Bilirsiniz köpekbalıkları küçük avlarını çok kolay yutuverirler. Hiç sorgusuz sualsiz yemine kitlenir, ağzını açar ve yer. İçinde o balığı yiyip yiyemiyeceği ile ilgili bir şüphe yoktur.
Bir gün bu köpekbalığını büyük bir havuza koyarlar. Havuzun içine de kolay yenebilecek küçük bir balığı yem olarak bırakırlar.
Aç olan köpek balığı, havuzun diğer ucunda bulunan yemine doğru emin yüzgeçlerle hızla yüzmeye başlar. Ancak hesap edemediği bir şeyle karşılaşır. Tam yemine yaklaştığı sırada kafası görünmez bir duvara çarpmıştır sanki. BAM ! ya da GÜM !..
Evet köpekbalığı bilimadamları tarafından bir deneye tabi tutulmıştur. '' Acaba bir köpekbalığına yemini artık kolaylıkla yiyemiyeceğini öğretebilir miyiz? Ona bir çaresizlik öğretebilir miyiz? Ona vazgeçmeyi öğretebilir miyiz? deneyini deneyimlemektedir köpekbalığı.
Evet, bizim bu köpekbalığı kafasını bir yere çarpmıştır, canı yanmıştır ve yemine ulaşamamıştır. Olanlara bir anlam veremeyen köpekbalığı tekrar bildiği gibi yine aynı hızla ve eminlik duygusuyla yemine doğru harekete geçmiştir. Sonuç GÜM !yine başarısızlık. Şaşkın köpekbalığı şansını bir daha denemek ister ve bir daha ....ancak bir zaman sonra yorgun ve çaresiz düşen köpekbalığımız vazgeçer, ne zaman bir balık yemek istese kafasını görünmez bir şeye çarpacağını öğrenmiştir artık.
Bir gün bilimadamları havuza koydukları cam paravnı kaldırırlar. Fakat bizim köpekbalığı aç olmasına rağmen hiç yeni bir denem yapmaz. Çünkü depresif bir hal içindedir, başarısız olmuştur ve hala aynı engelin havuzun içinde olduğuna inanmaktadır. Oysa engel sadece onun kafasının içindedir. Bu arada küçük balık krallığını ilan etmiş havuzun içinde cirit atmaktadır. O da köpekbalığının onu yiyemiyeceğini, zararsız olduğunu öğrenmiştir. Zavallı köpekbalığı küçükbalığı yemeye kalkışsa kafasını sert bir şekilde, görünmez bir şeye çarpacağından o kadar emindir ki, burnunun dibine kadar girip efelenen küçükbalığa dönüp bakmaz bile.
Aynı bizim gibiler değil mi? Biz de üç-dört kere ( hatta bazen ilkinde) kafayı bir yere tosladığımızda, hemen vazgeçebiliriz. '' Aaaaaaaaaa ben bunu yapamıyorum, hep böyle oluyor işte..............'' gibi inançlara sarılır, çaresizliği öğreniveririz. O engelin kalkabileceğini veya camparavanın üstünden atlayabilmeyi düşünmeyiz.
Şöyle bir hayatınızdaki öğrenilmiş çaresizliklerinizi düşünün. Tekrar bakın bakalım gerçekten cam paravanlar hala duruyor mu, ya da cam paravanların üstünden atlasanız ne olur?
Bu güzel deney hikayesine ben farklı bir pencereden daha bakıyorum. İlişkilerimizde memnun olmadığımız bir şey varsa. Karşı tarafın değişmesini beklemek çok anlamsız oluyor. Kişi kendi davranışını değiştirerek karşı tarafında tepkisini de değiştirebilir ya da kendisinden uzaklaştırabilir.. Böyle bir durumda cam paravanı kullanabilir ve sabırla karşı tarafın camımıza çarpa çarpa fikrini veya davranışını değiştirmesini sağlayabiliriz.
Mesela insanlar sizi ne zaman arasalar bulabileceklerine, her işlerine koşturabileceklerine, hiç bir şeye hayır diyemeyeceğinize çok eminseler, size ona göre davranırlar. Eğer siz bu durumdan rahatsızsanız onlar köpekbalığı durumunda, siz de küçük balık durumundasınız. Durumu lehinize çevirmek için bir cam paravana ihtiyacınız var. Onlar size kolaylıkla ulaşamadığında, ya da siz onların gereksiz isteklerine hayır dediğiniz her saferinde cam paravanınızı kullanmaış olursunuz. İstikrarlı bir şekilde cam paravanınızı kullandığınızda karşı taraf 3-5 veya 10 denemesinden sonra sizin değiştiğinizi anlayacak ve vazgeçecektir.
Bugün hangi konuda cam paravan kullanmaya ihtiyacınız var ise farkedin ve nasıl bir cam kullanacağınızı seçin. Eğer daha çok depresif köpekbalığı kıvamındaysanız artık cam paravanın havuzda olmadığını farkedin...
Sevgi ve sağlıkla ilerleyin.....
NLP Uzmanı ve Yaşam Koçu
Arzu Bıyıklıoğlu