Aile konutu, eşlerin bütün yaşam faaliyetlerini gerçekleştirdiği, acı ve tatlı günleri içinde yaşadığı, aile yaşantısının merkezinde bulunan anılarla dolu meskendir.
Aile konutuna dair korumaların düzenlendiği MK 194 gereğince eşlerden biri, diğer eşin açık rızası bulunmadıkça, aile konutu ile ilgili kira sözleşmesini feshedemez, aile konutunu devredemez veya aile konutu üzerindeki hakları sınırlayamaz. Malik olmayan ya da kira sözleşmesinin tarafı bulunmayan eşin, rızası olmaksızın aile konutu üzerinde yapılan işlem kesin hükümsüzdür.
Eşlerden birinin ölümü halinde, MK 194’de belirtilen aile konutuna dair korumalar, ölüm tarihi itibariyle kendiliğinden ortadan kalkar. Ancak bu durum konutun, aile konutu olmasını ortadan kaldırmaz. Nitekim bu tür durumlarda sağ kalan eş, aile konutu üzerinde MK 652’de belirtilen aile konutunun özgülenmesine veya mal rejiminin tasfiyesinde aile konutuna dair imkanlardan yararlanmaya devam eder.
Yargıtay bu hususta yapmış olduğu güncel bir değerlendirmede şu tespitlere yer vermiştir:
“Evliliğin, boşanma veya iptal kararıyla sona ermesi ile eşlerin birinin ölümü sebebiyle sona ermesinin, hukuki sonuçları farklıdır. Zira evliliğin ölümle sona ermesi durumunda sağ kalan eş mirasçı konumundadır. Diğer durumlarda ise eşler birbirine mirasçı olamazlar. Bu sebeple, evliliğin ölümle sona ermesi durumunda sağ kalan eşin miras hakları devam etmekte, ayrıca Türk Medeni Kanunu'nun 240 ve 652. maddesinde aile konutuyla ilgili kendisine tanınan yasal hakları bulunmaktadır.
Eldeki davada, dava konusu taşınmazın aile konutu olduğu yapılan yargılama ve toplanan delillerden anlaşılmaktadır. Mirasçı konumundaki sağ kalan davacı eş, yargılama sırasında elbirliği halinde paydaş konumunda olduğundan ve elbirliği hali devam ettiği sürece kendisinin rızası olmadan tapuda devir işlemi yapılamayacağından, artık TMK'nun 194/3 maddesi gereğince tapu kaydına aile konutu şerhi verilmesine de gerek kalmamıştır. Bu durumda davanın reddi sonucu itibariyle doğru olmakla birlikte, dava konusu taşınmazın her ne kadar aile konutu olsa da eşinin vefatı ile aile konutu olma özelliğini yitirdiği gerekçesiyle davanın reddi doğru olmamıştır.”(Yargıtay 2. Hukuk Dairesi E. 2018/4848 K. 2018/14147 T. 10.12.2018)
Görüleceği üzere eşlerden birinin vefat etmesi durumunda aile konutu, bu özelliğini kaybetmemektedir. Eşlerden birinin vefat etmesi sadece MK 194'de belirtilen korumaların ortadan kalkmasına neden olmaktadır. Ancak bu tür durumlarda sağ kalan eş, aile konutu olan taşınmazda elbirliği ile malik konumunda olacaktır. Bu durumun sonucu olarak sağ kalan eş lehine, artık tapuda aile konutu şerhi verilmesine lüzum bulunmamaktadır. Zira elbirliği halinde malik olan taraflardan birinin rızası olmadan tasarruf işlemi yapılması mümkün değildir.
Sağlıklı Günler
Avukat Yaşar ÖKSÜZ
avyasaroksuz@gmail.com
05455443550