Hepimiz bir zamanlar bebektik; annemize, babamıza bağımlı, hiçbir işini kendi halledemeyen ama sevimli mi sevimli, küçük canlılardık. Etrafımızdaki insanların yürüdüğünü görüp sadece onları modelleyerek yürümeye çalıştık. Biliyor musunuz, bir bebek yürümeye başlamadan önce yaklaşık iki bin kez düşermiş. Hiç aklımıza vazgeçmek gelmemiştir değil mi? Her seferinde gülerek, heyecanla bir daha, bir daha denemişizdir. Ve sonunda yürümeyi başardık değil mi? Oysa şimdi birkaç denemede bıraktığımız, vazgeçtiğimiz kim bilir ne kadar çok şey var… :) Hatta belki denemeden bile vazgeçtiğiniz şeyler olmuştur. Bir gün ondan vazgeçersiniz, bir gün şundan; bir gün gelir bir de bakmışsınız ki kendinizden vazgeçivermişsiniz.
Danışanlarıma çalışmaya başlamadan önce sorduğum sorulardan birisidir “hayatınızda nelerden vazgeçtiniz” sorusu... Çoğu zaman “kendimden” cevabı gelir. Ve kişi kendiyle o an küçük veya büyük bir yüzleşme yaşar. Acı bir duygu kaplar içini. Sonra sorarım: “Nasıl vazgeçtin kendinden?” Anlatırlar, “Annem için, babam için, çocuğum ya da eşim için...'' diye başlayan cümlelerle. Ama hiçbir anlatım “iyi ki kendimden vazgeçmişim” diye bitmez. Çünkü genelde kişi hem karşı tarafı hem de kendini tam anlamıyla memnun edememiştir.
Bir insan nasıl olur da kendinden vazgeçerken dimdik ayakta durup başkasına yardım edebilir; nasıl olur da çocuğuna iyi bir model olabilir, nasıl olur da kendinden daha fazla başkasına yardımcı olabilir? Birine yardım etmek için kendimizi feda etmeye gerek var mı? “Evet, var” diyorsanız da haklısınız; çünkü buna inanıyor olmanız size bu durumu yaşatıyordur ve yaşatacaktır. Zaten hep inançlarımızı doğrulamakla meşgulüz. Eğer balık tutmayı öğretmeyip sürekli balık verirsek hem kendimizden vazgeçeriz hem de karşı tarafı tembelliğe alıştırır, kendimize bağımlı kılarız. Oysa balık tutmayı öğretirsek bir süre sonra biz kendi balıklarımızı istediğimiz yerde, istediğimiz şekilde tutarken; o kişi de kendi hayatının sorumluluğunu alabilir. Bir gün belki de canınız balık tutmak istemez, başka bir yerde, başka bir şey yapmak istersiniz. İşte o zaman gözünüz de arkada kalmaz… :)
Diğer bir vazgeçme durumu da istediğimiz işlere başlayıp birkaç denemeden sonra vazgeçmemizidir. İşte o zaman bebeklik halinize geri dönün derim. Bazen kırk kere aynı kapıyı çalmak, bazen de kırk faklı kapı çalmak gerekebilir. Bunu da sezgilerinizle anlayabilirsiniz. Zihninizin karmaşık konuşmalarını susturup içinizi dinlediğinizde içinizdeki bilgelik size cevabı verecektir. Aynı kapıya devam mı, yoksa farklı kapıya mı gitmeli?
Hiç kimse başarıyı bir kerede elde etmemiştir. Zaten başarı dediğimiz şey, bir kerede kolaylıkla olsaydı o başarı değil normal, sıradan bir aktivite olurdu. Gerçekten elde etmek istediğiniz, değiştirmek istediğiniz bir şeyler varsa devam, devam, devam...
Arzu Bıyıklıoğlu
NLP Uzmanı ve Yaşam Koçu