02.09.2001 - 00:00 | Son Güncellenme:
Cevaplar:a) Dolandırıcılık ve sahtekârlıktan mahkemeye verilir.b) Şaraphane "Gıda tüzüğüne aykırı üretim yaptığı" için bir süreliğine üretimden men edilir.c) Durumu saptayan Şarapçılar Birliği üreticiyi üyelikten çıkarır.d) Hiçbir şey olmaz, kurnaz üretici para tomarlarını kasasına tıkıştırırken kahkahalar atar, "Yahu bu millet de amma enayi be!" diye pişkin pişkin güler...Yanıldınız, doğru cevap "d" şıkkı. Zira, sütun komşum Ali Rıza Kardüzün herşeyi açıklayıveren nefis deyimiyle, "Burası Türkiye abicim..." Burası Türkiye ve burada ne Tekel ve Tarım Bakanlığı şarap üreticilerini doğru dürüst denetler, ne şarap üreticilerinin işlerliği olan bir meslek kuruluşu vardır, ne de tüketici aldatılmaya karşı duyarlıdır... Bu yüzden böyle sahtekârlıklar ve benzerleri yaşanıyor, kimse de aldırmıyor... Örnekler çok. Ege bölgesinde yıllardır "çikolata şarabı", "muz şarabı" gibi esanslı şaraplar (yasak olmalarına rağmen) imal ediliyor, duvarlara afişleri bile asılıyor, bakkallarda serbestçe satılıyor. Bazı yapay aroma şirketlerinin pazarlamacıları, her yıl Mürefte civarındaki küçük şarap üreticilerini geziyor, isteyene "vanilya esansı", "Riesling şarabı aroması" gibi aromalar pazarlıyorlar. Bir kısım üretici de, kimseden çekinip korkmadan bunları kullanıyor. Üstüne üstlük, doğal yoldan kaliteli şarap üretmek için trilyonlar harcayan ciddi üreticilerin şarapları, bunların haksız rekabeti karşısında kalıyor. Biri yüzlerce dönüm Cabernet Sauvignon bağı dikip, yıllarca bunları olgunlaştırıp trilyonları toprağa gömüyor, diğeri ucuz şarabına bir etiket takviyesiyle marketin aynı rafında, aynı fiyata yer alıyor...Yerli üretim böyle... Öte yandan şarap ithalatı konusunda yetkili kılınan Tarım Bakanlığı, yabancı şarapları getirirken "gözünün üstünde kaşın var" diyerek dünyanın en kaliteli şaraplarını geri çeviriyor! Şarap dünyasındaki yenilikleri içermeyen çok eski bir yönetmelik yüzünden ne 8 derece alkollü nefis Alman Rieslingleri gelebiliyor, ne de 14 derece alkollü, güçlü Avustralya şarapları... Soru: Bir şarap üreticisi, maliyeti 1 milyon lirayı bile bulmayan berbat sofra şarabını, içine yasak olduğu halde fıçı kokusu versin diye vanilya esansı basarak, üzerinde "Kalecik Karası" veya "Öküzgözü" yazan yaldızlı etiketlerle 15 milyon liraya piyasaya sürerse başına ne gelir? Viskide de oyun var Bu işler böyle giderse, 1980lerin başındaki votka zehirlenmesi gibi olaylar yeniden yaşanabilir, ağız tadıyla içilmesi gereken içki, ağzın tadını bozan bir hale gelebilir... Devletler, halklarının sağlıklarını ve sektörlerdeki rekabet koşullarını korumakla yükümlüdür.Tamam, Tekel kanunu değişti. Tamam, yeni kanunda bu işleri yoluna koyacak bir "Tütün ve Alkollü İçkiler Kurumu" öngörülüyor. Tamam, Cumhurbaşkanının veto ettiği kanunun çıkması birkaç ay sürecek. Bunları anlıyoruz. Ama bunların hiçbiri, şu andaki feci denetim boşluğunu mazur gösterecek sebepler değil... Tarım Bakanlığı ile Tekel el ele vermeli, bir an önce şarapları ve ithal içkileri yakın denetim altına almalı. Halk sağlığı tehditten kurtarılmalı... Bundan üç yıl önce, viski ve şampanya ithalatı Tekelden alınıp Tarım Bakanlığına verilmişti. (Niye sadece bu iki içki, niye mesela konyağı hâlâ ithalatçılar değil de Tekel ithal eder, onu da anlamak zor.) Bu değişikliğin ardından, Tarım Bakanlığı tabii ki Tekeldekiler çapında bir alkollü içki analiz laboratuarı kurmadı. Bakanlıkta içki uzmanları da istihdam edilmediği için, ithal şaraba yönetmeliklere bakılıp bin bir güçlük çıkarılırken, ithal viskide bir "ucuz marka çöplüğü" olduk. O kadar ki, geçtiğimiz günlerde Tekelin tesadüfen incelediği bir örnekte, viski adı altında boyalı alkol satıldığı meydana çıktı...