Kişilerin kendi bilinçaltı olduğu gibi toplumların da ortak bilinçaltı vardır. Bunlar, miras gibi zihinden zihine aktarılır. Bir çocuk doğar ve kendi ailesi, çevresi dolayısıyla toplumun değerlerini, inançlarını sorgusuz sualsiz almaya başlar. Bu kabuller %100 olmasa da Türkiye gibi ezberci bir eğitim sisteminin olduğu ülkelerde oran çok yüksektir. Hayatı olumsuz etkileyen, hem kişinin kendisini hem de başka canlıların canını yakan bu bilinçaltı kayıtlarına bilinçaltı kirliliği diyoruz. Maalesef kanayan yara olarak adlandırdığımız bilinçaltı kirliliklerinin başında kadına şiddet geliyor. Fiziksel, psikolojik şiddet ve taciz... Çok acıdır ki kolayca kadın cinayetlerine kadar uzanabiliyor bu şiddet. Toplumumuzun pek çok yerinde, daha çok küçük yaşlarda erkek çocuklarının kadına karşı bakış açısı çok dar ve aşağılayıcı bir pencereden veriliyor. Sonuçlar ortada; her gün binlerce kadın tacize uğruyor, her gün bir kadın cinayeti işleniyor. Medyada kınamalar ''insan değil hayvan'' ya da ''hayvanca yapılan katliam'' denildiğinde hayvana da hakaret edildiğini düşünüyorum. Bir hayvanın yapmayacağı şeyler bunar. Dünyada insanların kaçı hayvanlar tarafından öldürülmüş ya da tecavüze uğramıştır? İnsanın en büyük düşmanı insandır, cinayetler de insan tarafından gerçekleştirilmiştir. Bu yüzden hayvanca kelimesinin kullanılması hayvanlara büyük haksızlık olur. Aslında ülkemizin hayvanlar konusunda da yeteri kadar duyarlı olmamasının sebebini, yani bilinçaltı kirliliğini burada da görüyoruz. İnsanın yaptığı kötülüğü hayvana mal ederek.
Tekrar erkek bilinçaltına dönecek olursak gerçekten de kadınlarla ilgili bakış açısının değiştirilmesine çok ihtiyaç var. Yoksa bir gün gelecek kadınlar erkeklere düşman olacak, erkeklerde zaten hazır bir potansiyel var. Ülke ülke bölünürken dünya, bir de kadın erkek diye bölünmeler başlayacak. Ve böyle bir durumda dengeler iyice bozulur. Şu an dünyanın en büyük ihtiyacı, her alanda denge ve birlik.
Sosyal medyada bir video seyrettim. İtalya'da 9-12 yaş arası erkek çocuklarıyla bir röportaj yapıyorlar, sonra da bir deney. Karşılarına 11 yaşlarında bir kız çıkarıyorlar. Önce onu nasıl bulduklarını, neyini beğendiklerini soruyorlar. Hepsi elini, gözünü, gülüşünü... gibi şeyler söylüyor. Sonra kıza dokunmasını istiyorlar. Çocuklar nazikçe kızın montuna, eline, yanağına dokunuyor ve utanarak gülümsüyor. Sonra da kızı güldürecek komik yüz yapmalarını istiyorlar. Çocuklar komiklik yapıyor, eğleniyorlar. Ve son olarak da şimdi ''kıza vur'' diyorlar. Çocukların suratlarındaki şaşkınlığı görmelisiniz. Kulaklarına inanamıyorlar; kimisi donup kalıyor kimisi “hayır, hayır” diyerek geri adım atıyor. Neden diye sorduklarında çocuklardan gelen cevaplar. ''şiddete karşıyım, kadınlara el kalkmaz, kadınlar korunur, kadınlar narindir '' gibi cevaplar geliyor ve hepsi beden olarak kendilerini kızdan geri çekip uzaklaştırıyorlar. Bizde durum nasıl oluyor? Ankete, deneye bile gerek yok; durum ortada. Sevgisini, aşkını anlatmak isteyen çocuk ya da yetişkin şiddetle aşkını anlatabiliyor. Bu, çok normalmiş gibi de savunuluyor. Hele bir de söz konusu kızgınlık, öfke, cinsel dürtüler söz konusu olduğunda şiddetin derecesi gördüğümüz gibi öldürmeye kadar gidebiliyor. Çocukluktan beri zihinlere kazınan şu sözlerle büyütülmenin bir payı yok mu sizce? Bence çok büyük bir pay var...
- “Karı gibi gülme!”
- “Saçı uzun, aklı kısa…”
- “Eksik etek”
- “Kaşık düşmanı”
- “Eli işte, gözü oynaşta.”
- “Elinin hamuruyla erkek işine karışma!”
- “Kızını dövmeyen dizini döver.”
- “Kızı başıboş bırakırsan ya davulcuya ya zurnacıya gider.”
- “Karı gibi dedikodu yapma!”
- “Karı dırdırı”
- “Karı gibi ağlama”
- “Karı gibi kıvırma”
- “Dişi köpek kuyruk sallarsa...”
Daha yazmaya ne kalemimin ucunun ne de benim kalbimin izin verdiği nice kadını aşağılayıcı sözlerle büyüdü bu yetişkinler. Ve büyümekte olanlar var. Aynı sözleri kız çocukları da duyuyor ve kendilerini aşağıda ve kötü hissediyorlar, kendilerinden korkuyorlar.
Bilinçaltını temizlemenin, kadının ve erkeğin yerini, ahlaklı insan modeline taşımanın vakti geldi. Çanlar bunun için çalıyor. En büyük iş burada erkeklere düşüyor. Kadınlara saygı duyan, kadınları insan olarak gören, kadınlara değer veren erkeler de var memleketimizde. İşte şimdi en çok seslerini çıkarmaları gerekenler onlar. En az kadınlar kadar onlar öne çıkmalı ki diğer erkeklerin kirli davranış kalıpları kırılsın. “NE OLUYOR YA... ERKEK OLMAK BÖYLE BİRŞEYMİŞ” diyebilsinler. Kadınların söylediklerinden değil asıl adam gibi olan hemcinslerinin söylediklerinden, yaptıklarından etkilensinler. Şimdi sahne adam gibi erkeklerin…
Özgecan kızımızın ailesinin ve tüm kadın severlerin başı sağ olsun...
Arzu Bıyıklıoğlu
NLP Uzmanı ve Yaşam Koçu