İyi insan olmak için, sevilmek için madalyanızın olması gerekir mi? “Nereden çıktı şimdi bu” demeyin! Çünkü buna benzer içsel durumları çoğu insan yaşıyor ve çocuklara hâlâ bu öğretiliyor. Sevilmek, değerli olmak, iyi insan olmak için sanki bir şeyler başarmak; bir madalya ya da madalya gibi somut bir şeyler kazanmak gerekiyormuş gibi kurallarımız var. Bu kurallar sadece düşünce kalıplarıdır. Bütün kuralları insanlar, toplumlar belirliyor. Ve koyduğu kurallara, şablonlara uyarak ya da uymayarak durum değerlendirmesi yapıyor.
Geçenlerde gösterimde olan “Oyunbozan Ralph” adlı çocuk filmini seyrettim. Daha doğrusu kızımı sinemaya götürmüşken ben de seyretmiş oldum. Film, bilgisayar oyunlarının hayatıyla ilgili... Oyunların içindeki karakterler sanki canlıymış gibi düşünülmüş. Yani gündüzleri oynamaları gereken rolleri oynuyor; akşam olup bilgisayarlar kapandığında tüm oyuncular kendi hayatlarını ama yine oyun karakterlerine uygun bir şekilde yaşıyorlar. Oyunbozan Ralph, çöplükte yalnız başına yaşayan, kaba saba, kötü bir adam. Rolü bir apartmana girip camı çerçeveyi indirip orada yaşayan insanları rahatsız etmek... Filmdeki gerçek kahraman: Tamirci Felix. Tamirci, hemen kapıyı pencereyi tamir ediyor; apartman sakinleri tarafından seviliyor, ödüllendiriliyor, oyunun sonunda da madalya alıyor.
Bir gece oyunbozan Ralph, çöplüğünden apartmanı seyrederken tamirci Felix’e gösterilen sevgi, ilgi, alakayı artık kendisinin de istediğini anlıyor. Çöplükte tek başına yaşamaktansa o da apartmanın çatı katında geceleri yapılan kutlamalara katılmak, onların arasında olmak istiyor. Bunun gerçekleşmesi için de bir madalya kazanması gerektiğine inanıyor. “Eğer bir madalya kazanırsam beni de severler, ben de onların yanında olurum” diye düşünüyor ve bir şekilde başka oyunların içine girerek madalya kazanıp oyun arkadaşlarına getirmek için yola çıkıyor. Tabii hikâye boyunca bir sürü olay ve değişik karakterler filmi besliyor. Bir gün madalyayı alıp apartmanın sevgi dolu çatı katına geldiğinde artık orada kimsenin olmadığını görüyor. Bu sefer, madalya var; ama insanlar yok... Çünkü madalyanın peşinden koşarken yaptığı hatalar yüzünden onlara da zarar vermişti.
Ralph, o an yaşadığı maceralardan, hatalarından aslında işin sırrının madalyada olmadığını anlıyor ve bu kez farklı bir şeyler yapmak üzere yola çıkıyor. Oyunbozan Ralph sonunda sevilmek, iyi insan olmak için madalyaya ihtiyacının olmadığını anlıyor. Tek ihtiyacının kendini sevmesi olduğunu fark ediyor. Çünkü kendini kabullenip sevdiğinde, kendine de başkalarına da daha iyi davranabileceğini anlıyor. Ve bunun geri dönüşümü olarak da sıcak dostluklar kurmayı başarabileceğini fark ediyor. Ve tabi ki MUTLU SON :)
Film tamamen hayatın içinden öğretiler veriyordu, farklı sonuç almak istiyorsan düşünce ve davranışlarını değiştirmelisin, yeniden birisini sevebilirsin gibi… :) Altı yaşındaki kızıma “bu film ne anlatıyor” diye sordum. Aynen şu cevabı verdi: “Sevilmek için madalyaya ihtiyaç yok, kendini sevmelisin”. Gülümsedim ve ona onu her haliyle, her şekilde; sadece var olduğu için sevdiğimi bir kez daha söyledim.
Biz filmden keyifli çıktık; hem eğlendik, hem duygusal anlar yaşadık, hem de güzel bir hayat öğretisini bir kez daha hatırladık. Ama filmden herkes aynı şekilde çıkmadı. Belki filmi izleyen başka birisinden yorum isteseniz “çok kötü, hiç vakit kaybetme” diyecektir. Bir önceki seanstan çıkan tanıdık birisiyle karşılaştım ve “nasıldı film” diye sordum. Pek memnuniyetsiz bir yüz ifadesiyle hani şu burun kıvırma dediğimiz hareketi yaptı.
Herkes kendi algı alanına göre film seyrediyor, kitap okuyor ve ona göre çok farklı yorumlar çıkıyor. Tıpkı her birimizin hayat hakkında farklı yorumlara sahip olmamız gibi… Bu yüzden de filmleri çevremdeki insanların yorumlarına göre değil ilgi alanlarıma göre seçmeyi tercih ediyorum. İyi ki bu filmi kızımla beraber seyretmişim. Güzel bir pazardı. Ve bu haftayı bir kez daha kendini sevme haftası ilan ediyorum… :)
Sevgiyle ve sağlıkla ilerleyin...
Arzu Bıyıklıoğlu
NLP Uzmanı ve Yaşam Koçu