15.08.2021 - 03:00 | Son Güncellenme:
Ceyda Ulukaya - Orman yangınları, yalnızca ağaçların değil tüm ekosistemin yok olması demek. Buna, özellikle ağaçlarla karşılıklı alışveriş içinde gelişen mantarlar da dahil. Türkiye’de çıplak gözle görülebilen 30 bin tür mantar var. Özellikle yangınların yaşandığı kızılçam ormanları, porçiniden kanlıcaya çok büyük bir mantar çeşitliliğine ev sahipliği yapmasıyla ünlü. Peki yangınlarla birlikte yok olan türler yeniden gelecek mi, yangınlar bölgedeki mantarların yaşam döngüsünü nasıl etkileyecek? “Makro Mantarlar” kitabı önceki hafta yayımlanan mikolog Jilber Barutçiyan’a sorduk.
Barutçiyan, “Orman yangınları, ıslak alanların kurutulması hatta hava kirliliği mantarların yaşamını olumsuz etkiler ama mantarlar her zaman varlar. Ormanı yakıp kül ettiğinizde, ağaç dikmeseniz bile, orada bazı türler gelişecek” diyor. Bu, ilk etapta kulağa iyi haber gibi gelse de aslında değil; çünkü bölgeye özgü türlerin yeniden oluşması, bir bütün olarak orman ekosisteminin kendini yeniden var etmesine bağlı: “Orman bakterilerle, mikroorganizmalar, kuşlar, sürüngenler, mantarlar, çalılar, böcekler ve diğer tüm canlılarla bir bütün. Yanan yerlerin bütünüyle orman yapısına ulaşması uzun zaman alacağından o bölgeye özgü mantarların yeniden yetiştiğini görmemiz de uzun yıllar alacak.”
Peki, yanan ormanlık alanlarda nasıl bir dönüşüm yaşanacak? Jilber Hoca, “Oradaki doğal ortamın mantarları değişime uğrayacak. Bazı türler yok olurken yeni bazı türler, herkesin bilmediği kimi uç türler gelecek, bazı türler üstünlük kazanacak. Bu da doğanın dengesinin bozulmasının bir göstergesidir bizim için” diyor.
Leziz ve değerli mantarlar
Boletus pinophilus: Porçini, ayı mantarı, bolet adlarıyla da anılır. İlkbahardan sonbahar ortasına kadar iğne yapraklı ağaçların altında, özellikle çam ormanlarında bulunur. Amanita caesarea: Padişah mantarı, Sezar mantarı, gelincik mantarı, yumurta mantarı olarak da anılan bu tür, dünyanın en çok aranan mantarlarından. Yaz ve sonbaharda, özellikle kestane, ıhlamur, nadir olarak da kayın, gürgen, meşe gibi ağaçların altında gelişir. Kuvvetli ateşte çabuk pişirilmeli, çiğ de yenebilir.
Cantharellus cibarius: Tavuk mantarı, sarıkız, şantrel olarak anılan bu türü, yayvan yapraklılar altında görebilirsiniz. Dünya mutfaklarında aranan türdür, kendinden baharatlı tadı etkileyicidir.
Mantar meraklılarına başucu kitabı
“Makro Mantarlar”, amatörden profesyonele her düzeyde mantar meraklısının elinden düşürmeyeceği türden bir başucu kitabı. Barutçiyan’ın ilk kapsamlı incelemesi “Türkiye’nin Mantarları” kitabından 8 yıl sonra hazırlanan ve 320 türe yer verilen bu genişletilmiş baskıda mantarlar, etimolojik açılımlarından mutfak değerine, habitatından zehirlenme riskine tüm yönleriyle ele alındığı künyelerle tanıtılıyor. Kitap, mantarların farklı büyüme evreleri de dahil, yakın çekim fotoğraflarıyla da her türü en ince detaylarıyla tanıma imkanı sağlıyor.
Zehirli mantarlar:
Amanita phalloides: Köy göçüren olarak anılan bu mantar, Türkiye’de ve dünyada mantar zehirlenmesi kaynaklı ölümlerin yüzde 90’ından sorumlu. Roma İmparatoru Claudius’un dahi bu yüzden öldüğünü unutmayın.
Galerina marginata: İngilizce’de “Cenaze Çanı” olarak anılan bu ölümcül türü, yaz ve sonbaharda iğne yapraklı ağaçların kabuk, kütük gibi parçaları üzerinde bazen gruplar halinde görebilirsiniz.
Gyromitra esculenta: Kuzugöbeği ebesi, Ekşi Mehmet gibi sempatik adlarla anılsa da yeterince pişmeden ya da çiğ yendiğinde ölümcül zehirlenmelere yol açtığı kanıtlandı. İlkbaharda dağlık bölgelerde ve iğne yapraklı ağaçlar altında gelişiyor. Ege’de bazı halk pazarlarında satılıyor.
Zehirlenme belirtileri:
Zehirlenme yemeği izleyen 5-12 saat arasında, kimi zaman 50 saat sonrasına kadar ortaya çıkabilir.
Terleme, kusma, ishal, baş dönmesi, ateş, spazm, koordinasyon kaybı, hemoliz gibi belirtiler görülebilir.
Belirtilerin görülmesi halinde derhal en yakın sağlık kuruluşuna ulaşın.
Zehirlenen kişiye şifalı geldiğine inandıklarınız da dahil, hiçbir şey yedirip içirmeyin.