Çok… En başarılı kişisel markaların, hayalinin peşinden gidenler arasından çıktığını
görmek zor değil.
Oysa hayal kurmak bizim kültürümüze ters. Çocukken bile ağız tadıyla hayal kuramadı
birçoğumuz.
“Hayalperest” damgası yedik.
Ayağımız yere sağlam bassın diye koşullandırıldık.
Ayaklarımız öyle sağlam bastı ki ileri gitmemiz gerekirken koşamadık, takıldık kaldık.
Erteledik.
Bahane bulduk.
Şu evin borcu bitsin
Çocuk biraz daha büyüsün
Bu yaştan sonra zor
Eğitimim yeterli değil
Kim ne yapsın benim fikrimi
Daha iyisini yapanlar var…
Bir cesaretle adım atmaya kalktığımızda çevremiz yine bizi korudu(!).
Gül gibi işini bırakıyorsun, sonra ararsın
Ya bu iş tutmazsa?
Bizi hiç mi düşünmüyorsun?
Kredini ödeyemezsen evine haciz gelir
Bu saatten sonra gülerler sana
Nerden bulacaksın müşteriyi?
Ailemizin, çevremizdekilerin kendi korkuları kucağımıza verildi.
Hayallerini gerçekleştiren ile gerçekleştirmeyen arasındaki en belirgin fark, birinci
grubun hayalinin peşinden gitmeyi denemesidir.
İçinizden bir şeyler geçiyor ama tam adını koyamıyorsanız veya biraz daha resmi
belirginleştirmeye ihtiyacınız varsa elinize kağıt kalem alıp yazın.
Şimdi soruyorum:
Bugüne kadar bilinçli veya farkında olmadan istediğiniz şeylerin hangileri gerçek
oldu?
Hayatınızda ne olmasını istiyorsunuz?
Nede başarılı olabileceğinizi düşünüyorsunuz?
Nasıl biri olmak istiyorsunuz?
Peki hayaliniz gerçek olsa acaba nasıl biri olurdunuz?
Bir çalışma gününüz nasıl geçerdi?
İnsanlar siz nasıl tanımlardı?
Hayatınızda ne gibi değişiklikler olurdu?
Nasıl giyinirdiniz?
Nasıl hissederdiniz?
Bunlar aynı zamanda kişisel marka çalışmanızın ilk adımlarıdır.
Hiçbir sınırlama getirmeden, bütün heyecanınızla cevaplayın.
Hadi biraz “hayalperest” olun.