Öfke dediğimiz duygu, sözlü veya fiziksel şiddetli bir tepki olarak açığa çıkar. Aslında bu, içimizdeki yüksek bir korkunun açığa çıkmasıdır. Kişiye göre değişen korku kaynakları vardır. Örneğin bir olayı veya bir kişiyi tehdit olarak algılamak, haksızlığa uğradığını düşünmek ya da farklılığı kötülük, yanlışlık olarak algılamak gibi. Daha derinlere indiğimizde bir yerde insanın yaşamda kalma mücadelesine kadar gider. Hatta bazen çarpıtılmış öfkeler de vardır, asıl öfkenin konusu o an olmakta olan değildir. Ama içe hapsedilmiş potansiyel olarak bekleyen bir öfke vardır ve incir çekirdeğini doldurmayacak bir olay yüzünden volkan patlaması gibi açığa çıkabilir. Trafikte yol vermeyen veya restoranda arka sandalyeyi yanlışlıkla iten birinde çarpıtılmış öfke patlayabilir.
Toplumsal açıdan bakacak olursak bir yandan çok duygusalız; bir yandan da duygularımızı nasıl yöneteceğimizi bilmiyoruz maalesef. Çok fazla “elâlem ne der”, “ayıp olmasın”, “erkek adam ağlamaz” gibi düşünce kalıplarının altında bastırılmış duygularımız, kendimiz olamamalarımız var. Ben bunların da çok etkili olduğunu düşünüyorum. Çünkü bastırılan duygular, yeteri kadar şiştiğinde bir gün patlayacaktır. Hiçbir şeyi saklayarak yok edemezsiniz ancak dönüştürebilirsiniz. Diğer bir sebep de hoşgörü yoksunluğumuz maalesef. Ya siyah ya beyaz, ya doğru ya yanlış, benim gibi düşünenler ya da benim gibi düşünmeyenler… Hoşgörü olmayınca ayrımcılık ve dolayısıyla önyargılar, bizi gitgide birbirimizden uzaklaştırıyor, çatışmaları artırıyor. Tabii ki eğitim seviyesi düşüklüğü, okurluk oranının çok düşük olması da önyargıları artırıyor. Eğitim seviyesi derken sadece akademik kariyerden bahsetmiyorum; öncelikle insanın kendini yetiştirmesinden bahsediyorum :) Oysa topraklarımızda nice Veliler, nice Nebiler yetişmiş tüm dünyaya seslenmiş Mevlanalar, Hacı Bektaşı Veliler, Yunuslar var :) Bizi hoşgörüye, vicdanın sesine, birliğe davet etmişler. Öfke ve buna benzeyen hem kendimize hem çevremize zarar veren duygu ve düşüncelerimizden arınmak için kendimizi, nefsimizi terbiye edebiliriz.
NLP de bize öfke ve duygu kontrolü, hoşgörüyü artırma, önyargıları azaltma konusunda yardımcı olan modern bir yöntemdir. NLP’nin temeli bize öncelikle insanların her birinin farklı algı sistemlerinin olduğunu, algılamanın ve dışa geri vurumun nasıl olduğunu hepsinden de önemlisi insan düşünce, duygu ve davranışlarının farlılıklarının her insanın içdünyası için kendi doğrusu olduğunu anlatır. Sırf bunu anlamak bile yargılarımızdan uzaklaşıp daha hoşgörülü olmamıza yardımcı olur. Diğer bir faydası da içimizdeki duygularımızla tanışmamızı ve onları nasıl dönüştürebileceğimizin yolunu bize buldurtmasıdır. Herkesin kendisi için en iyi ve en doğru yöntemi bulmasını sağlar. En sihirli yanı da budur JKimseye sen böyle yap demez; kişinin kendisinin “doktoru” olmasını sağlar. Başlangıca dönerek sorunun cevabını bir cümleye indirgersek: “Herkes kendiyle uğraşıp, kendini tanıyıp-geliştirmeye yönelirse başkalarıyla da derdi olmaz”. Bu noktada da NLP yardımcı bir kaynaktır.
Peki, öfke insanın hayatını ne yönde etkiler sorusuna da kısaca bir cevap verelim. Kısaca diyorum ama cevabımın kısa olup olmayacağından emin değilim JKalemden ne çıkarsa artık JBir insan çok fazla öfke halleri içine giriyorsa en başta kendine hem psikolojik hem de fiziksel olarak zarar veriyordur. Her duygu bedenimize bir hormon salar ve bu hormonlar bizim için ilaç da olabilir zehir de. Sık sık öfkelenen insanlar, sıklıkla stres altında olurlar; bu da bedenlerinde sürekli bir alarm çağrısı yapar. Bağışıklık sistemlerinin çökmesine kadar gidebilir. Etraflarındaki insanlara zarar verebilirler, ilişkileri bitebilir, evlilikleri yıkılabilir. İşlerini kaybedebilirler, giderek artan bir mutsuzluk dünyası yaratırlar kendileri ve çevreleri için. Hatta ileri seviyede çok ciddi fiziksel zararlar bile verebilirler. Ki bunların bazılarının hiçbir şekilde geri dönüşü olmaz. Çevrelerindeki insanların kendilerinden uzaklaşmasına sebep olurlar, yanında mecburen kalanlar da sevgiden değil korkudan kalıyorlardır. Ki bu insan için aslında çok acı bir şeydir.
Tabii burada dikkat edilmesi gereken en önemli ve öncelikli konu, öfkeyi başkalarının ya da olayların yaratmadığının farkında olmaktır. Genelde her öfkeli insan karşı tarafı suçlar “sen beni kızdırıyorsun, sen beni öfkelendiriyorsun” bahanesine tutunur. Oysa bu bir yanılgıdır. Öfke içimizde mevcuttur; kişi veya olaylar onu tetikler. Düşünce ve bakış açılarımızı değiştirebilirsek kişilere ve olaylara yüklediğimiz anlamlar da değişir. Anlam değişince duygularımız da değişir, böylelikle duygularımızı kontrol etmeye ve derecelerini daha zararsız boyuta yani insani boyuta çekebiliriz. Bu da hepimizin gelişim alanıdır. Hepimiz duygusal yanı olan varlıklarız, duygularımız bize bizi anlatır, sorun duyguların esiri olup yüksek dozda yaşayarak duyguların peşinden sürüklenmektir. Çözüm de öfkenin sebebini dışarıda değil içimizde arayıp bulmak ve dönüştürebilmektir. Hacı Bektaş Veli ne demiş: “Ne arasan ara kendinde ara”. İşte biz de daha kaliteli bir yaşam istiyorsak öfkemizin sebebini de çözümünü de kendimizde arayıp bulabiliriz.
NOT: Cevap sanırım kısa olmadı :) Umarım bu duruma öfkelenen biri yoktur :) Hoşgörülü ve sevgi dolu olduğumuz bir hafta olsun güzel insan :)
Sevgi ve sağlıkla ilerleyin…
Arzu Bıyıklıoğlu
NLP Uzmanı ve Yaşam Koçu