10.01.2013 - 16:16 | Son Güncellenme:
Erciyes Üniversitesi (ERÜ) Sağlık Bilimleri Fakültesi Hemşirelik Bölümü tarafından yapılan çalışmada, şeker hastası çocuklar arasındaki akran etkileşiminin tedaviye ve yaşam kalitesine çok önemli katkılar sağladığı belirlendi.
Hemşirelik Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Meral Bayat, AA muhabirine yaptığı açıklamada, doktora öğrencisi Sebahat Altundağ Dündar tarafından yapılan çalışmada, tip 1 diyabeti bulunan adölesanlara (ergen) eğitim verdiklerini ve grup etkileşimi sağlayarak sonuçlarını değerlendirdiklerini söyledi.
Araştırmaya 12-14 yaş grubundaki 38 adölesanın katıldığını, bunlardan 20’sinin kontrol grubunda, 18’inin de çalışma grubunda yer aldığını ifade eden Bayat, ”Çalışma kapsamında bu hastalıkla nasıl başa çıkılır, diyet tedavisinde neler vardır, insülin nasıldır, egzersiz nasıldır, bunları öğrettik. 18 adölesan arasında da bir akran grubu oluşturduk, birbirleriyle görüşmelerini sağladık, ara sıra toplantılar yaptık” dedi.
Toplantının birinde diyabetle ilgili bir tiyatro gösterisini hep birlikte izlediklerini, birlikte sinemaya, yemeğe gittiklerini anlatan Bayat, ”Yemek önemliydi. Çünkü, diyabeti olan çocuğun sosyal bir aktiviteye katıldığında diyetini nasıl düzenleyeceği önemli. Bu konuda da bir diyetisyenden destek alarak, dışarda diyetlerine uygun yemek seçimini nasıl yapacaklarını denediler. Doğum günü partisi yaptık” diye konuştu.
Diyabet hastalarında en büyük sıkıntının diyet yapmak zorunda oldukları için sosyal aktivitelere katılma noktasında çıktığını dile getiren Bayat, sosyal aktivitelere katılmalarında çok büyük engeller olduğunu, en başta ailelerinin bunu istemediklerini vurguladı.
Ailelerin çocuklarının şekeri yükselebilir ya da düşebilir diye arkadaşlarıyla bir yerlere gitmelerine izin vermediğini belirten Bayat, ”Çocukların bu sıkıntıları aşabilmeleri için hayatın içinde bir eğitim verdik. Kitap okudular, tartıştılar, internette e-posta grubu oluşturdular. Birbirleriyle iletişime geçince yalnız olmadıklarını, kendileri gibi başkalarının da olduğunu anladılar” diye konuştu.
3 aylık kan şekeri ortalamaları düştü
Bayat, çocukların eğitimler ve aktivitelerden sonra kan değerlerini daha iyi noktalara taşıdıklarını, benlik saygılarının arttığını ve kan şekeri yükselmesi nedeniyle hastaneye başvurma sıklıklarının azaldığını belirtti.
Hemoglobin A1C denilen çok önemli bir metabolik kontrol ölçütü test olduğunu, bunun 3 aylık kan şekeri ortalamasını gösterdiğini bildiren Bayat, şunları kaydetti:
”Hemoglobin A1C düzeylerini çalışmaya başlamadan ve çalışma sonunda ölçüktük. Çalışma sonunda bu değerlerde düşüş olduğunu gördük. Çocuklar bu eğitimler ve aktivitelerden sonra kan değerlerini daha iyi noktalara taşıdılar. Çalışma öncesi ve sonrasındaki benlik saygısında da önemli bir artış olduğunu gördük. Bu tür sosyal bir grubun içerisinde bulunmanın çocukların sosyal destek düzeylerini de artırdığı ortaya çıktı. Kan şekerinin yükselme bulgularına baktık. Hastaneye daha önce ne kadar sıklıkla gelmişler, bu çalışma kapsamında ne kadar gelmişler. Bunlar arasında da çok önemli bir fark vardı. Eğitim alanlarda kan şekerinin yükselmesi nedeniyle hastaneye gelişlerinde düşüş olduğu belirlendi.”
Çocuklara ”bu çalışmanın onlara ne kattığını” sorduklarını ve bu konuda bir kompozisyon yazmalarını istediklerini dile getiren Bayat, şöyle dedi: ”Çocuklar bu kompozisyonlarda ’başka diyabetli çocukların da var olduğunu, yalnız olmadıklarını, başka diyabetli çocukları görünce sıkıntılarının gittiğini, kendilerini mutlu hissettiklerini, bu hastalıkla nasıl başa çıkacaklarını öğrendiklerini, mutlu olduklarını, diyabetle yaşamanın sorun olarak görmediklerini” ifade ettiler. Gördük ki çocuklar klasik eğitimde hastalıkla ilgili her şeyi öğreniyor ama hastalığı hayatın içine adapte etmeyi öğrenemiyorlar.”
Okula devam süreleri arttı
Çalışma grubundaki çocukların okula devam sürelerinin de arttığını vurgulayan Doç. Dr. Meral Bayat, ”Okul başarılarına not yönünden bakmadık, ama okula devam süreleri arttı. Çünkü hastaneye yatış sıklıkları azaldı. Eğitimlerine katkısı bu yönde oldu. Ayrıca çocukların öğretmenleriyle bağlantı kuruldu. Bu sayede çocukların okuldaki kontrolü de sağlandı. Çünkü, okul ortamında insülinin nasıl yapılacağı, arkadaşlarına kantinden alışveriş yapamamalarını nedenini nasıl açıklayacaklarına dair sıkıntılar oluyordu” diye konuştu.
Bayat, kontrol grubundaki 20 adölesanda ise bu süreçte gelişme olmadığını belirterek, daha sonra bu çocukların da eğitime alındıklarını ve etkinliklere katılmalarının sağlandığını anlattı.
Diyabetli ya da kronik hastalıklı çocuklara verilen eğitimin içeriğine dikkat etmek gerektiğine işaret eden Bayat, ”Çocuklara ’şeker hastalığı şudur’ demek yetmiyor. Çocuklara verilen eğitimler günlük yaşama adapte olmalarını sağlayacak nitelikte olmalı. Yoksa bir poliklinik odasında verilen eğitim çocuğun yaşama uyumunu sağlamıyor” dedi.
Bu arada Sebahat Altundağ Dündar’ın ”Tip 1 Diyabetli Adölesanların Hastalığa Uyumunda Akran Etkileşimi ve Grup Eğitiminin Etkisi” konulu çalışması, 28 Kasım-2 Aralık tarihlerinde Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde yapılan 56. Milli Pediatri Kongresi’nde sözel bildiri dalında birincilik ödülü aldı.