Arzu'nun Felsefe günlüğü (1)

Kendi kendime konuşurken yine parmaklarım kaşındı, kendimi bilgisayarın başında buldum. “Yazmayıp da ne yapacaksın Arzu?” diyen o iç sesi hep dinledim. İyi ki dinlemişim, şimdi bana kafandan geçenleri anlat desen şu an yazdığım gibi rahat anlatamam. Çünkü düşündüklerim ağzımdan değil parmaklarımdan çıkmak istiyor. Mesela filozoflarla devir devir geziyorum, sohbet ediyorum. Şimdi, ben bunu kime anlatayım, kim dinlemek ister beni ya da dinlese anlar mı? Zaten anlatmak isteyen bir Arzu da yok içimde, yazmak isteyen bir Arzu var. Hani şu bazılarımızın çocukluğunda tuttuğu günlük gibi. Sevgili günlük… diye başlayan cümlelerle :) çok komik ve çocukça mı geldi? Olabilir ama günlük tutanlar bilir, biz o günlüğe güvenirdik, o bizim sırdaşımızdı, yoldaşımızdı. Bizi hiç yargılamaz, bize hiç kızmazdı, bizi olduğumuz gibi kabul eder, asla yarı yolda bırakmazdı. Yazdıktan sonra bizi rahatlatması ve aradığımız cevapları kulağımıza fısıldarcasına aklımıza getirivermesi gibi sihirli bir yanı vardı günlüğün. Ah be günlük, ne özlemişim seni! :) Yazsam yine dinler misin beni, kabul eder misin her dediğimi? Fakat konumuz bu sefer biraz değişik, konumuz felsefe. Bu sefer benim anılarımı ya da özelimi değil filozofları dinleyeceksin. Tabii ki ben de yorumlar yapacağım, duygularımı aktarıp felsefe aşkımı anlatacağım sana o ayrı. :) Olur mu? Anlaştık mı? Bakarsın sen de merak salarsın felsefeye, filozof olacak halimiz yok elbette insanı, evreni, Tanrı’yı biraz daha yakından tanırız birlikte. Bildiklerimizi unutur, bilmediklerimizi hatırlarız, biraz düşünür, biraz düşer ağlarız, bakış açımızı genişletir, aklımızı kullanırız, belki biraz daha insan oluruz… Ne dersin, anlaştık mı?

Haberin Devamı

Biliyorum bu soruların hepsi formalite icabı… :) Senin insan gibi seçim özgürlüğün yok ki bana bir cevap verebilesin. Şu an seni ben yaratıyorum, istediğim gibi şekillendiriyorum. Oysa biz insanlar öyle miyiz? Bizim seçme özgürlüğümüz var; ama çoğumuz yokmuş gibi yaşıyoruz. Toplum içinde herkes olarak eriyor, sürüye karışarak var olmaya çalışıyoruz. Çünkü özgürlük, seçimi; seçim de sorumluluğu doğuruyor. Ve sorumluluğu alabilmek de yürek ister sevgili günlük. :) Rahatsın yani, seni ben istediğim gibi yönetebileceğim. Ama isteğim, sadece senin beni eski günlerdeki gibi yargısızca yani hoşgörüyle, sevgiyle dinlemen ve aramızda yine kuracağımız o sihirli bağla ihtiyacım olan bilgilerin üst bilinçten bana akmasına vesile olman.

Haberin Devamı

Hatırlıyor musun 1987’de lise son sınıfta edebiyat bölümüne geçtiğimde ilk kez aldığım felsefe dersi konusunda ne kadar da heyecanlanmıştım. Arkasından üniversitede felsefe bölümüne gitmeye karar vermiştim. Herkes bana deli muamelesi yapmıştı. Felsefe dedim, aç kalırsın dediler, psikoloji dedim hem aç hem deli doktoru dediler… Eee ne oldu? 18 yaşında yapamadıklarımı 38 yaşında yapmaya başladım. Şimdi 46 yaşındayım, hayatımın her alanında felsefe, psikoloji, sosyoloji var… Onların tabiriyle olduk mu tam deli! :) 2009’da KOÇLUK ile tanıştığım zaman, içimde bir kapak açıldı ve sanki ruhuma ait ne varsa aktive olmaya başladı. O zamana kadar sanki son kullanma tarihi yaklaşan bir şampanyaydım ve biri geldi (bu gelen koçluk :)) şişeyi salladı salladı (bu kısmı hem eğlenceli hem karın ağrısı yapıyor) ve şişenin içindeki tüm potansiyel, köpük köpük evrene saçıldı. Sanki şişenin içine beş şişe daha gizlenmişti ve hâlâ yeni köpükler çıkmaya devam ediyor. Yani sevgili günlük anlayacağın şu ki: “İnsan öyle derin ve bereketli bir kaynak ki sarsıldığı sürece (farkındalık anlamında) potansiyel kendini yeniliyor.

Haberin Devamı

Kendimle ilgili yazmayacağım demiştim ama şimdi bu sözümü geri alıyorum izninle sevgili günlük. Kural koymuyorum, Allah ne verdiyse, o an ne aktıysa aklımdan onu yazacağım. Ana konumuz felsefe, felsefe de insansız yapılamayacağına göre ben de akışta ara sıra filozofların arasında dolaşacağım. :) Bilgin olsun…

Arzu Bıyıklıoğlu

NLP Uzmanı & Profesyonel Koç

www.arzubiyiklioglu.com

instagram.com/arzu.biyiklioglu/

facebook.com/arzubiyikliogluofficial/