Kişisel markamıza en çok ne zaman zarar veririz, biliyor musunuz?
Duygularımızı kontrol edemediğimiz zaman.
Herkesin belli kırmızı çizgileri vardır. Benim kırmızı çizgim haksızlıkla ilgili.
Ama kendime değil bir yakınıma yapılan haksızlıktan bahsediyorum. Böyle bir durumda kendimi hiç tutamazdım.
Artık tutuyorum.
Haksızlığa göz yummak değil, tam tersine o anda duygularımın kontrolden çıkmasına müsaade etmeden, zihnimde tartıp öyle davranmak.
Harika bir kariyeriniz var, belki ünlü birisiniz.
Ayrılık, terk edilme, ihanet, hayalkırıklığı… Duygusal bir olay yaşadınız ve bu durum sizi çok etkiledi. Bunca zamandır sizi siz yapan her şeyi unutabilir ve incinmişliğin verdiği güdüyle bir sürü saçma şey yapabilirsiniz. Şimdilerde bu saçmalıkların çoğunu sosyal medyada görüyoruz. Karşı tarafa laf sokma amaçlı “özlü söz” paylaşmak.
Siz çizginizi bozmadığınızı filan düşünüyor olabilirsiniz ama inanın bana bu hareketler, sadece kendinizi küçültmeye ve aciz duruma düşürmeye yarıyor.
Konu ne olursa olsun, acınız, öfkeniz ne kadar yoğun olursa olsun hemen cep telefonuna sarılmayın. Bununla ilgili dört önerim var. Birincisi, sakinleşmek ve duygunuzu kontrol etmek için kendinize biraz zaman verin. İki, kendinizin en yakın arkadaşı olun ve kendinizi teskin edin. Üç, bu öfkeli laf sokma paylaşımlarının neye yarayacağını kendinize sorun. Dört, böyle bir şeyin dışardan bakıldığında nasıl durduğunu bir düşünün.