Gerçek adını hatırlamıyor bile. Müşterileri onu Gino olarak tanıyor. Mastırlı Türk ekonomist Amerikan rüyasının peşinde koşarken, mutsuz kadınların rüyalarına malzeme oldu
      Fırsatlar ve düşler ülkesi Amerika’ ne şaşalı büyük bir sıfat. ‘Fırsatlar’ı tartışalım ama ‘düşler ülkesi’ kısmı çok satan bir aşk romanının adını çağrıştırıyor bana: Amerikan Rüyası. Bu rüyaya yatıp kalkan milyonların içinde Türkler de var elbette. Fırsatları değerlendirerek önemli mevkilerde başarıya ulaşan Türkler’in yanı sıra, Amerika’da yaşamak uğruna “ne iş olsa yapan" Türkler de var ‘fırsatlar ülkesi’nde. Türk adını unutmuş olan Gino gibi. Gino, ‘Amerikan rüyasını’, yüksek lisanslı bir ekonomist olarak gerçekleştirmek isterken, bir sabah bir jigolo olarak uyanmış... Uyanış o uyanış; 15 yıldır hayatını, uluslararası bir ajansa bağlı, profesyonel bir jigolo olarak sürdürüyor. Aman ailesi bilmesin! Ailesi, onu borsacı sanıyor - Unutmadan: Türk müşterileri de onu, İtalyan olarak tanıyor.
     Â
Sermayem erkekliğim      Hiçbir jigoloyla tanışmamıştım, üstelik 15 yıldır Toronto, Londra, New York, Miami’de büyük bir ajansa bağlı olarak çalışan profesyonel bir jigolo. İşte karşımda duruyor: Gözleri, otomatik bir çapkın bakışa ayarlı. Sesi sarmaşık. Elleri dokunmatik. Parfümü ağır. Gömleği, bir müşterisinin hediyesi; alacalı bulacalı ipek bir Versace: “Havada 600 doları varömış. Onu dinledikçe inanamıyorum, şaka gibi: Kolej mezunu, ardından A.Ü. İktisat Fakültesi’ni bitirmiş. Bir süre Kayserispor’da futbol oynadıktan sonra, ekonomi üzerine yüksek lisans yapmak amacıyla Amerika’ya gelmiş. Çünkü ailesi, futbolcu olmasını istememiş. Mastırı yapmış yapmasına da sıra mastırlı bir ekonomist olarak iş bulmaya geldiğinde Amerikan rüyası kâbusa dönüşmüş. Beş parasız, çaresiz bir akşamüstü, ‘komşu’ ona elindeki sermayeyi hatırlatmış:
      “Beni mesleğe Yunanlı bir arkadaşım soktu. 26 yaşındaydım. ‘Oğlum, salak gibi iş arıyorsun, bulsan; kazanacağın kaç
dolar. Yakışıklısın, gel seni dünyanın en zevkli en kazançlı işine sokayım’ dedi. Biz de ‘yakışıklılığı’ sermaye yaptık, çaldık ajansın kapısını. Sınavları başarıyla geçtim."
     Â
Bildiğiniz sorular mı çıktı sınavda?
      Bana da komik gelmişti; ama onlar çok ciddiydi. Basbayağı bir jüri gibi masanın etrafına dizilmişler. Tuhaftır, o an babam geldi aklıma. Vazgeçiyordum ama soyunduk işte, anadan doğma geçtik jürinin önünden. Allahtan top koşturmuştum da kondisyon sağlamdı, kazandık. Öyle kazanmak da kolay iş değil, aslan gibi delikanlı uzuvdan kaybediyor.
      Kazandığınız an, ekonomist Türk öldü, İtalyan jigolo Gino doğdu. Bedeninizi yeni bir hayata kolaylıkla adapte edebilmenizi anlayabiliyorum da... ya ruhunuz?
      Kadınlar ruhun ilacıdır. Ama açık olayım, önceleri yıprattı. Sonra lüks, sefa, kadınlar alışkanlık yapıyor insana. İşte 15 senedir bırakamadım, sözde bırakacaktık, zaten ben bıraksam kadınlar bırakmaz. Ajansta yerim özeldir, en kaliteli müşteri benimdir. Ekonomistliği kıvıramadıysak da bu konuda ünlü üç kişiden biriyimdir. Ve bu üç kişiden biri olmak için erkeklik gücü ve fizik de yeterli değil. Beyefendilik, kültür, güvenirlilik, aile terbiyesi de şart. En önemlisi kadının ruhundan anlayacaksın, bir arayan müdavimin olacak.
      Aile terbiyesini de jüri mi test ediyor; sahi işe alınırken ne gibi evraklar istiyorlar?
      Gülmeyin, istiyorlar, sahi. Polisiye olaya karışmayacaksın, sağlık problemin, hastalığın olmayacak. Sizi tanımak için uzun dialoglar yapıyorlar, fizik sınavların yanı sıra. Bu kadarla da kalmıyor, ajansa alındıktan sonra da, ajanlarla kontrol ediyorlar sizi.
      CIA gibi ajans desenize, ajanlar majanlar?
      Öyle olmak zorunda tabii. Müşterilerimizin arasında ünlüsü var, tanınmış aileler var, mesela kocası mühm bir şirketin sahibi. Ajans işi çok ciddi tutmak zorunda. Görevlendirdiği ajanlar, müşteri gibi gelip bizi test eder ve ajansa rapor verir. Çok başarılıdırlar, anlayamazsınız. Ancak biri ajanstan atıldığında, “ajana çarpmış" diyoruz. Mesela yatmıştır ama ajansa yemek yedim demiş, düşük yüzde vermiştir. Ben her zaman dürüst çalışırım, yaptığım hizmeti söyler ona göre yüzdemi veririm. İşte bu titizlikle ajansım bir numara, duymuşsunuzdur adını.
      Müşterilerim genç ve güzel
      Alemsiniz, nereden duyacağım?
      Mutsuz olsaydınız araştırmaya gerek duyardınız. (İyi bir mesleki deformasyon öneği işte! Her kadın onun için potansiyel müşteri demek...)
      Yaş ortalamam tutmuyor! Ayrıca zengin ve sosyetik de değilim!
      Jigololukla ilgili yapılan en büyük yanlış bu. Bizim yaşlı müşterimiz yok gibidir. Hepsi gençtir, güzeldir. Amaç seks de değildir, ruh tatminidir.
      Genç güzel ve mutsuz öyle mi? O zaman neden siz?
      Çünkü biz sır küpüyüz. Güveniliriz. Çoğu yaşlı ve zengin, ünlü erkeklerle evlidir. Sıradan biriyle olamaz, duyulma riskini göze alamaz.
      Ayda 17 milyar!
      Büyük paranın baş ağrısı da büyük olur herhalde?
      Olmaz mı, hasta ruhlular az değil. Mesela bir müşterim var sadece ayaklarımı gıdıklar. Yatarım yatağa o bana siyah naylon çorap giydirir. 45 dakika öyle gıdıklar. Ben tabii ‘ha ha ho’ katılırım gülmekten. Ne anlıyorsa ondan. Ya işte böyle zor tarafları da var mesleğin. Ama en komiği papaz elbisesi giydirip kendini kovalatan. Elhamdurullah Müslümanız ama vazife gereği giyiyoruz tabii. Hadi papaz elbisesini giydim kovalıyorum, bir yandan da “Kuş sesi çıkar" diyor. Hadi ben ‘cik cik’ hem ötüyorum hem koşuyorum. Tabii bu özel durumlarda iki kere çift tarife çalışır.
      Tarifeyi de ajans mı belirliyor?
      Tabii, ama çok değişken. Binbir çeşit hizmet var. Masajı var, hafta sonu tatiline kavalyelik var mesela bu 10 bin. Çünkü kadına bağlıyorsun kendini. Sadece yemek için arayan var, onun fiyatı 250 dolar. Sadece yatak için arıyorsa 45 dakikası 750 dolar. Ben kendimi hiç zorlamadan ayda 20 - 25 bin dolar (Yaklaşık 17 milyar) kazanıyorum.
      Özel bir gıda rejimi uyguluyor musunuz?
      Elbette iki bardaktan fazla içki yasak. Performans düşüren her şeyden uzak duruyorum. Vücut çalışıyorum, koşuyorum, stres sevmez bu iş.
      Emekli maaşı da bağlıyor mu ajans? Sahi emeklilik yaşı kaç?
      O kişinin kondisyonuna bağlı. Aslında en güzel yaşımdayım jigololuk için, çünkü gençlik iyi değildir. İdeal jigolo, 28 - 45 yaş arasıdır. Kadının yanında “Ben jigoloyum" diye sırıtmaz. Ama bu işin sanatçısı değilse, iki kilometre öteden yaşı kaç olursa olsun sırıtır; ben jigoloyum diye..
      Böyle bir sanat dalı mı var ben bir fuhuş dalı sanıyordum?
      Yanılıyorsunuz, fuhuşla alakası yok jigololuğun. Kadın fahişeye giden erkek bir tek şey ister, seks. Bize gelen kadın, şefkat ister. Övülmeye açtır, beğenilmeye. Özgüvenini sarsmıştır kaba erkekler. Gözlerinden kalçalarına övgülerimle destan yazarım.
      Yalan söylerim desenize şuna! Sonuçta parasıyla değil mi?...
      Siz yok musunuz! Yalan değil, iltifat denir ona. Mutlaka daha önce, bir başkası da övmüştür gözlerini. Mesele onu inandırmaktadır. Bana “Kimse senin gibi söylemedi" derler. İşte bu da benim sanatım. Kadının ruhunu anlamak sanat değil mi, hem de sanatların en muhteşemi!
      Bu röportaja sıkı bir sansür uyguladığımı itiraf etmeliyim. Özellikle, Gino’nun, “Afederseniz sizi erkek olarak kabul edip anlatıyorum" diye başladığı anılarını, isimleri ve en önemlisi yüzünü. Çünkü Gino, onu, New York’ta borsacı sanan ailesinin Amerikan Rüyası yıkılmasın istiyor. Gino’nun rüyası mı?..
      O rüyasını mutsuz ve zengin genç kadınların saçlarına gömmüş.
     ÂTürk sosyetesinden de müşterilerim var!
     Â“MIAMI; Amerikan ve Avrupa jet sosyetesinin uÄŸrak yerlerinden biri. Son birkaç yıldır, Türk sosyetesi de boy göstermeye baÅŸladı. Tabii ikinci sınıf sosyete diyorum ben bunlara. Aralarında çapkın hanımlar da yok deÄŸil tabii, Miami’ye gelmiÅŸken ‘yakışıklı bir Ä°talyan’la felekten bir gece çalayım’ diyor, Türk’e rastgeldiÄŸini bilse!"
      Oyuna mı getiriyorsunuz onları?
      Hayır! Katiyen. Ben bu mesleğe girdiğim günden beri İtalyan olarak tanınıyorum. Ajansımın isteğiydi. “Türk erkeğinin imajı korkutur, İtalyan’a benziyorsun zaten, seni İtalyan olarak kataloğa alacağız" dediler. İşte o gün bugündür Gino’yum
      Peki Türk olduğunuzu söylediniz mi çapkın Türk hanımlara?
      Deli misiniz, asla! Kimbilir ne tepki verir. (Suçlu suçlu gülümsüyor) Hiç çaktırmadım, “Bir İtalyanla rüya bir gece yaşadım" diye mutlu mutlu gitti. Farklı milletlerden 3 bin kadınla birlikte olmuşumdur en az, sıralamamda Türk kadınları sonuncu Fransızlar birinci.