Sinemaya doyanlarFilm Festivali müdavimleri, 15 gün boyunca Beyoğlu civarındaki lezzet ve eğlence mekanlarında üs kurarFestivalin bir anlamı şenlikse diğer anlamı da şölen! Kuru kuru film izleyecek, aralarda tost kemirecek değiliz. Birbirinden güzel filmler izlemek ruhlarımızı doyuruyor elbette. Ama Film Festivali’nin İstanbul’un en ‘toplumsal’ kültür sanat etkinliği olduğunu da unutmayalım. Onat Kutlar’ın "Sinema bir şenliktir" sözü kulağımıza küpe olsun. Yoğun çalışma temposu içinde zaman ayıramadığımız dostlarımıza rastladığımız, sinemasever kitle Beyoğlu’nda ve Kadıköy’de toplandığı için yeni arkadaşlar edinebildiğimiz bir dönem geçireceğiz.
Ekonomik krizden bunaldığımız şu sıkıntılı günlerimize biraz damak tadı katmanın, gözümüze uyku girmiyorsa geceleri usul usul demlenmenin yararını kim inkar edebilir? Koyu sohbetlere dalmışken bir fincan kahveyle kalın bir dilim keki, bir kadeh rakıyla biraz mezeyi paylaşmak fena olmaz. Üstelik bu ortam ‘bayıldığımız’ ve ‘nefret ettiğimiz’ filmler üzerine sert tartışmaları da yumuşatır! Festivalin gediklilerinin müdavimi oldukları mekanlar az çok bellidir. Ellerindeki festival broşürlerini inceleyip çizelgeyi işaretleyen, heyecanla ya da bilmiş bilmiş tartışan filmoburların masaları doldurduğu kafe, bar ve restoranlarda şenlik şölene döner.
İstanbul Film Festivali bu yıl seans sayısını beşe çıkarttı. İlk seans 10.30’da başlıyor. Güne, ballı kaymaklı, yağda yumurtalı sağlam bir kahvaltıyla başlamak isteyenler Taksim Sütiş’e, Beyoğlu’nda da Bahariye’de de Saray Muhallebicisi’ne uğrayabilir. Poğaça, ayçöreği vb. yanında mis kokulu bir kahve / çay tercih edenler Tünel’deki Lebon Pastanesi’ne kadar uzanacak.
SON SEANSTAN SONRAİki tek, bir göbek atalım!Sinemacılar eğlendirmeyi iyi bilir. Son seanstan sonra rahat rahat ‘dağıtabileceğiniz’ bir bara gitmek isterseniz Beyoğlu’nda oyuncu Rıza Sönmez’in Cambaz ve Palyaço’sunu, yönetmen Reis Çelik’in Cadde-i Kebir ve Yeşilçam Sineması’nı, yönetmen Fehmi Yaşar ve Serdar Akar’ın Hayal Kahvesi’ni seçmez misiniz? İstanbul’un sinema-televizyon çevresi, tiyatro oyuncuları buralarda toplanır. "Filler ve Çimen"in casting’i neredeyse tümüyle Cambaz’da yapıldı! İmam Adnan, Bekar, Büyükparmakkapı sokaklardaki pek çok mekan arasında bu barlar öne çıkıyor, çünkü yıl boyu festival zamanıymış gibi sinemacı kaynıyor!
ÖĞRENCİLERİN TERCİHİTaze zihinlere bol vitaminTaksim Meydanı’nın Sıraselvilere’e bakan büfeleri ünlüdür. Aralarından Bambi; portakal, greyfurt, havuç suyu, muzlu süt, değişik tost çeşitleri, pide arası döneri, sosisli, goralı sandviçleriyle dikkat çeken Bambi öğrencilerin kesesine uygundur. Ev yemekleri yapan lokantalar örneğin Bekar Sokak’taki Kofi de öğrencilerin severek gittiği hesaplı yerler. Palyaço’nun üst katında yeni açılan bir bar olan Mahrem, düşük fiyat politikası izleyerek öğrencileri eğlenceden mahrum bırakmıyor.
Eleştirmenler Han’dan çıkmazBir zamanlar kafeteryalarla dolu olan Yeşilçam Sokağı’nda artık sadece Han var.
Hava güzel olunca Belediye hoşgörülüyse sokağa çıkan masaları dolduranlar arasında Sevin Okyay, Uğur Vardan, Tunca Arslan, Zarife Öztürk, Murat Özer, Alin Taşçıyan, Mehmet Açar, Necla Algan, Tül Akbal, Ayla Kanbur, Cem Altınsaray, Necati Sönmez mutlaka vardır. Han’ın eleştirmenlerin mekanı olması öncelikle fiziksel konumuyla ilgili. Emek’ten çıkar çıkmaz ya da Emek’e gitmeden uğranacak ilk yer! Han’da bir televizyon bulunması ve gerektiğinde futbol maçlarının buradan izlenebilmesi de çok önemli bir etken.
BEYOĞLU MEYHANELERİAkşam oldu hüzünlenmedim ben hiç!Güzel güzel filmler izlemişsiniz, dostlarınızla bir araya gelmişsiniz, bir kadeh atsanız çakırkeyif olacaksınız! İstanbul’da sanatçı, öğrenci, yerli yabancı herkesi bir arada bulabileceğiniz yer Nevizade’dir. Başta Sanat, Boncuk, Demgah olmak üzere, Balıkpazarı’nın dışında kalsa da bu alemin tam ortasında sayılan Pano Şaraphanesi’nde felekten birkaç gece çalmazsanız festivalin hakkını vermemiş sayılırsınız. Nevizade’deki meyhanelerde geleneğe uygun olarak küçücük tabaklarda sunulan mezelerle, beyaz peynir ve kavunla, hâlâ tatmamış olanlara hemen önerilecek topik ile demlenmeye başlanır. Çıtır çıtır midye tava, kalamar, paçanga ve / veya sigara böreğinden sonra midelerinde hâlâ yer kaldıysa çipura, levrek, tekir ya da barbunyaya, rokayla süslenmiş yeşil salataya sıra gelir. Akordeoncu Madam Anahid 21.00-23.00 saatleri arasında masanıza mutlaka konuk olacaktır. Roman müzisyenler ise en çok dans edilen masanın yanından ayrılmaz! Son yılların gözdesi Asmalımescit Sokak’ta Yakup ve Sofyalı Sokak’ta Refik meyhanenin hakkını veren mekanlar. İstiklal Caddesi’ndeki Şarabi de İsa’nın kanını aslan sütüne tercih edenler için keyifli bir mekan.
KAFELERGönül muhabbet ister, kahve bahane!The Marmara, Avrupa kafeleri gibi çok işlevli oluşuyla hemen her kesim tarafından tercih ediliyor. Aromalı kahvelerin yanında Opera Pastanesi’nin nefis tatlılarını da unutmamalı.
Beyoğlu’nun gözde mekanları Kaktüs, Pia, Dulcinea, Cafe Frappe, Şiirci; kitaplar, dergiler, gazeteler ve onları dolduran kişilerle dolu. Yeni gözdelerden biri Rıza Kıraç’ın Leylek’i... Büyükparmakkapı Sokak’ta, film müziği çalınan bu kafeyi edebiyatçı ve sinemacılar mesken tuttu.
Samimi ve sakin bir ortamı tercih ederseniz, Alman Hastanesi’nin tam karşısındaki Vena’da güleryüzle ağırlanırsınız. Vena’nın bir ev mutfağını andıran mutfağında pişen çeşit çeşit kekleri, börekleri Cihangir camiasında pek ünlü. Snack’lerin yanı sıra öğleyin ev yemekleri de bulunuyor. Hafif sebze yemekleri, salatalar atıştırmak isteyenlerin mekanları Parsifal ve Zencefil. Tünel Geçidi’nin içini bahçeye çevirip, Beyoğlu’nun yeşile özlemini gideren Geçit Cafe’nin de müdavimleri de yine sanat çevresinden.
KONUK SİNEMACILAR‘Hacı’lardan Osmanlı sofrasının lezzetleriTürkiye’ye gelmişken zeytinyağlı yemeklerin, kebapların, tatlıların tadına bakılmaz mı? İstanbul Film Festivali’nin seçkin konukları öncelikle Hacı Baba’yı tercih eder. Taksim’de Aya Triada Kilisesi’nin bahçesine bakan terası, göz dolduran soğuk büfesi, çıtır çıtır sarma böreği ve aralarından zar zor
seçim yapılabilen geleneksel tatlı çeşitlerinin yanı sıra en önemli özelliği içkili olması. Özellikle Avrupalılar’ı mükellef bir sofraya bir bardak şarapsız oturtmak mümkün değil. Ama Hacı Abdullah ile Lades’in turşu ve konserve kavanozları sıralanmış vitrinlerini görünce onların da bizimki kadar iştahı açılıyor. Hacı Abdullah’ta hünkar beğendiyi tadınca, Lades’te çorba-sulu
yemek-pilav üçlemesi yapınca içkiyi unutuyorlar. Geçen yıldan beri Mado’da Maraş’ın dövme dondurmasını da tatlı eşliğinde ikram edebiliyoruz konuklarımıza.
KİM NEREDE NE YEDİ?"Ayda bir kaç kez Köşebaşı’na giderim"Michel Beyls (Başahçı)
Dışarıda son yemek yediğimde Köşebaşı’na gittim. Başlangıç olarak çeşitli Türk mezeleri seçtim. Ardından da ana yemek olarak Adana kebap yedim. Köşebaşı’nın yemeklerini gerçekten çok lezzetli ve başarılı buluyorum. Servisini de çok beğeniyorum. Atmosferi çok hoş; rahat ve düzeyli bir lokanta. Oraya gelen müşterilerin kalitesi de lokantanın atmosferine çok uygun. Köşebaşı ucuz bir lokanta değil, ama bence fiyatları karşılığında aldığınız hizmet ve kaliteye kıyasla makul. Her hafta olmasa da, ayda birkaç kez Köşebaşı’na gittiğimi söyleyebilirim.
"Dışarıda yediğimde Changa’yı tercih ederim"Gönül Paksoy (Tasarımcı)
En son bir arkadaşımla Changa’ya gittim. Changa çok rafine, son derece özenle hazırlanmış bir mekan. Eskiyle yeniyi çok hoş bir şekilde birleştirmişler. Çok zarif bir servisi var. Antre olarak asma yaprağında ızgara edilmiş hellim peyniri, ardından da soğanlı kuzu sırtı ve balkabaklı creme brulée yedim. Kırmızı şarap içtim. Bu yemekleri daha önceden bildiğim ve beğendiğim için seçmiştim. Bence üçü bir numaralı antre, ana yemek ve tatlı. Changa’nın sade bir mönüsü var, bu çok hoşuma gidiyor. Changa sürekli tercih ettiğim bir yer olduğu için oraya ailemle de, arkadaşlarımla da gidiyorum.
"Lades’in zeytinyağlılarını çok beğeniyorum"Mehmet Çağçağ (Karikatürist)
Bu hafta mimar bir arkadaşımla birlikte Beyoğlu’ndaki Lades’e gittim. Orası Türk ev yemekleri yapan bir lokanta. Lades’te ilk önce iki tane enginar yedim. Sonra biraz bekleyip sakızlı muhallebi ısmarladım. Muhallebiyi orada çok güzel yapıyorlar. Lades’in zeytinyağlılarını da çok beğeniyorum. Beyoğlu Lades gazeteci, televizyoncu, yayıncı, yazar, tiyatrocu gibi insanların gittiği bir yer. Bir de oranın esnafı gidiyor. Bu çeşitlilik çok hoşuma gidiyor; hem yemekleri beğendikleri için kültür camiasından bir sürü insan hem de orayı çok seven ve hastası olan esnaf gidiyor Lades’e.
PAZAR