08.03.2021 - 11:55 | Son Güncellenme:
Gebeliğin 20’inci haftasından önce bebeğin kaybedilmesi düşük olarak adlandırılıyor. Erken gebelikle ilişkili en yaygın komplikasyonlardan biri olan düşüklerin yüzde 80’den fazlası hamileliğin ilk üç ayında gerçekleşiyor. Gebeliklerin yüzde 15-25’i yani yaklaşık dörtte birinde düşük görülüyor. Düşüklerin gebeliğin 20’inci haftasından sonra görülme olasılığının az olduğunu, gerçekleştiğinde ise geç düşük olarak adlandırıldığı belirten Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op. Dr. Pınar Kadiroğulları, anne adayı için düşüğün son derece travmatik ve yıkıcı bir deneyim olduğunu hatırlatıyor.
Düşüklerin büyük bir kısmının bebeğin yaşam ile bağdaşmayan genetik sorunları olduğunda ortaya çıktığını, anne ile ilgili olmadığını anlatan Op. Dr. Kadiroğulları, “Enfeksiyon, annede diyabet veya tiroid hastalığı gibi tıbbi durumlar, hormon sorunları, bağışıklık sistemi tepkileri, annede fiziksel problemler ve uterin anormallikleri de düşüğe sebep olabilir. 35 yaşın üstünde, diyabet veya tiroit gibi hastalıkları olan, daha önce üç veya daha fazla düşük yapan bir kadının düşük yapma riski daha yüksektir” diyor.
Bu belirtilerden biri bile varsa doktorunuzla görüşün
Düşüğün esas belirtisinin vajinal kanama olduğunu söyleyen belirten Op. Dr. Pınar Kadiroğulları, bu kanamanın hafif kahverengimsi akıntıdan çok ağır kanamaya kadar değişebileceğinin altını çiziyor. Kadiroğulları, ayrıca karında kramp ve ağrı, hafif ya da ağır dereceli sırt ağrısı, kilo kaybı, vajinadan sıvı boşalması, vajinadan dokulu veya pıhtılı boşalma, bayılacak gibi veya sersem hissetmek, kasılmalar ve ateş gibi belirtiler de görülebileceğini anlatıyor: “Gebe olduğunuzu biliyorsanız, kanama ve ağrı ile beraber parça düşürdüyseniz düşük yapıyor olabilirsiniz. Kanama ve hafif rahatsızlık, düşükten sonra da yaygın görülen belirtilerdir. Ateş, titreme veya ağrı ile ağır kanamalarınız varsa, bu semptomlardan herhangi birisini yaşarsanız hemen doktorunuza başvurun!”
Düşük sonrası yüzde 85’inde sonraki gebelik normal ilerler
Düşük riskiyle doktora başvurulduğunda kadın doğum uzmanının şikayetlerinizi, nasıl başladığını sorguladıktan sonra kanamanın miktarını da görmek için pelvik muayene yapacağını ve ultrasonla bakacağını anlatan Op. Dr. Pınar Kadiroğulları, sözlerini şöyle sürdürüyor: “Düşük gerçekleşmiş ve uterus boşsa, rahmin içinde bebek ya da eşinin parçası kalmamış ise genellikle başka tedavi gerekmez. Bazen uterus tamamen boşalmaz, bu nedenle kürtaj yapılır. Kürtaja alternatif olarak kalan parçaların rahimden dışarı atılmasına yardım edecek bazı ilaçlar da verilebilir. Gebelik testi yapılarak testteki düşüşe göre düşüğün ilerlemesi ve gebeliğin tamamen sonlanıp sonlanmadığı değerlendirilir. Kanama durduğunda genellikle günlük yaşantınıza devam edebilirsiniz. Kan uyuşmazlığınız var ise doktorunuz size bir kan ürünü verebilir. Bir kadın üst üste iki düşükten fazlasını yaşadıysa (tekrarlayan düşük olarak adlandırılır) kan testleri, genetik testler veya ilaçlar gerekli olabilir.”
Kadınların birçoğunun düşük sonrası gebe kalamayacağı konusunda endişelere sahip olduğunun altını çizen Op. Dr. Pınar Kadiroğulları, “Düşük yapan kadınların en az yüzde 85’inde sonraki gebelik ve doğum normal olarak ilerler. Düşük yapmak, bir mutlaka doğurganlık probleminiz olduğu anlamına gelmez. Bu konudaki endişelerinizi bir uzmanla görüşerek giderebilirsiniz” diyor.