Etrafımız saçını süpürge yapmış, kendi hayatını feda etmiş kadınlarla dolu. Hangisi mutlu acaba? Ben hiç bu durumda olup da gözünün içinden mutluluk saçılan, yani gerçekten mutlu bir kadın görmedim. Hepsi bitik, aldatılmış, yalnız kalmış, depresyon içinde, hasta ya da kırgınlık içinde. Başkasına çok fazla vermeye başladığınızda kendinizi unutursunuz. Böylelikle siz zamanla yok olursunuz, kendinizi tüketirsiniz ve bir gün karşınızdaki de sizi yok sayacaktır. Çünkü siz kendinizi yok saymışsınızdır en başta. Eşinin, sevgilisinin ya da çocuklarının hayatlarına kendilerini adayan kadınlar tek bir rol biçerler kendilerine. Oysa hepimizin farklı farklı rolleri vardır bu dünyada. Siz önce bir insan, sonra bir kadın, daha sonra bir eş, çocuğunuz varsa sonra anne olursunuz ve her zaman anne babanızın çocuğu olma rolünüz de vardır. Vakti zamanı geldiğinde tek bir role odaklanıp kendinizi feda etme konumuna geldiğinizde hem kendinize hem karşınızdaki insana kötülük yapmış olursunuz. Onun sizi kullanmasına izin vermiş, onun gelişme ve sorumluluk almasını da engellemiş olursunuz. Kendi varlığınıza gösterdiğiniz saygı azaldıkça, kendinizi arka planlara attıkça görünmez olmaya başlarsınız. Siz kendinizi göremiyorsanız başkası sizi nasıl görsün...
Küçük yaşlardan beri kız çocuklarının bilinçaltına işlenen korkular ve yanlış öğretiler, maalesef kadını vermeye programlamıştır. Sevilmek için, evlenmek için, ahlak için, veren, boyun eğen cici kız modeli. Sürekli vererek fedakârlık yapan kadın, bunu asli görevi olarak görmekte, yaşama bu şekilde tutunmaktadır. Bilinçaltına işleyen korkular; terk edilme, kirlenme,dul kalmak, taciz görmek, dışlanmak, kendi başına başaramamak, eksiklik hissi... Sonuç; acı çekmek
Şu anda başarılı bir kariyeri olmasına rağmen bu yazdıklarımı yaşayan kadınlar bile var maalesef. Aslında fark edilmesi gereken; kadının doğasının vermeye değil almaya programlı olduğu. :) Almak ve üretmek (yaratıcılık). Kadın, erkeği dengeler; erkek de kadını dengeler. Tabii yüzyıllardır kaybolan dengelerin mirası bugünkü durum. Ama şimdi dengelenme zamanı. Erkeğin yeri ayrı, kadının yeri ayrı. Herkes kendi yerini bildiğinde denge kurulur. Dengeyi sağlamak, var olduğunu ortaya koymak için sesini yükseltirsen, savaşırsan, direnirsen, eril enerjini yükseltirsin. Böylelikle dengeyi daha da bozarsın. Dengeyi bulmak için kendi değerinin farkında olmak, almayı kabul etmek, yaratıcılığını, duygularını pozitif yönde kullanmak, sevginin iyileştirici, çözücü ve birleştirici gücünü kullanmak gerekir. Bunun için de önce kendini görmek, kendini bilmek, kendi değerinin farkında olmak gerek... Almak için de önce kendini almaya layık görmek gerekir. :)
Her zaman ne derim? "Dışındaki problemi içinde çözersen dışarıda da çözülür." Dışındaki dişi-eril dengeyi kurmak için içindeki dengeyi bulmalısın. Bu yüzden her insanın içinde ikisi de vardır...
Sevgi ve sağlıkla ilerleyin...
Arzu Bıyıklıoğlu
NLP Uzmanı ve Yaşam Koçu