Her gün biraz daha ölüyoruz yavaş yavaş. Bedenler yaşıyor içi boş kavanozlar gibi, bitkisel hayattan daha beter. Bitki hareket etmiyor ama hiç olmazsa bir duruşu, bir özü var kendini gerçekleştirdiği. Nefes almanın dışında rengiyle, kokusuyla, canlılığıyla, vitamini ya da fotosenteziyle bir katkı sağlıyor yaşama. Oysa insanlar ölüyor yavaş yavaş beyinleri uyuşarak televizyonların, sanal ortamların karşısında. Ölüyor insanlar hiçbir sorgulama yapmadan büyüklere anlatılan masallarda ninnilenerek. Ya da kendini tekrar eden düşünce kalıplarının içinde düşündüm sanarak, okumayarak, bir klasik müzik eseri dinlemeyerek. Ölüyor insanlar dedikodu çemberinde fırıldak gibi dönerek ya da en son model telefonu alma hayaliyle uykuya dalarak...
Dün bir arkadaşım şunu sordu: “Sen de çoğu insan gibi bu kadar çok şey bilmeden, farkında olmadan, cahilce yaşamak istemez miydin? Belki de onlar daha mutludur” “İstemezdim” dedim, çünkü onlar ölü şu anda sadece nefes alıyorlar, nefes bedeni canlı tutuyor ama akıllı, gönlü canlı tutamıyor. Sadece bedenleri ayakta tutmak için gelmemiş olmalıyız bu dünyaya. Ve eğer mutluluk olduğun yerde dönüp durup, karnını doyurup, uyuyup, üreyip, güzele “yaşasın” kötüye “kahrolsun” demekse ya da bana neye inanacağımı, ne yapacağımı söyleyen birilerinin olmasıysa mutlu olmak da istemem. Zaten mutluluk da bu değil, yaşamak da bu değil.
Ölüyor insanlar yavaş yavaş. Sınırlarda silahlarla bedenlere dönen namluları istemiyoruz, savaş olmasın diyoruz da sınırlar içinde okumadan, sorgulamadan, televizyon karşısında diziler ve magazin seyrederken uyuşa uyuşa ölüyor zihinler. Sanal âlemde sanal mutluluklarla yarışıp gülemeyen yürekleri gülücük emojileriyle örtmeye çalışırken ölüyor insanlar. Oysa kutsal görev alanı olan dünya vatanında uyumak için değil uyanmak için, akılları öldürmek için değil kullanmak için, nefes almak için değil birbirimize nefes olmak için buradayız... Ve bunu yapabildiğimiz kadar yaşıyoruz, bunu yapabildiğimiz kadar mutluyuz... Eğer yavaş yavaş ölenler daha mutluysa parmak kaldırsın ya da ölü taklidi yapanlar... :)
NLP Uzmanı & Yaşam Koçu
Arzu Bıyıklıoğlu
@arzu.biyiklioglu