24.12.2006 - 00:00 | Son Güncellenme:
Hiç şüphesiz Türk-ABD ilişkilerinin dönüm noktası olarak bu tarih çok önemlidir. Büyükelçinin çocukları Nasuhi ve Ahmet Ertegün o ülkede yetişmiş, becerikli işadamlarıdır. Amerika gibi müzikal bir toplumda o ülkenin müzik zevkini yönlendirmek, yetenekleri tespit etmek ve haklı olarak milyar dolar kazanmak kolay iş değildir. Herhalde Ahmet Ertegün İstanbul'da kalsa aynı dalda aynı başarıyı gösteremezdi. Geçtiğimiz pazartesi ABD'nin plak kralı Ahmet Ertegün, Üsküdar'daki Özbekler Tekkesi'ne defnedildi. Babası Münir Ertegün ABD'de vefat eden bir Türk büyükelçisiydi ve naaşı ünlü Missouri zırhlısıyla Türkiye'ye gönderilmişti. Bu vesileyle de Missouri mürettebatı İstanbul'u ziyaret etmiş ve sayısı bini geçen ve Beyoğlu'na hücum eden tayfası İstanbul vilayetini ve esnafını hop oturtup hop kaldırmıştı. Doğrusu cenaze dolayısıyla her şeyden evvel Özbekler Tekkesi'nin önündeki çöp yığını temizlendi, sokak yıkandı; elan mezarlıkta nöbet tutuluyor. Ertegünler babalarının da haziresinde gömülü olduğu İstanbul'un bu ünlü tekkesini Cengiz Bektaş'a restore ettirmişlerdi.Soylarının ve baba ocaklarının ne olduğunu göstermek ve o yeri değerlendirmek Batılı kafasıdır. Bu anlamda bir öncelikleri olduğunu kabul etmek gerekir. Lakin tekke son yıllarda yine bakımsız kalmaya başladı. Etrafı ıslaha ve dikkate muhtaçtır. Zaten anlaşılan bu tekkenin işleyen bir vakıfla gözetilmemesinden olacak, tekke tekrar Vakıflar Umum Müdürlüğü'ne devredilmiştir. Üsküdar, Sultantepe'deki Özbekler Tekkesi şehirdeki şeyhleri Buhara'dan gelen ve Orta Asyalı hacıların hac yolunda uğrayıp konakladıkları üç adet tekkeden en görkemlisidir. İkinci Özbekler dergahı, Buharalılar Tekkesi de denen, Kadırga ve Sultanahmet arasındaki, Sokullu Mehmet Paşa Camii karşısındaki en son II. Abdülhamid Han devrinde yeniden yapılan Art Nouveau tarzındaki binadır. Maalesef yangın geçirmiş olup harap haldedir.Üçüncüsü Eyüp'tedir. İstanbul tekke ve dergahlarının sabırlı araştırmacısı, mütebahhir bilgin Baha Tanman'ın ifadesine göre; dördüncü bir Özbekler tekkesi de yine Üsküdar Bülbülderesi Mezarlığı'nın olduğu yerdeydi fakat tamamen yok olmuştur. En görkemli tekke İstanbul'daki Özbekler tekkeleri Nakşibendiliğin yerleştiği ve etrafa yayıldığı Buhara bölgesinden gelen şeyhler tarafından kurulmuştur. Her birinin şehrin kültürel tarihinde önemli bir yeri vardır fakat asıl önemlisi bu mekanların Orta Asyalı hacıların önemlice bir vakit geçirdikleri, İstanbul ve o dünya arasında canlı kültürel alışverişin doğduğu yerler olmasıdır. Sultantepe'deki Özbekler Tekkesi bunların en muhteşemidir. 18'inci yüzyılda kurulmuş ve gelişmesini ilk postnişin Nakşibendi şeyhlerinden Buharalı Seyid Hacı Abdullah Efendi sayesinde sağlamıştır. Buranın son şeyhi de Necmettin Efendi'ydi. Kendine özgü sözü, sohbeti ve meclisleriyle şehrin her sınıfı insanını dergaha çeker ve doğrusu devletin himayesini de görürdü. Nitekim tekkenin bugünkü ihtişamı Sultan Abdülmecid devrindeki tamirat dolayısıyladır.Doğrusu bu topluma da çok şey vermiş bir yerdir. 1293 felaketi dediğimiz 1878 Türk-Rus savaşından sonra Rumeli'den kopup gelen perişan muhacirlerin bir kısmı bu tekkenin etrafındaki odalarda hayatlarını sürdürebildiler. Tekke konuklara açıktı, kandillerde ve muharremde okunan mevlit, zikir ve dağıtılan Özbek pilavı ve aşure meşhurdur. En esaslı özelliği de Osmanlı'nın başkentinde, Orta Asya'dan buralara ta Ahmet Yesevi devrinin rüzgarlarıyla uzanan Uygur ve Çağatay Türkçesindeki ilahilerin etrafta tınlamasıydı. Üsküdar deyince Aziz Mahmut Hüdai Dergahı, Özbekler Tekkesi ve Ayazma Camii yanındaki Mevlevihane'yi herkes bilir ve anardı. 18'inci yüzyılda kuruldu Eski Üsküdar valide sultanlar, haseki sultanlar, padişah kızlarının camileri ve bu üç dergah ve Karacaahmet Mezarlığı demektir. 18'inci yüzyılda Selimiye Kışlası inşa edildikten sonra Üsküdar dünyevileşti. Özbekler Tekkesi mahalle sekenesinden olduğum için söylüyorum, huzur içinde oturulan bir mahal ve son yeşilliklerimizdendir; Huda müteşebbis müteahhitlerden korusun. Tabii ki Özbekler Tekkesi'nin asıl tarihi rolü mütareke dönemine aittir. Anadolu'daki kurtuluş mücadelesini destekleyen tekke ve şeyhleri İstanbul münevverlerinin sığındığı ve Anadolu'ya geçirildiği başlıca noktaydı. Bu gibi merkezlerin her biri eninde sonunda İngiliz işgal karargahı tarafından basılıp dağıtıldığı halde Özbekler Tekkesi'nin bu önemli görevi sessizce götürmesi mensuplarının ne kadar ağzı sıkı, dikkatli ve etrafı tanıdıklarını gösterir.Son zamanda İngiliz istihbaratı burayı keşfetmişse de kimseyi yakalamaya muvaffak olamamıştır. Tekke ve zaviyeler kapatıldıktan sonra da, şeyh Necmettin Efendi mutad günlerde şehrin musikişinasları ve edebiyat çevreleri ile burada toplayıp meclisler kurardı. Tabii bizde konuşulanlar uçar, yazılı ve kalıcı hiçbir bilgi bulunmaz. Bugün tekkenin selamlık bölümünde Necmettin Efendi'nin çocukları yaşamaya devam ediyor. Doğrusu nadiren rastlaşsak da sohbetlerine doyum olmuyor. Özbekler Tekkesi İstanbul'un çevresiyle birlikte korunması gereken bir noktasıdır. Oysa Ertegün'ün cenazesi olmasa bu son düzenlemeyi bile göremeyecektik. Görevini sessizce yürüttü