1. Araştırmalar, Son Yıllarda Kadına Şiddetin Arttığını Göstermektedir.
Kadına şiddet, toplumumuzda her geçen gün artan ve bir türlü çözüm bulunamayan büyük bir sorun haline gelmiştir. Bu şiddet fiilleri, kadının bedenine yöneldiğinde fiziksel şiddet; saygınlığına yöneldiğinde psikolojik şiddet; cinsel bütünlüğüne yöneldiğinde cinsel şiddet ve ekonomik varlığına yöneldiğinde ekonomik şiddet olarak kendisini göstermektedir.
2019 yılında yapılan “Toplumsal Cinsiyet ve Kadın Algısı Araştırması”nda, ülkemizde yaşayan kadınların en büyük sorununun “şiddet” olduğu tespit edilmiştir. Üstelik bu oran 2016 yılında %53 iken; 2019 yılında %60’a yükselmiştir. Böylelikle kadına şiddet konusunda artış yaşandığı bilimsel olarak da ortaya konulmuştur.
2. Türkiye’nin Bütün Çıplaklığı ile Tanık Olduğu Kadın Cinayeti: Emine Bulut
Ülkemizde kadına şiddet fiilleri arttığı gibi kadın cinayetleri de artmaktadır. Kadına şiddetin son kurbanlarından biri Emine Bulut oldu. Emine Bulut, ölmek istemiyordu ve kızı da annesinin yaşamasını istiyordu. Ancak anne öldü. Henüz 10 yaşındaki kızının yaşadığı ise ölümden beterdi.
Tüm Türkiye, izlediği 9 saniyelik video ile bu cinayete tanık oldu. Toplum olarak farkında olduğumuz ancak çoğunlukla görmezden geldiğimiz kadına şiddet, belki de ilk defa bu kadar çırılçıplak karşımızdaydı. Bu sebeple videoyu izleyen herkes, uzun süre yutkunamadı ve içinde derin bir sızı ile insanlığından utandı.
3. Kadına Şiddet İle Mücadelede, 6284 Sayılı Kanun ve İstanbul Sözleşmesi:
Ülkemizde kadına şiddeti önlenmeye yönelik yapılan en önemli düzenleme 6284 sayılı “Ailenin Korunması Ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun”un uygulamaya konulmasıdır. Kadını korumaya yönelik önlemlerin düzenlendiği bu kanun, teorik olarak büyük öneme sahiptir. Ne var ki kanunun uygulanmasında sorunlar yaşandığı gözlemlenmektedir. Nitekim 6284 Sayılı Kanun çerçevesinde verilen koruma kararları belirli dönem süreyi kapsamakta ve belirli konularda tesis edilmektedir. Üstelik bu kanun çerçevesinde hükmedilen koruma kararları, içerik olarak koruyucu görünse de kadını yeteri kadar koruyamamakta veya bazı zamanlarda taraflarca amacı dışında kullanılmaktadır. Yapılan araştırmalar ile de bu kanunla istenilen sonucun tam olarak elde edilemediğini açıkça ortaya koymaktadır. Bu sebeple 6284 sayılı kanunun varlığını tartışmak yerine uygulamadaki sorunları ile mücadele edilmesi gerekmektedir.
Kadına şiddetin önlenmesinde bir diğer yasal düzenleme ise İstanbul Sözleşmesi’dir. Bu sözleşmenin amacı özetle ev içi şiddeti önlemek ve toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamaktır. Uluslararası bir sözleşme olan İstanbul Sözleşmesi, ilk olarak Türkiye tarafından ve İstanbul’da imzalandığı için bu ismi almıştır. Ne var ki bu sözleşme, tartışmaları beraberinde getirmiş ve ülkemizde hiçbir zaman uygulama imkanı bulamamıştır.
4. Kadına Şiddeti Önlemek İçin Ne Yapılması Gerekir?
Kadına şiddeti önlemeye yönelik girişimlerin sadece bir kuruma ya da bir sivil toplum kuruluşuna bırakılması, istenilen sonuca ulaşılmasını engelleyecektir. Bu sebeple bu konuda bireylerin, toplumun ve devletin ayrı ayrı ödevleri bulunmaktadır. Bu kapsamda kadına karşı şiddeti önlemek için;
a. Bireysel olarak: Özellikle kadınların, şiddet konusundaki bilgi seviyelerinin artırılması büyük öneme sahiptir. Zira şiddete maruz kalan kadın müvekkillerimize hukuki danışmanlık verdiğimizde, çoğunlukla hakları konusunda yeterli bilgiye sahip olmadıklarını gözlemlemekteyiz. Üstelik kadına verilecek bu bilgiler aile içerisinde yetişen çocukların da bilgi seviyelerinin artırılmasını doğal olarak sağlayacaktır.
b. Toplumsal olarak: Kadına şiddeti normalleştiren her türlü girişimin toplumca reddedilmesi de gerekmektedir. Toplumda şiddet duygusunun artması durumunda şiddetin dışa vurumu özellikle kadınlar ve çocuklar üzerinde gerçekleşmektedir. Bu sebeple toplumsal olarak her türlü şiddet fiiline karşı çıkılması büyük öneme sahiptir.
c. Devlet olarak: Bireysel ve toplumsal olarak üzerimize düşen ödevlerin organizasyonunun, devlet tarafından sağlanması gerekmektedir. Üstelik devletin, kadına karşı şiddet konusunda önleyici tedbirler almaması ve caydırıcı müeyyideleri uygulanması gerekmektedir.
5. Yapılan araştırmalara göre son 10 yıl içerisinde 2337 kadın şiddet görerek hayatını kaybetmiştir. Hayatını kaybedenlerin büyük çoğunluğu ise annedir. Bu sebeple önüne geçemediğimiz bu toplumsal sorun, hem kadınların yaşamlarını hem de çocuklarımızın geleceklerini doğrudan etkilemektedir. Bu sebeple bu konuda herkesin elini taşın altına koyması gerekmektedir. Aksi durumda Sezai Karakoç’un tasvir ettiği şu tablo tekrar tekrar yaşanacaktır;
“Öldü anne ve mutfaklar kilitlendi
Kilerler boşaltıldı farelerce
Anne gitti ve evler döndü yazlık otellere
Anne gitti ve sular buruştu testilerde
Artık çamaşırlar yıkansa da hep kirlidir
Herkes salonda toplansa da kimse evde değildir
Bir vakitler anne açarken kapıyı
Şimdi kimse yok kapayacak kapıyı
Anne gitti ve açıklandı ki
Yarasalar da incir buğusu gibi bir şeydi
Ve o kadınlar nereye gittiler
Anne olan sevgili olan o kadınlar
Çocuklarının üzerine titreyen
Kirpiklerinde hep aynı sevgi ve merhamet ışığı
O kadınlar gökyüzüne mi çekildiler
Eleğimsağmalara mı göçtüler”
Avukat Yaşar ÖKSÜZ
avyasaroksuz@gmail.com