Eskiden hoşgörü diye bir kavram vardı… Önce ailemizde öğrenmiştik; bir arkadaşımız bize hoşlanmadığımız bir şey yapsa ya da biri ile ilgili olumsuz bir şey duysak ve bununla ilgili söylenmeye başlasak, büyüklerimiz hemen uyarırdı: “Hoşgörülü ol evladım”… Okulda bir öğrenci bir kabahat işlese öğretmenimiz önce, “hoşgörülü ol” derdi.
Daha önce bir yazı yazmıştım, “Nezaket Tatilden Dönmeli” başlığı ile. Şimdi aynı çağrıyı kaybolan hoşgörü için yapıyorum: Neredesin hoşgörü?
Hani çocukken bir oyun oynardık: Kol kola girip hep bir ağızdan, “Önümüze gelene bir tekme, önümüze gelene bin tekme’’ diye bağırarak okul bahçesinde turlardık. İşte tam da böyle yaşar olduk hayatı.
Bir olay oluyor, yüzlerce kişi o konuda konuşmaya başlıyor. Acaba aslı astarı var mı diye kimse düşünmeden, bazen de ‘çamur at izi kalsın’ diyerek… Kişiye söz hakkı verilmeden, sadece o konuyu değil, o kişi ile ilgili artık ne varsa özel hayatından sağlığına, saçından ekonomik durumuna masaya yatırılıyor.
Geçenlerde bir bebek mevlidi gündeme geldi. Uzun uzun yazıldı, çizildi. Bu konuda ahkâm kesecek, yanlış veya doğrudur diye yargıda bulunacak değilim. Ama bir anne olarak, bebek mevlidini yapan kişinin bebeğini emzirdiğini düşünürsek ona bu kadar yüklenmeyi vicdanlı bulmuyorum.
Bazen de sosyal medyada aslı olmayan ya da geçmişte yapılmış bir haberin sanki yeni bir şeymiş gibi sunulup üzerine yorumlar yapılması da ayrı bir konu. Yapılan paylaşım gerçek mi? İddiayı ortaya atan kim? Bahsi geçen kişiye dost mu düşman mı? Elbette hoş görülecek konu var hoş görülmeyecek konu var. Eğer ortada bir adaletsizlik, bir suç durumu varsa mutlaka hukuk yoluyla hak aramalı. Buna da kimsenin itirazı olamaz zaten.
Tarafsız, adil ve en önemlisi vicdanlı, empati yapabilen insanlara ihtiyacımız var. Bir olay olduğunda herkes kılıcını kuşanmış giderken durup bir düşünmeli: “Ben doğru bir şey mi yapıyorum?” Başkası söyledi diye bilmediği bir konunun peşine takılıp ortalığa zehir saçmamalı…
Bu dünyayı iyi ve vicdanlı insanlar kurtaracak.
İyi insanların çoğalması dileği ile…