15.03.2015 - 02:30 | Son Güncellenme:
Fırat Karadeniz - firat.karadeniz@milliyet.com.tr
Birçok yeraltı albümü ve sadece dijital olarak yayımlanan “Olumsuzluklar” albümünün ardından Kamufle şimdi fiziksel olarak yayımlanan, ilk “yasal” albümüyle karşımızda. Gökçe’yle yaptıkları “Sittin Sene” single’ını da içinde barındıran albümü onunla konuştuk. Kamufle kendi rap kariyerini, arabesk rap hakkında ne düşündüğünü ve beklentilerini anlattı.
Bu albümün üç senede hazırlandığını okudum. Zor mudur bir rap albümü hazırlamak?
Aslında bir rap albümü hazırlamak
çok kolay. “Bir aya 5-6 şarkılık bir EP
yetiştirir misin?” deseler, o sürede her şeyiyle hazırlarım albümü. Fakat olayı müzikal bir boyuta taşımak gerekiyordu. Ayrıca yasal bir albüm yapma fırsatı benim için çok önemliydi.
Bu nedenle ince eleyip sık dokuduk.
Bana rap dünyasında sürekli bir çatışma varmış gibi geliyor. Ama albümde birçok
rap’çinin de emeği var...
Her işte bir çatışma durumu oluyor, popçular arasında da rock’çılar arasında da oluyordur. Ama bu rap camiasında biraz daha fazla olabilir. Rap’e sokak stili hakim olduğu için bir güç gösterisi durumu yaşanıyor. Fakat rap’in buna dayalı olduğunu söyleyemeyiz. Ben rap müzik endüstriyelleşmeden, bütün sanatçılar bu işten ekmeğini kazanmaya başlamadan böyle bir çatışma ortamının içine girmeyi doğru bulmuyorum.
10 yıldır rap yapıyorum. Bu camiadaki insanların çoğunu da tanıyorum. Onlarla vakit geçiriyorum.
“Dokuz yeraltı albümü yaptım”
Küçük bir camia sanırım...
Aslında rap yapan çok insan var. Fakat düzgün bir şekilde bu kültürü benimseyip sanatını icra edenlerin sayısı çok az. Hepsi de benim arkadaşım.
Rap yapmaya nasıl başladın?
Ben ilk kez 1995’te tanıştım rap’le. İlkokul birinci sınıfa gidiyordum. O dönemler “Televole” serileri vardı; toplama albümler yapılıyordu. Bu serinin ilk ya da ikinci albümünde NTM adlı bir Fransız grubu dinledim. Zaten aşağı yukarı o dönemlerde Cartel çıkmıştı. İlk dinlediğim rap müzikler NTM ve Cartel’di yani. Resmen büyülenmiştim. Daha sonra Fuat Ergin’i keşfettim. Ardından bu kültüre ait her şeyi denedim: Breakdance, grafiti, kaykay, paten, basketbol... 2003’ün sonlarında da hem mahalleden hem de basketbol takımından arkadaşlarımın oluşturduğu gruba davet ettiler beni, başladım. Kendi sesimi duyunca bir daha rap yapmayı bırakmadım. Son
10 senede 10 albüm yaptım. Dokuz tanesi yeraltı.
“Hayale Daldım” ilk yasal albüm mü?
Hayır. Aslında ikinci. “Olumsuzluklar” adlı bir albüm daha var ama o sadece dijital olarak yayımlandı. Fiziksel olarak ilk yasal albümüm bu.
“Ankara’da serttir rap, İzmir’de ise daha eğlenceli örnekleri var”
Dokuz yeraltı albümünün ardından yasal bir albüm yapmak uğraştırıyor mu?
Çok zorluyor. İlk yeraltı albümlerini
yapmaya başladığın zaman hem heyecanlı oluyorsun hem de ergen. Siyasete burnunu sokuyorsun o zaman; özel hayatını açıyorsun, başkalarının hayatına karışıyorsun... Kendine kızdığın zamanlar da oluyor. Her şeye söz yazabiliyorsun yani. Olgunlaşınca işler ciddiye biniyor ama. Bir altyapı hazırlamak, aranje etmek, iyi bir ekip kurmak...
Amerika’da Doğu-Batı Yakası farkı gibi Türkiye’de de şehirden şehire fark mı var rap’te?
Tabii olabilir. İstanbul’da rap yapanlar “Bosphorus stili” diyor mesela; hem metropolü anlatıyor hem de gecekonduları. İzmir’de daha eğlenceli örnekler var. Ankara’da ise çok serttir rap. Bahsedilen konular siyasidir. Rap müziği güzel kılan da bu çeşitlilik. Herkesin yaşadıklarına, dertlerine göre değişir.
“Rap sadece komedi unsuru olarak kalmasın”
Canlı performans için kolaylıkla sahne bulabiliyor musunuz kendinize?
En büyük sorunumuz bu. Yıllardır veriyoruz CD’yi, o çalıyor biz karaoke yapıyoruz resmen. Son yıllarda festivallerin artmasıyla gerçek bir sistemle nasıl rap yapılabileceğini gördük. Amacım bir canlı grup kurup sahneye çıkmak.
Başka can sıkıcı neler var piyasada?
İnsanlar güzel rap dinlesin istiyorum. Sadece bir komedi unsuru olarak kalmasın. Bir sitem değil ama pop şarkılarda sadece iki dörtlük döner. Biz 32 hatta 64 satır yazıyoruz.
İnsanların söyleyemediklerini söylemek istiyoruz. Tek dileğim farkındalık.