27.10.2019 - 07:50 | Son Güncellenme:
ÖZLEM ÜLKÜ
Bir insan ömrü boyunca kaç adım atar? Günümüzde adımlarımızı sayarak ilerlediğimizi düşünürsek bir de... Peki, o ilk adımlarımız sayılır mı? Sonra, insan yürüdüğünü unutur mu? Unuturmuş. Latife Selin Şahin. Onun hikayesi henüz üç yaşındayken geçirdiği trafik kazasıyla başlıyor. Hiç hatırlamadığı o anla... Omurilik felci geçiriyor ve bir daha ayağa kalkamıyor. Bugün başka türlüsünü bilmediği hayatına “engelli” olarak devam ediyor. Doğduğu, büyüdüğü Başakşehir’de okula başlıyor. Arkadaşları oluyor, kendini hiç “eksik” hissettirmeyecek türden. Dışadönük bir genç kız olarak, hem okula gidiyor hem de arkadaşlarıyla sosyalleşiyor. Birgün Başakşehir Belediyesi’nin düzenlediği bir konsere gidiyor. Orada Beşiktaş Kulübü’nün genel menajeri Erdem Göksel’le tanışıyor ve aldığı davet üzerine maçlarını izlemeye gidiyor. Orada hissettiği heyecanla kendisini Beşiktaş Spor Kulübü Tekerlekli Sandalye Takımı’nda buluyor. Daha önce ne basketbol oynamış, ne de izlemiş. Bu olayın üzerinden sekiz yıl geçiyor. Şahin, şimdi İtalya’nın Reggio Calabria Kulübü’ne transfer olarak tekerlekli sandalyede Avrupa’da forma giyecek ilk Türk kadın basketbolcu. Ve o bu hafta yola çıkıyor. Daha önce takımıyla defalarca gördüğü Avrupa’ya tek başına gidiyor. Bu yolculuk öncesi buluşuyoruz Şahin’le... “Gitmeden, içimde kalanları söyleyeyim” dediği sohbetimize başlıyoruz.
“Olduğum yerde sayıyor gibiydim”
Kendisine “Selin” denilmesini tercih eden Latife Selin Şahin, yola çıkacağı için duyduğu heyecanı, “İlk defa tek olacağım. Annem istemeseydi, gitmezdim. Ama ne kadar emek verdiğimi biliyorlar. Liglerin başlamasına üç haftalık bir süreç kaldı. Ben şimdi yeni takım ve ev arkadaşlarına alışacağım. Hem stresliyim hem de meraklı” sözleriyle anlatıyor. Kendi alanında ilk olmasını ise büyük bir mutlulukla karşılamış. O da bilmiyormuş, ilk olduğunu. Ama tam da hayatında köklü bir değişikliğe ihtiyacı olduğu bir dönemde gelmiş bu teklif: “Beşiktaş’ın ardından İstanbul Engelli Yıldızlar Spor Kulübü’ne geçtim. Yedinci yılımda takımımız 1907 Fenerbahçe İstanbul Engelli Yıldızlar adını aldı. Aynı zamanda milli takımdayım. Son dönemlerde radikal bir karar vermem gerektiğini hissediyordum. Burada kalsaydım, sporu bırakabilirdim. Ne olacağı hiç belli olmuyor. Birkaç ay öncesinde hiç İtalya fikri yoktu aklımda ama Avrupa hayalimdi. Belki de ütopyamdı. Oradaki sporcuların şartlarını ve ortamlarını görünce imrenirdim. Milli takım antrenörüm Murat Saltan, çok destekledi. Onunla yurt dışı için takım bakmaya başlamışken, teklif geldi. İki günde apar topar İtalya’ya gittim. Sözleşmemi yapıp, geldim.”
“Sporu bırakabilirdim” sözü oldukça ilginç geldi bana. “Yedi yıldır profesyonel olarak oynayan bir sporcu neden böyle düşünür?” dedim. Cevabı ise, hem çok tanıdık hem çok uzaktı: “Son dönemde takımımda haksızlığa uğradım. Hem maddi hem manevi anlamda, arka plana atıldım. Orada evin kızı muamelesi gördüm. Birkaç yıl önce skolyoz ameliyatı olup, bir yıl sahaya çıkamayınca takıma yeni bir kadın oyuncu transfer edildi. Döndüğümde ben daha iyi olmama rağmen, daha çok para verildiği için sahaya çıkarılan o oldu. Haftanın her günü idmana giden ben, sahaya çıkamadığım için defalarca ağlayarak eve gittim. Bu yüzden bırakmayı düşündüm. Çünkü artık olduğum yerde saymaya hatta gerilemeye başladığımı hissetmiştim.Ve buradaki yaşam da beni mutlu etmiyordu. İtalya, beni ayağa kaldırdı resmen. Her şey o kadar hızlı gelişti ki, bu isteğim en üst noktadayken önüme geldi. Evren, onu benim önüme koydu. Basketbolu sürdürmek için bir nedene ihtiyacım vardı. Ve şimdi bunun yanıtı, İtalya oldu.”
“Masa tenisine başla dediler”
Basketbola başladığı ilk zamanları merak ettim. Hiç yapamayacağını söyleyenler, karamsarlığa kapıldığı anlar oldu mu diye sordum. Ve o an anladım, neden gitmeden konuşmak istediğini: “Beşiktaş Jimnastik Kulübü’nde basketbola başladığımda ilk kez bana benzeyen ama başka hayatlar yaşayan insanlar gördüm. Kimi evli, çocuk sahibi... Ama takım sportif anlamda bir şey kattı diyemem. Çünkü iddialı bir kulüptü ve benim kendimi yetiştirmem için başka bir takıma ihtiyacım vardı. Hatta ‘Biz senin basketbolda başarılı olabileceğini düşünmüyoruz, onu bırak masa tenisine başla’, ‘Kızım sen çok güzelsin, senden basketçi olmaz” diyenler oldu. Sonuçta unisex bir spor olmasına rağmen takımlar erkek ağırlıklı. Ve orada beni yetiştirmek yerine, benim kadın olmamdan kaynaklı fiziksel özelliklerimi ön plana çıkarıyorlardı. Daha 17-18 yaşlarındaydım. Bir yandan dişiliğim daha ön plana çıkarılıyor bir yandan da yapamazsın deniliyordu. Sonrasında İstanbul Engelli Yıldızlar Spor Kulübü’ne geçerek, süper lige çıktım. Yıllarca çalıştım ve o ‘Sen yapamazsın’ dedikleri kişi olarak, Avrupa’ya gidiyorum. Bana ‘Yapamazsın’ diyenlere, selam olsun.”
“Dünya kusursuzlara göre dizayn edilmiş”
Selin Şahin, takımında yaşadıklarının yanı sıra, ailesinden olmasa da çevresinden “masabaşı iş” bulması konusunda bitmeyen tavsiyeler duymuş. Sürekli basketbolu ne zaman bırakacağı sorulmuş, ciddiye alınmamış. Dünya, -onun tabiriyle- mükemmel ve kusursuz insanlara göre dizayn edilmiş. Yani yürüyebilen, duyabilen, konuşabilenlere göre... Fakat, hayatın içinde var olmayı sürdürdüğü sürece bir gün ona göre de bir şekil olacağına inanıyor: “Geçtiğim yoldan birkaç kez daha geçtiğimde o yol bana göre de olacak. İnsanlar görmeye başlarsa, değişirler. Tekerlekli sandalyenin ya da başka bir şeyin, engel olmadığını anlatmak istiyorum. Ben engelliyim, yapamam demek en basiti aslında. Ben normal bir insanım, engelim olsa da. Her şeyi yapabiliyorum.Arkadaşlarım var, seviyorum, seviliyorum. Belki ileride evleneceğim, çocuğum olacak ve bunun ne kadar normal olduğunu göstermek için de var gücümle uğraşacağım.”
Şahin, İtalya’da sadece basketbolda değil, her alanda kendini geliştirmek için mücadele verecek. Yıllardır hayatında sadece spor olduğunu söyleyen oyuncu, şimdi bir yandan da kendine yatırım yapacağını söylüyor: “İyi bir takıma transfer oluyorum. Yıllarca okul sonrası koşa koşa antrenmana gittim. İstanbul kalabalığı, trafiği, stresi de derken kendi hayatımı kaçırıyordum bir nevi. Önceliğim hep takımım diyordum. Şimdi yeni bir dil, insanlar, yerler... Varlığımın keyfini de çıkarmak istiyorum. Hayat çok güzel sonuçta ve bu güzelliği sonuna kadar yaşamak istiyorum.”
“Bu benim varoluş biçimim”
Selin Şahin, “İmkanın olsa yürümek ister miydin?” sorusuna hep “Hayır” demiş. Kendini bildi bileli engelli olduğu için hiç travma yaşamadığını söyleyen Şahin, “Bu benim varoluş biçimim. Kadın veya erkek olmak gibi. Değiştirme imkanım olsa bile değiştirmezdim. Benim için öncesi olmadığından farklı bir hayat nasıl olurdu bilemiyorum. Haliyle bilmediğim bir şeyi de arzulamıyorum. Kalkıp yürüsem buna sevinecek olan insanlar, aslında benim varoluşumu kabullenmemiş olanlar diye düşünüyorum” diyor. 27 yaşındaki Şahin’in en büyük hayali ise şimdi dondurduğu İstanbul Üniversitesi Spor Yöneticiliği bölümünü bitirip, engelli basketbolu üzerine kulüp kurmak ve orada yöneticilik yapmak.