Pazar“Resim yapmak yerine bağırmamız lazım hepimizin”

“Resim yapmak yerine bağırmamız lazım hepimizin”

25.05.2014 - 02:30 | Son Güncellenme:

Ressam Mehmet Güleryüz, resme dair notları ve düşüncelerini derlediği “Resmigeçit” kitabıyla okurla buluştu. 2015’te İstanbul Modern’de açılacak retrospektifi öncesi çalışmalarını sorduğumuz Güleryüz, “Bir yıldır resim yapmıyorum” diyor

“Resim yapmak yerine bağırmamız lazım hepimizin”

Türkiye’nin önde gelen ressamlarından olan ve
bu yıl 55’inci sanat yılını kutlayan 75 yaşındaki Mehmet Güleryüz’le, Ayşegül Sönmezay’ın yayına hazırladığı, sanata dair notları, bakışı ve birikimini derlediği “Resmigeçit” (İş Bankası Kültür Yayınları) adlı kitabını konuşmak üzere buluştuk. “Mavi gözlerinden çakmak çakmak ateşler çıkararak konuşma”nın ne demek olduğunu anlayacağınız, coşkulu bir ressam vardı karşımda. Resimlerinde gördüğünüz tüm heyecanı kendisiyle konuşurken de duyabileceğiniz biri Mehmet Güleryüz. Ancak röportaj sırasında, 2015’te İstanbul Modern’de açılacak retrospektif sergisinin hazırlıkları süren sanatçının, bir yıldır büyük resimler yapmadığını, küçük kağıtlarla sadece desen çalıştığını öğrendim.
Mehmet Güleryüz geçtiğimiz yıl Elipsis Gallery’de açılan “Göz Göre Göre” sergisi sırasında “Resmi bırakma noktasındayım” demişti. Bugünse
bir yıldır resim yapmadığını söylüyor. “Neden?” diye sorduğumda ise “Nükleer santraller kurulurken, yokmuş gibi resim yapamam” diyor. Böylece Mehmet Güleryüz’le hem bir yıldır resmi nasıl bıraktığını hem de yeni kitabını konuştuk.

Haberin Devamı

“Resmigeçit” kitabını hazırlamanızın amacı neydi?

Kitabın amacı ressamın resim üzerinde iç düşünceleri, sorularını yansıtan, bir çeşit laboratuvardan notlar hazırlamaktı. Bir fizikçi için nasılsa sanatçı da kendine bir araştırma laboratuvarı kuruyor; çevresi, içinden geldiği ortamın rolü, kavrama süreçlerine dair notlar tutuyor. Bu kitap “Güldüğüme Bakma”nın hazırlık sürecinde çıktı. Ayşegül Sönmezay’ın da önerisiyle, nehir söyleşiden sanata dair bu notları ayırarak bir kısmını bu kitaba dönüştürdük. Durarak, aralar vererek de olsa altı-yedi yıllık bir süreci aldı bu kitap. Ortaya refleksiyonlar, bir çeşit düşünceler dizisi çıktı.

“Sabah aklımda nükleer santralle uyandım”

Kitapta, 20’nci yüzyıl Türk resmine dair notlar da önemli bir yer kaplıyor. Bugün nerede görüyorsunuz Türk resmini?

Çok ciddi, olgun bir noktada olduğunu söyleyebilirim. Bundan gurur duyuyorsam, mücadele verdiğimiz süreçlerin boşa gitmediğini görüyorumdur, bu da mühim. Türkiye çok özellikli bir ülke, karmaşık bir yapısı var, çok etkili ve kendi içine kapalı, zengin ama kapağını aralaması ve atması ciddi
ve sancılı bir süreç.

Haberin Devamı

Biraz açabilir misiniz. Nedir o örtülü olan kısım?

Sanatçının önce birey olması ve kendine müsaade etmesi lazım... Uzun yıllar sınırları çizili kaldı Türk resminin. 1960’lara kadar sınırları çiziliydi. Ne zaman müşterek estetiğin dışına, alışılmış olanların dışına çıkıldıysa,
o zamanı ben Türk resminin başlangıcı sayıyorum.

Geçen yılki serginizde İstanbul’un tahribine odaklanmıştınız. Bugün gelinen noktada neler değişti, siz ne düşünüyorsunuz?

Bu dünden bugüne değişecek bir durum değil elbette. Sanatçı olarak uzun süredir doğayla ilgili resimler yapıyorum. Nezaketle İstanbul ve Türkiye özelinde söylüyorum: Büyük bir hoyratlık var. Kötü kullanımlar ve sonuçları var önümüzde.

Örneğin nedir bu durumlar?

Mesela, nükleer santraller meselesi var. Bunun için bağırıyorum. Bu sabah aklımda onunla uyandım. Ülkenin her yanının hiç olmazsa şu anki halini korumak için bağırıyorum. Çünkü şu anki halini çok arayacağız ileride. Bunu bu hale getirenleri de kınıyorum. Bunun için yatıp kalkıp bağırmamız lazım hepimizin. Resim yapmak yerine bağırmamız lazım.

Haberin Devamı

Bir yıl önceki röportajınızda resmi bırakma noktasındayım demiştiniz.

Resim yapmak istemiyorum dedim. Samimi söylüyorum, bir yıldır da resim yapmıyorum. Kendime küçük küçük desenler yapıyorum sadece. Prodüksiyon, boya yani madde olacak, satın alınacak halini yapmıyorum. Haa, geçinmek... Geçinmem başka bir şey... Kendimi resimden uzak tuttum, elimi sürmüyorum. Küçük kağıda çizdiğim desenlerimi alan olursa alır ama onları da sevmiyorlar. Elimde olan resimleri alan olursa alır, onlar eski suçlarım. Hiçbir zaman gösteremeyeceğim kadar çok çizimi olan biriyim. Kağıda çizimler bunlar. Resme olan temaslar...

Ben tekrar sormak istiyorum, gerçekten neden resim yapmıyorsunuz?

İçimden gelmiyor. Kırgınım, hakarete uğradık hepimiz, bu yüzden. Ama kırgınlık lafını vurgulamıyorum çünkü protestim, bu herhalde çocuksu bir şey değil.

“Sanatçı olarak, düşünür olarak aşağılandık”

Haberin Devamı

Gezi sürecinde mi hakarete uğradığımızı düşünüyoruz?

Evet, Gezi sürecinde hakarete uğradık. Sanatçı olarak, düşünür olarak aşağılandık, farklı sözü olan insanlar olarak aşağılandık. Sayın başbakana hakaret içeren bir söz kullanmadım, kullanılmasından yana da değilim. Ama şahsen onun her sözünde hakarete uğradığımı düşünüyorum. Sanatçı onurumu
çok ciddiye aldım. Buna yapılan saygısızlığı affetmeme imkan yok.
Kişi olarak emniyetsiz ve aşağılanmış hissediyorum. Hiçbir şey olmamış gibi büyük aksiyonlar yapmak, resim yapmak içimden gelmiyor.

Biraz daha açıklayabilir misiniz?

Bu ülkede düşünce özgürlüğü adına büyük mücadeleler verdik. Kendi varlığımızı da ona göre disipline etmeye çalıştık. Hem ülkenin kaynaklarının bu şekilde kullanılması hem düşünce kaynaklarının ve varlığının zedelenmesi durumu var. Dünyanın her yerindeki aksiyonlara katılıyorum. Tüm dünyada yaşanan tecrübeler var. Nükleerden daha acil, daha önemli
ne olabilir? Bu gelecek nesillere mirasımız. Nefes hakkımız.

Haberin Devamı

2015’te İstanbul Modern’de bir retrospektifiniz düzenlenecek. Şu an geldiğiniz süreç bu retrospektife nasıl yansıyacak?

O tamamen küratöre kalmış. Daha önce iki retrospektif oldu
ama bu daha kapsamlı, elbette bir müzenin bakışı zannederim önemli bir tespit olacak. Ben de merak ediyorum, seyircilerden biri olarak ben de kendime bakacağım.

“Resim ve hat sanatı ailemizin tüm erkeklerinin hobisiydi”

Resimle iç içe bir aileden geliyorsunuz. Siz nasıl resme yöneldiniz?

Ailemde resim sanatı vardı. Halam akademinin ilk kadın öğrencilerinden, Berlin’de okumuş falan. Evimizde bütün usta ressamların eserleri asılıydı.
Resim ve hat sanatı bizim ailenin erkeklerinin hobisidir.

Peki o dönem mi ilham oldu size?

Ressam bünyenin seçimi, nelerin dikkatini çektiği çok farklıdır. Dokuma tezgahındaki iplikler de, bir hamam peştamalının rengi de, halı motifi, annesinin eteğinin rengi de gözüne takılabilir. Ben mesela bana verilen ilk kalemin rengini hep aklımda tutarım; kahverengiydi. Hem kokusunu hem de rengine duyduğum sevgiyi hatırlıyorum. Başlangıçta resim adı altında
resme benzeyen şeyler yapabilirsiniz. Ama gerçekte sanat yapma meselesi sizin yaşama bakışınız ve bilmediklerinizin devreye girişiyle var olan bir şey.

KEŞFETYENİ
Sevenlerini korkuttu! Ünlü şarkıcı soluğu hastanede aldı
Sevenlerini korkuttu! Ünlü şarkıcı soluğu hastanede aldı

Cadde | 24.04.2025 - 07:25

Peş peşe kayıplar yaşayan ünlü türkücü Mahsun Kırmızıgül, kalp çarpıntısı nedeniyle hastaneye gitti.

Yazarlar