17.04.2023 - 16:29 | Son Güncellenme:
MİLLİYET.COM.TR ÖZEL - Ramazan ayının gelmesiyle açlık ve açlığın yol açtığı tahammülsüzlük, sinirli olma hâli, konsantrasyon bozukluğu gibi sorunlar insanların hayatını olumsuz yönde etkileyen problemleri de beraberinde getiriyor. Bunun yanında tükettiğimiz pek çok besin hormonların çalışma hızına ve dengesine etki ediyor.
Tükettiğimiz bazı besinler gün içinde daha aktif olmamızı sağlarken bazıları da vücudu daha da ağırlaştırabiliyor. "Vücudun doğru çalışabilmesi için doğru besinlere ihtiyaç var" diyerek metabolik faaliyetlerin bir dengeye dayalı ilerlemesi gerektiğini hatırlatan Dr. Ayça Kaya vücut deposunun en iyi şekilde glikoz taşıyan karbonhidrat içerikli besinlerle dolabildiğini belirtti. Kaya sözlerine şu şekilde devam etti:
“Normal şartlarda kişiler aç kaldığı zaman ortada herhangi bir problem yoksa vücut da bundan etkilenmez. Yani aslında açlık durumu vücudu kötü etkilemez. Bunun sebebi de bir süre açlığa maruz kaldığımızda vücutta bulunan depoların devreye girmesidir. Bu durum çok uzun süreli açlıklara bakıldığında, vücudun keton cisimleri oluşturup bu cisimleri bir enerji kaynağı olarak kullanmasıyla devam eder."
Ancak ramazan ayında sinir, stres, kaygı gibi sorunları dengede tutmak zaman zaman zorlaşabiliyor. Dr. Ayça Kaya açlığın getirisiyle ortaya çıktığı düşünülen ve insanlar arasında sorunlara yol açan 'Açlık sinir yapar' düşüncesi için şunları söyledi:
“Aç olan her insan sinirli olacak diye bir kaide bulunmuyor. Kişiler aç kaldığında kan şekeri düzeyini normalize eden enzim ve hormonlar salgılanmaya devam eder. Gün içinde açlığı dengeleyecek besinler tüketilmese bile vücut bunu sisteme verir. O sebeple açlığın getirisi her kişide sinir, tahammülsüzlük, stres ya da kaygı gibi sorunları doğurmaz.”
'ALTTA YATAN BAŞKA BİR SAĞLIK SORUNU OLABİLİR'
Oruç tutanların gün içinde yaşadığı açlık durumunu bastıran ve kan şekerinin dengelenmesini sağlayan depolar herkes için aynı değil. Kaya, bu durumların altında yatan farklı bir hastalık riski olduğunu belirterek şu kronik rahatsızlıklara dikkat çekti:
“Diyabet, gizli şeker, bozulmuş açlık glukozu, kansızlık, hipoglisemi gibi sorunlar ve bunlara tedavi olarak kullanılan ilaçlardan dolayı vücudun kan şekerini normalleştirme süreci bu kişilerde daha farklı ilerleyebilir. Özellikle ilaç kullanan diyabet hastaları aç kaldığında sinirsel sorunlar yaşamaya başlayabilir. O nedenle öncelik olarak altta yatan herhangi bir sorun olup olmadığına bakılırsa, devamında tüketim düzeni oturtmak daha kolay olur.”
Davranışlara yansıyan ve günlük hayatı olumsuz yönde etkileyen durumlar aslında metabolik sorunlara dayanıyor. Şeker düşmesinin getirdiği belirtiler arasında tahammülsüzlük, konsantrasyon sorunu, dikkat dağınıklığı, çabuk sinirlenme olduğunu belirten Dr. Ayça Kaya, kişilerin bilmediği farklı bir sağlık probleminin önüne geçilmediğinde ileri vakalarda bayılma ve ölümlere yol açtığını vurguladı.
Kaya, oruçluyken yaşanan ve açlık siniri olarak bilinen bazı davranışların adet dönemi sonrasında da yoğun yaşanabileceğini hatırlatarak şunları ekledi:
“Adet olan kadınlar adet döneminde kan kaybettiği için vücutta bulunan hemoglobin seviyesi düşmeye başlar. Bu durum da kadınlarda yine sinir, el ve ayakta titremeler, tahammülsüzlük gibi sorunları dönemsel olarak açığa çıkarabilir. Adet dönemi sonrasında oruç tutmaya başlayan kadınlar ise sinirsel sorunları öncelikle azalan kan değerlerinden dolayı, devamında da açlığın getirisi yüzünden yaşayabilir.”
Açlık, tek başına olumsuz davranışlara yol açmazken sağlık sorunlarıyla birleşip katlanarak devam ettiğinde farklı sağlık problemleri ortaya çıkabilir. Dr. Ayça Kaya bu durumu tek bir örnekle açıkladı:
“Üst üste gelen sağlık sorunları insanlar için ağır olabilir. Örneğin tansiyon kontrolü dengesiz olan kişiye uzun süreli açlık da eklendiğinde daha olumsuz sonuçlar doğmaya başlar. Yani sorunlar sorunları doğuruyor ve üzerine katlanarak ilerlemeye devam ediyor.”
'SIVI DENGESİ SAĞLAMAK ÇOK ÖNEMLİ'
Genellikle gün içerisinde tokluk hissini uzatan besinler önemli olsa da sıvı dengesi yaşanması olası pek çok sorunun önüne geçebilecek nitelikte. "Hem sıvı kaybını önlemek hem de sinir, stres, agresiflik ve odak sorunları gibi problemleri önlemek için sıvı takviyesi oldukça önemli" diye aktaran Kaya bu durumu sağlık bazında şu şekilde anlattı:
“Oruç tutanlar gün içerisinde saatlerce susuz kalıyor. İftar ve sahurda yeteri kadar su içilmezse de hücre içinde bulunan sıvı metabolik dengeyi sağlamaya çalışıyor. Bu da damar içindeki sıvı-elektrolit dengenin bozulmasına neden oluyor. Dengenin bozulmasıyla da kişilerde baygınlık, agresiflik, sinir gibi kontrolsüz davranışlar oluşabiliyor. Bunları yaşamamak için besin alımı ve sıvı takviyesi çok önemli.”
Peki herhangi bir sağlık problemi olmayan ve devamlı ilaç kullanmayan kişiler de açken sinirli olabilir mi? Bu durumun çeşitli tüketim davranışlarına dayandığını belirten Dr. Ayça Kaya, kronik hastalardaki kadar olmasa da tüketim şekli kontrolsüz olan bireylerin oruçluyken daha sinirli davranışlar sergileyebileceğini söylüyor.
Üst üste katlanarak devam eden ve insanların günlük yaşamını olumsuz etkileyen bu durum da akla "Doğru tüketim nasıl olmalı?", "Nelerden kaçınmalıyız?’"sorularını getiriyor. Bu sorulara yönelik Kaya, ramazanda hem hormonları dengede tutacak hem de sinirli olma halini önleyecek doğru tüketim için öncelikle ‘şekeri iyi kontrol etmek’ gerektiğinin altını çizdi.
Ramazan ayında daha iyi oruç tutabilmek ve dengeli kan şekerine sahip olmak için beslenme şekline daha fazla özen gösterilmesi gerektiğini vurgulayan Dr. Ayça Kaya, glisemik indeksinin yani besinlerin şeker yükünü iyi bilmenin birçok soruna çare olabileceğini şöyle açıkladı:
“Glisemik indeksi daha yüksek olan yiyecekler bizi daha çabuk acıktırarak, şekerimizi düşürür ve daha çok yeme ihtiyacı hissetmemizi sağlar. Kontrolsüz bir şekilde tüketilen besinler de daha tahammülsüz oruç tutmaya neden olabilecek yiyeceklerdir. Bu nedenle sahurda glisemik indeksi olabildiğince düşük besinler tercih edilmeli. Sofra şekeri, bal, pekmez, beyaz un, makarna, pirinç gibi yiyecekler vücuda hızlı karışıp vücuttan atılır, bunlardan uzak durulmalı.”
‘SAHURDA OLMAZSA OLMAZINIZ YOĞURT OLMALI’
Akşamdan kalan tatlı yiyeceklerin sahurda tercih edilmemesi gerektiğinin altını çizen Dr. Ayça Kaya, yumurta, az tuzlu peynir gibi protein bazlı besinler tüketmenin daha dengeleyici özelliklere sahip olduğundan bahsediyor. Sahurda glisemik indeks hesabı yapılması gerektiğini hatırlatan Dr. Ayça Kaya’ya göre sahurda olmazsa olmazınız yoğurt olmalı. Neler tüketildiğine dikkat edilmesinin birçok hormonal sorunun önüne geçtiğini savunan Dr. Ayça Kaya sahurda ağırlık verilmesi gereken besinleri de sıraladı:
“Gün içinde modumuzu değiştirecek sorunlara yol açmaması ve tokluk hissini uzatması için tam tahıllı ekmekler, kaliteli protein kaynakları, lif oranı yüksek besinler tercih edilmeli. Avokado, peynir, yumurta ceviz bunlara örnek olabilecek basit bir sahur kahvaltısı gibi görünebilir. Ancak faydası oldukça fazla.”
Sahurda fazla şekerli besinler tüketen insanların gün içinde çabuk acıkma, halsizlik gibi sorunlarla başa çıkmak zorunda kaldığını dile getiren Dr. Ayça Kaya, vücutta oluşan şeker dengesizliğinin kolay sinirlenmeyi ve tahammülsüzlüğü de tetiklediğini belirtti. Sahurda yapılan en büyük iki yanlışın tatlı yiyeceklere yer vermek ve iftar yiyeceklerini tüketmek olduğunu söyleyen Kaya, "Yediğimiz yiyeceklerin bize iyi gelmesini istiyorsak onları bir ilaç gibi seçmemiz gerekir" yorumunda bulundu.