıcı olması için ilacı her gün, düzenli almaya devam etmeleri gerekiyor" diye konuştu.
Koruyucu tedavi de planlanmalı
Bipolar bozukluğun tedavisinde hastalık dönemlerinin tedavi edilmesi kadar yeniden hastalanmayı engellemek adına koruyucu tedavi de planlanmalıd. Bunun için hastalara günlük hayatları için bazı önerilerde bulunmak gerekebilir:
• Arkadaşlarınız, aile bireyleri veya eşinizle (şayet varsa) rahatsızlığınızı paylaşın.
• Mümkün olduğunca düzenli uyku uyuyun.
• Alkol tüketmeyin. Uyuşturucudan uzak durun.
• İşte ve evde stresinizi azaltın.
• Düzenli beslenin.
• Düzenli egzersiz yapın.
• Nefes egzersizleri yapın.
• Öfke ve depresyon (çökkünlük) gibi duygularla teker teker başa çıkmayı öğrenin.
Uyku azalmasına dikkat!
Günlük rutinleri belirlemenin önemine işaret eden Dr. Dilek Sarıkaya, hastalığın mani ya da depresyon dönemleri öncesinde ortaya çıkan belirtilere zamanında müdahalenin önemli olduğunu kaydederek şunları söyledi:
“Günlük rutinleri belirlemenin hastalara yararı olacaktır. Bu sayede mani veya depresyon dönemlerini tetikleyen potansiyel ortadan kaldırılmış olur. Ayrıca hastalık dönemi öncesinde uyarıcı belirtileri fark etmek, erken müdahale açısından oldukça önemlidir. Uyku düzeninin bozulması, özellikle uyku ihtiyacının çok azalması, düşüncelerin hızlanması ve konuşma miktarında artış, enerji artışı, çok para harcama davranışı taşkınlık dönemi açısından fazla uyku hali ve ağırlık, içe kapanma, isteksizlik, karamsarlık, iştah azalması da çökkün dönem açısından uyarıcı belirtilerdir. Bu belirtiler ortaya çıktığında derhal bir psikiyatri uzmanına başvurulmalıdır. Hastanın yakın çevresine de bu uyarıcı belirtiler konusunda bilgi verilerek onların da durumu erken fark etmelerini sağlanabilir.”
Bipolar bozukluk, tedavi edilebilir
“Bipolar bozukluk, şeker hastalığı veya yüksek tansiyon gibi kronik seyirli giden ancak tedavi edilebilir bir hastalıktır” diyen Dr. Dilek Sarıkaya, “Bipolar bozukluğu olan pek çok birey uygun psikiyatrik tedavi ve düzenli takip ile çalışma hayatını, sosyal yaşamı ve evlilik hayatını sorunsuz bir biçimde sürdürebiliyor. Bu hastalığa sahip olanların bir psikiyatri uzmanına başvurmaktan ve psikiyatrik tedavi almaktan çekinmemeleri, takiplerine düzenli olarak devam etmeleri ve ilaç tedavilerini düzenli bir biçimde sürdürmeleri hastalığın gidişatını olumlu yönde etkiliyor ve hastaların yaşam kalitelerini artırıyor" diye konuştu.