Sokrat'a öğrencilerinden biri gelip sormuş '' ben ne zaman bilge bir kişi olurum?'' diye. Sokrat öğrencisini kolundan tutup ''gel şöyle yürüyelim'' deyip yanına almış ve karşıdaki göle doğru yürümüşler. Göle yaklaştıklarında yürümeye devam etmişler. Bel hizasına kadar suya girmişler, öğrenci bir anlam verememiş öylece ne olacağını merakla beklerken Sokrat adamı kafasından tutup suyun içine sokmuş. Ne olduğunu anlayamayan öğrenci nefessiz kalmaya başladığında çırpınmaya başlamış ama Sokrat devam etmiş onu suyun altında tutumaya. Son çırpınışlarını yaparken öğrenci, Sokrat çekip çıkarmış kafasını. Adam soluk soluğa nefes almak için çabalarken Sokrat ona şöyle sormuş. '' Suyun altındaykan en çok neyi arzuladın?'' öğrenci '' tabiiki nefes almayı'' demiş. Sokrat devam etmiş '' işte bilge olmayı da suyun içinde nefes almayı arzuladığın kadar arzuladığın zaman bilgeliğe ulaşacaksın'' demiş.
İşte hayatın kendisi de böyle bir şey, kaliteli tatminkar bir hayat yaşamak için arzuyla bağlamalı hayata. Arzulamak düşünmenin, istemenin çok daha ötesinde bir şeydir. Arzulamak düşüncelerin önce beyinden, sonra kalpten geçerek tüm hücreler tarafından evrene yayılması demektir. İşte tam da o anda istediğiniz yönde hayatla bağlantı halinde olursunuz. Mutlaka geçmişte bununla ilgili yaşadığınız gerçek hikayeleriniz vardır. Bazı hayal ve istekleriniz gerçekleşirken bazılarının gerçekleşmeme sebebi budur. Aradaki arzu farkıdır.
Geçenlerde Erzurum'dan bir danışanımla internet üzerinden bağlantı kurup seans yapmıştık . Bana şöyle dedi '' Arzu hanım ben evlenmeyi çok arzuluyorum ama olmuyor'' sesinin tonundaki ve yüzündeki umutsuzluğu farkedebilmiştim. Eğer evlenmeyi gerçekten arzuluyor olsaydı bunu bana sadece kelimelerle değil, tüm bedeniyle, tüm varlığıyla söylüyor olacaktı. Şu an sadece istiyor ve istediğinin olmamasıyla ilgili endişheleri vardı.Hatta keşke evlenbilsem diyordu aslında ama farkında değildi. Daha sonraki çalışmalarımızda bunu kendisi de farketti. Endişheler, korkular suya düştüğünde yüreğimizde nasıl olacağını bile sorgulamadan oluşan bir emin olma duygusuyla beraber gelir arzular. O da deneyimleyerek anlamıştı bu farkı. Şimdi evlenmeyi gerçekten arzuluyor. Ve bu arzu artık onun hayatını kontrol etmeye yönlendirmeye başladı.
Her şeyden önce hayatta kalmaya karşı büyük bir arzu duymalıyız. Ulu bir çınar ağacının dünyaya kök saldığı gibi bağlanmalıyız yaşama. Onun kökleri nasıl sım sıkı tutunuyorsa toprağa, onun dalları nasıl uzanıyorsa havaya, güneşe, onun yaprakları nasıl avuç açıyorsa yağmura işte biz de öyle bağlanmalıyız hayata arzu ve coşkuyla. İşte o zaman hayat karşımızda değil yanımızda olacaktır. İsteklerimizi yarım ağız sadece kelimelerle değil, tüm kalbimizle, tüm hücrelerimizle haykırmalıyız evrene. İşte o zaman gerçekleşir tüm hayallerimiz.
Hergün güne hazırlanırken, şu soruyu sorun kendinize '' Arzuyla bağlı mıyım bugün hayata'' ve kocaman bir '' EVET'' diyerek bağırın. Sonra '' gülümse hayata, gülümse kendine''.