Nişanlanma, aralarında evlenme engeli bulunmayan farklı cinsten iki kişinin, karşılıklı evlenme vaadiyle yaptıkları aile hukukuna özgü bir sözleşmedir.
Nişanlıların öncelikli yükümlülükleri, evlilik birliğinin kurulmasını sağlamaktır. Nişanlılardan birinin bu yükümlülüklerine aykırı hareket etmesi durumunda, nişanın bozulması mümkündür.
Nişanın bozulması, nişanlılardan birinin diğerinin kişilik haklarına saldırıda bulunulması sonrasında gerçekleşmişse manevî tazminat olarak uygun miktarda bir para ödenmesi istenilebilir. Manevi tazminat istenebilmesi için talepte bulunan nişanlının, kişilik haklarına yönelik saldırıda bulunulması ve bu saldırı sonrasında bir zararın ortaya çıkması gerekir. Nişanın bozulmasından kaynaklanan doğal üzüntü, manevi tazminat bakımından belirleyici değildir.
Nişanlılardan birinin; düğüne saatler kala nişanı bozması, haber vermeden başka biriyle evlenmesi, nişanlısına veya ailesine karşı, küçük düşürücü sözler sarf etmesi, onur kırıcı isnatlarda bulunması veya hakaret etmesi gibi durumlarda nişanın bozulması sebebiyle manevi tazminat talep edilebilir.
Nişanın bozulması halinde hangi durumlarda manevi tazminat istenebileceği konusunda Yargıtay 3. Hukuk Dairesi tarafından yapılan bir değerlendirmede şu tespitlere yer verilmiştir:
“Bilindiği üzere; manevi tazminat, haksız bir eylemin yarattığı üzüntünün, duyulan elem ve acıların giderilmesini amaçlayan bir ödencedir. Manevi zarar, mal varlığına dokunmayan, yaşam, sağlık, namus, sır, aile mahremiyeti gibi mal varlığı harici varlıklarda meydana gelen azalma olup, bu zarar manevi tazminatla giderilmeye, azaltılmaya çalışılmıştır.
Nişanın bozulmasının, taraflarda değişik şiddet ve ölçülerde de olsa üzüntü yaratması ve menfaatleri haleldar etmesi doğaldır. Doğal olan bu üzüntü ve menfaat ihlali manevi tazminata esas alınmaz. Bir kere nişanlandıktan sonra tazminat ödeme tehdidi altında bulunmak suretiyle evlenmeyi taraflar için zorunlu hale getirebilecek şekilde manevi tazminata hükmedilemez. Ancak nişanın bozulması nedeni ile fahiş bir zarar doğmuş ve bu nedenle kişilik hakları da saldırıya uğramış ise bu durumun ispatı halinde manevi tazminata hükmedilebilir.
Somut olayda; davacı ile davalının aileleriyle birlikte nişan öncesinde alışverişe çıktıkları, alışveriş sonrasında davalının davacının fiziksel yapısından rahatsızlık duyduğuna dair mesajlar gönderdiği, davalının nişan töreni öncesinde davacının basenlerini kontrol edilmesine izin vermemesi halinde nişanın yapılmayacağının söylediği, davalının isteği üzerine bir sonraki gün kuaförde diğer davalı ile davalının kardeşi Elif'in davacının basenlerini kontrol ettikleri, bu olayların etkisinde kalan davacının aynı gün nişanı bozmak zorunda kaldığı, davalının davranışlarının davacıyı küçük düşürücü, kişilik haklarına zarar verici nitelikte bulunduğu, davacının üzüntü duymasına neden olduğu anlaşılmaktadır. Mahkemece, bu kapsamda davalının davacıya yönelik eylemleri sonucu manevi tazminatın yasal koşulları oluşmuştur. Sebepsiz zenginleşme teşkil etmeyecek, hakkaniyete uygun bir tazminata hükmedilmesi gerekir...”
Görüleceği üzere nişanlılardan biri, diğerinin fiziksel özellikleri ile alay eder ya da küçük düşürücü davranışlar gerçekleştirirse, kişilik haklarına saldırılan nişanlı, nişanı bozarak manevi tazminat isteyebilir.
Sağlıklı Günler
Avukat Yaşar ÖKSÜZ
avyasaroksuz@gmail.com
05455443550