Birçok kişi ve işletme sahibi, sunduğu ürün veya hizmet her ne ise, markasının o ürün/hizmet üzerinden temsil edildiğini düşünüyor. Ne büyük yanılgı…
Küçük bir markadan kurumsal bir markaya kadar hepsinin temsilcileri ile her an karşılaşabiliyoruz. Düşünün bir yerden bir şey satın almışsınız, gayet memnunsunuz. O yaz tatilinde gittiğiniz o barda bir adam kavga çıkarıyor, sonra ortaya çıkıyor ki alışveriş ettiğiniz firmanın bir çalışanı. Toplantıdan tanıdığınız x firmasının bir müdürü, sevgilisi ile AVM ortasında uygunsuz hareketleri var... Yemek yiyorsunuz, yan masada iki kişi tartışıyor, suçlamaların tonu diğer masalara ulaşıyor. Sizinle iş yapmak isteyen x hanım değil mi o? Geçenlerde de bir firmanın kurucu ortağının, sosyal medyadan kendisine ulaşıp bir soru soran gence, nasıl bencilce ve üstten bakan, ukala bir üslup ile cevap verdiği haberi vardı, yazdığı mesajları okurken ben utandım.
Sonuç olarak markanız, sadece ürün/hizmetiniz ile sınırlı olan, tek boyutlu bir durum değil. İşin üzücü yanı şu ki birçok kişi bunun ya farkında değil ya da önemsemiyor. Önemsemeyen, “Aman canım bu benim özel hayatım” diye düşünüyor. Aynı anlayışı sosyal medya platformlarında da devam ettirme ihtimalini dikkate alarak, birlikte iş yapacağım kim varsa önce bir sosyal medya hesabına bakıyorum, neler paylaşmış? Nasıl bir yaşam tarzı var? Aslında kendi markasını doğru bir şekilde temsil ediyor mu? Tanıdığım birçok kişi de böyle yapıyor.
İstesek de istemesek de sosyal ve özel yaşantımızda yaptıklarımızla markamızı temsil ediyoruz. Markamız bizimle birlikte uyanıyor, yemek yiyor, iletişimde bulunuyor. Bizimle birlikte her yerde. Ve biz oradan ayrıldıktan sonra da…