Bir bilmece sorsam size, “insana konunun öznesiyken keyif; konunun nesnesiyken ıstırap veren şey nedir?” diye yukarıdaki başlıktan sonra hemen dedikodu cevabını verirsiniz. Peki, yazının başlığı olmasaydı cevabı hemen bulabilir miydiniz? Bugün birkaç arkadaşınıza sorarak deneyebilirsiniz :)
Farkında olarak ya da olmayarak sık yapılan insan iletişim şekillerinden biridir dedikodu. İletişim şekli diyorum çünkü dedikodu yapmak için en az üç kişiye ihtiyaç vardır. İki özne bir araya gelir, birbirine bağlanır ve üçüncü özneyi konunun nesnesi yapar, bu durumda üçüncü kişi sanal olarak ortamda varlığını sürdürür :) Konu içeriği, sanal olarak o anda bulunan kişinin alehinde doğru veya yanlış konuşmalardır. Dedikodunun ne olduğunu hepimiz çok iyi biliyoruz da acaba bu dedikodunun yan etkilerinin farkında mıyız? Ahlaki ve dini boyuttan baktığımızda ne olursa olsun başkaları hakkında arkadan konuşup çekiştirmek, gıybet yapmak iyi bir davranış değildir. Ama yine de yapılıyor; çünkü öncelikle dedikodu yapan, kendisine de zarar verdiğinin farkında değildir. İkincisi, ahlaki veya dini boyutta kabul görmeyen bu durumu kendisinin yaptığının farkında değildir ya da kendi yaptığının dedikodu olmadığını iddia eder, “gelsin ben onun yüzüne de söylerim” gibi savunmalar üretir…
Acaba dedikodu yapmanın başka ne gibi yan etkileri olabilir…
Mesela:
- İzinsiz olarak başkasının düşünce boyutunda enerji alanına girmiş olursunuz ve o istemediğiniz ya da sevmediğiniz kişiyle bağlarınızı pekiştirirsiniz.
- Sevmediğiniz kişi ya durumları hayatınıza davet edersiniz.
- Dedikodu konusu kuvvetli bir yargıdır, yargıladığınız şeyi deneyimlemek üzere hayatınıza davet edersiniz.
- Dedikodu yaparken hissettiğiniz tüm olumsuz duyguları bedeninize akıtırsınız.
- Dedikodu yaptıkça bilinçaltında sizin de dedikodunuz yapılacağı inancı yerleşir ve başkalarının da sizin hakkınızda dedikodu yapmasından korkar, sürekli bir endişe duyarsınız.
- Derinlerde bir yerde ahlaki ya da dini olarak yanlış bir davranışı yapmanın içsel çelişkisini yaşar, huzursuz olursunuz…
Anlaşılıyor ki ne yaparsak yapalım kendimize yapıyoruz. Ama kendimize iyi mi kötü yapıyoruz farkında değiliz. Sonra “hayat niye böyle, neden başıma kötü şeyler geliyor” diye hayatı ya da başkalarını suçluyoruz. Tek çözümümüz REFLEKSİYON! Yani zihnimizi kendi üzerine döndürüp sahip olduğumuz bilgiler, düşünceler hakkında muhakeme yapmak. Ne düşündüğümüze, ne söylediğimize, ne yaptığımıza dikkat edelim :) Ki kendi çözümlerimizi üretebilelim.
Bugünün yazısını da Şems-i Tebriz’in sözüyle bitirelim:
“Sözü süz de söyle, gönlü bulandırmasın. Sözü diz de söyle, kulağa inci diye takılsın. Sözü yüze söyle, gıybet olup utandırmasın.”
Bir başka yazıda görüşmek üzere, sevgi ve sağlıkla ilerleyin…
Arzu Bıyıklıoğlu
NLP Uzmanı ve Yaşam Koçu